Kabul edilen teklif bizim için yok hükmündedir

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Kabul edilen teklif bizim için yok hükmündedir
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin, 'Türkiye bizim içişlerimize karışıyor, karışmaması gerekir' yaklaşımını, 'çok çirkin ve talihsiz' olarak değerlendirerek, 'Bu nasıl siyaset etme, ülke yönetim anlayışı' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Kıbrıs Türklerine ve aziz millete başsağlığı dileyerek başladı.

İstanbul ve Ankara'da geçen iki hafta içinde önemli törenler gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, İstanbul'da 14 Ocak'ta Marmaray Projesi'nin ilk ray kaynak törenini yaptıklarını anlattı. Erdoğan, İstanbul Boğazı'nın altına tüpler döşeyerek, iki kıtayı birleştirmenin, bundan 150 yıl önce hayali kurulan, hatta tasarlanan bir proje olduğunu söyledi. Erdoğan, 150 yıllık bu hayali, Ağustos 2004'te ilk kazmayı vurarak, AK Parti Hükümeti olarak kendilerinin başlattığını, kazıların yapıldığını, tüplerin döşendiğini, bir kısım yargı kararlarıyla sürecin gecikmesine rağmen projenin kararlılıkla ilerletildiğini belirtti.

Erdoğan, önceki cumartesi günü ilk ray kaynağını yaparak, projede önemli bir etaba başladıklarını dile getirdi. Erdoğan, Marmaray Projesi kapsamında, Asya ve Avrupa yakalarında 45 istasyon inşa ettiklerini vurgulayarak, 76,3 kilometre uzunluğundaki hattın 13,6 kilometresinin denizin altında inşa edildiğini söyledi. Erdoğan, Marmaray'da tek yönde 75 bin yolcunun, bir saatte taşınacağını, her iki dakikada bir trenin bu hatlar üzerinden hareket edeceğini anlattı. Erdoğan, proje tamamlandığında Üsküdar-Sirkeci arasına 4 dakika, Söğütlüçeşme-Yenikapı arasına 12 dakika, Bostancı-Bakırköy arasına 37 dakika, Gebze-Halkalı arasına 105 dakikada ulaşılabileceğini bildirdi.

Marmaray'ın, bir İstanbul, Marmara Bölgesi projesi olmadığını vurgulayan Erdoğan, 'Marmaray iki kıtayı demiryollarıyla birleştiren, küresel ölçekte bir yatırım, Türkiye projesi, hatta dünya projesidir. Bu projeyle yalnızca Gebze ile Halkalı'yı birbirine bağlamıyoruz, bu projeyle İstanbul'u Van'a, Edirne'yi Kars'a, Bakü'yü Saraybosna'ya, daha genel anlamda Londra'yı Pekin'e bağlıyoruz. Modern bir İpek Yolunu, bu devasa projeyle yeniden, farklı şekilde tasarlıyoruz' diye konuştu.

-'Ankara'da yeni bir şehