|

Darülaceze Alzheimer hastalarının da sığınağı

Bugün Dünya Alzheimer Günü. Ülkemizde neredeyse yarım milyon Alzheimer hastası mevcut. Gittikçe yaygınlaşan ve bakımı oldukça zor olan bu hastalığı hem uzmanına sorduk hem Darülaceze Müdürlüğünde kalan kimsesiz Alzheimer hastalarını ve onlarla yıllardır her günlerini paylaşan yetkilileri ziyaret ettik.

Nuriye Çakmak
00:00 - 21/09/2014 Pazar
Güncelleme: 22:43 - 7/09/2015 Pazartesi
Yeni Şafak

Alzheimer, yaşlılıkla ortaya çıkan ve beyin işlevlerinde bozukluklara yol açan ilerleyici bir hastalık. En büyük belirtisi ise unutkanlık. Dünyada 20 ila 25 milyon, Türkiye'de ise 400 binin üzerinde Alzheimer hastası olduğu biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2050 yılında Türkiye, dünyada Alzheimer hastalığının en çok görüleceği ülkelerden biri haline gelecek.


Bugün ülkemizde her 10 aileden birinde bir Alzheimer hastası bulunuyor. Alzheimer hastalarının sadece yüzde 15'i tıbbi kayıt altında ve geri kalan yüzde 85 oranındaki hasta evde bakılıyor. Alzheimer hastalığının görülme sıklığı yaş ile birlikte artıyor. Genç nüfusun giderek yaşlandığı ülkemiz için önümüzdeki yıllarda bu hastalığın en önemli sağlık sorunlarından biri olacağı tahmin ediliyor.


Bakımı en zor hastalıklardan biri

Nedeni tam olarak bilinemeyen Alzheimer, hasta için olduğu kadar hasta yakınları için de çok zor bir hastalık. Kişinin annesini, onlarca yıllık eşini, çocuklarını hatırlayamaması, zamanla günlük işlevlerini yerine getiremeyecek hale gelmesi, hatta ilerleyen dönemde yatağa bağlı kalması, durumu daha da zorlaştırıyor.


Bir Alzheimer hastasına bakanların yüzde 50'sinin hasta bakımı için günlük 20-24 saat, ortalamada ise 15 saat ayırdığı tahmin ediliyor. Zamanla isteklerini ve sıkıntılarını dile getiremeyecek duruma gelen hastaların kendilerini anlatmaya çalışırken sözel ya da fiziksel şiddete başvurması ise bir başka problem.



Profesör Lütfü Hanoğlu: Sosyal hayattan kopmayın

Medipol Mega Hastanesi Nöroloji Profesörü Lütfü Hanoğlu, Alzheimer'ı tetikleyen unsurlar konusunda kesin ve bilimsel kanıtlar olmadığını ama hastalığın depresyonla bir ilişkisi olduğunu belirtiyor. “Depresyon bazen hastalıktan önce başlıyor bazen de ciddi streslerden sonra hastalık görünür hale geliyor" diyen Hanoğlu, hastalığın en önemli özelliği olarak eski anılar korunurken yeni olayların artık hafızaya yerleştirilememesinin birincil bulgu olduğunun altını çiziyor.


“Hastalığa karşı alınabilecek önlemler konusunda çok net bulgular yok ama sosyal anlamda hayatın içinde kalma, akli melekeleri kullanmaya devam etme koruyucu olabilir" açıklamasında bulunan Profesör Lütfü Hanoğlu, kendi kararlarını kendi vermeye, hayatını yönetmeye alışmış bir insanın neredeyse tümüyle kontrol altında olmasının hastalığın en zor yanlarından biri olduğunu belirtiyor. Hanoğlu'na göre hastanın evde, özellikle aile içinde olması, ufak tefek görevleri olması, alıştığı ortamda ve alıştığı insanlarla yaşamını sürdürmesi hastalığın ileri evrelerine kadar hem onun mutluluğu ve hem de bakımının kolay sağlanabilmesi açısından en yararlı olanı.



Kayışdağı Darülaceze'de 200'ün üstünde Alzheimer hastası kalıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1998 yılında açılan İstanbul Darülaceze Müdürlüğü, çeşitli seviyelerde 224 Demans ve Alzheimer hastasına ev sahipliği yapıyor. Kayışdağı'nda 151 bin metrekare alan üzerine kurulan ve birçok yaşam sitesini bünyesinde bulunduran kurum, Türkiye'nin en büyük bakım ve huzurevi olma özelliğini taşıyor.


Bakımları sağlanan çoğu kimsesiz Alzheimer hastalarının günlük beş öğün yemekleri, tüm kişisel bakımları ve giyim ihtiyaçları karşılanıyor. Periyodik muayeneleri kurumun diş hekimi, aile hekimi, psikiyatrist, nörolog ve fizik tedavi uzmanları tarafından düzenli olarak yapılıyor. Sosyal Aktivite Merkezinde eğitimciler tarafından resim, müzik, örgü, ahşap boyama ve takı tasarım gibi branşlarda dersler alarak rehabilite ediliyorlar. Bin kişi kapasiteli komplekste tüm sakinlere spor kompleksi, hayvanat bahçesi, kütüphane ve daha birçok sosyal imkan sağlanıyor.



En önemli duygu güven


Orta ve ileri Demans ve Alzheimer hastalarının yaşadığı Umut Sitesi'nin sorumluluğunu yürüten hemşire Leyla Aydın, 4 yıldan bu yana bir kısmı 80 yaş üstü 30 hastanın bakımıyla ilgileniyor. Kendilerine gelen hastalar için en önemli duygunun güven olduğunu altını çizen Aydın, “Zamanla bizi tanıyıp seviyorlar bu aşamada artık bizi ailelerinden biri olarak görmeye başlıyorlar" diyor. Hatta hastalardan birinin kurum sosyoloğunu oğlu zannettiğini, kendi oğlu ziyarete geldiğinde onu tanımadığını söylüyor.


Her kesimden yaşlının bir arada yaşadığı Darülacezede kalanların bir kısmı kimsesiz, bir kısmının birinci dereceden yakını yok, kiminin ise eşleri, çocukları var ama bakımlarını üstlenmiyorlar. Yakınları olduğu halde buraya getirilen Alzheimer hastalarının kuruma alışması daha uzun zaman alıyor. Leyla hanım bu sürenin üç ay sürebildiğini, ilk zamanlar hastaların ziyaretçileri geldiğinde çok ağladıklarını söylüyor. Kurumu kabullendiklerinde ise kurum içindeki en ufak bir değişiklikten rahatsız olacak kadar benimsediklerinin altını çiziyor.



"Hastalar Kuran-ı Kerim dinlerken gözyaşlarını tutamıyor"

Hastalar her gün Ergoterapi ile hastalığın ilerlememesi için terapi alıyor ve haftada üç gün spor hocaları geliyor. Yemekhaneden gelen yemeklerin yanı sıra personel kendi elleriyle ev yemekleri pişiriyor ve pişen yemeklerin kokularını almaları sağlanıyor; koku duyularını güçlendirmek, iştahlarını arttırmak için.


Hastaların yüksek seslerden rahatsız olduğunu ama Türk Sanat Müziği gibi müzikleri dinlemekten zevk aldıklarını söyleyen Leyla Aydın, hastaların Kuran-ı Kerim dinlemekten de büyük zevk aldıklarını, tepkisizliğiyle bilinen çoğu hastanın gözyaşlarıyla tilaveti dinlediklerini, kimilerinin ellerini açıp dua ettiğini, çok duygulu anların yaşandığını belirtiyor.



“Çocuklarıma yaptığım mamayı onlar için de yapıyorum"

“Dişleri olmayan ya da mamayla beslenen sakinlerimize kendi çocuklarıma küçükken yaptığım şekilde veriyorum mamalarını" diyen Aydın, mamalarının içine fındık, fıstık, ceviz, badem gibi güç veren yiyecekleri robottan geçirip ekliyor. “Bu şekilde daha bol protein aldıkları için daha enerjik oluyorlar ve daha iştahla daha severek yiyorlar" ifadelerini kullanıyor.



"Eski görevlerimi özlüyorum"


Yaşar Gülnar bir yıldır Kayışdağı Darülaceze yaşam sitelerinde kalıyor. Üç çocuğu var ve orta seviyede Alzheimer hastası. Uzak geçmişi özellikle eski görevlerini hatırlıyor. Ancak yakın zaman onun için çok karışık. Turizm Bakanlığından emekli. Süleyman Seba'nın yakın arkadaşlarından. Süleyman Seba'nın ölümüne çok üzüldüğünü söylüyor. “Gençliğimi yaşadım çok şükür, yeniden genç olmak istemezdim ama bakanlıktaki işimi özlüyorum" diyor. “Burada en çok ne yapmayı seviyorsunuz" diye soruyoruz, “İyi geçinmek" diyor. İlk geldiğinde ortam değişikliğinden ötürü alışana ve güven duyana kadar kimseyle konuşmayan ve sürekli uyuyan Yaşar Gülnar, şimdi gayet mutlu ve hoş sohbet.



Darülaceze'nin meçhul sakini


'Meçhul' kurum bünyesinde yaşamını sürdüren bir başka Alzheimer hastası. Kuruma geldiğinde kim olduğunu, nereden geldiğini hiç hatırlamadığı, kendine dair hiçbir bilgisi olmadığı için ismi 'Meçhul' olarak kalmış. En mutlu, en uyumlu sakinlerden biri o. Banyo harici tüm işlerini kendi yapabiliyor ama neredeyse hiç konuşmuyor. Sakinlere terapi olması için onlara bir bahçe yapan site sorumlusu hemşire Leyla Aydın, kendisiyle ilgili hiçbir şeyi hatırlamayan meçhulün, bu süreçte kendiliğinden küreği eline alarak tarla kazmaya başladığını söylüyor. Bu nedenle meçhulün geçmişte tarlayla ilgili bir iş yaptığı düşünülüyor. Hastalara küçük sorumluluklar, hobiler verilerek destek sağlandığını söyleyen Leyla hanım, meçhulün şimdiki görevinin balıklara ve kuşlara yem vermek olduğunu dile getiriyor.


#Alzheimer
#İstanbul Darülaceze Müdürlüğü
#Kayışdağı
#Leyla Aydın
10 yıl önce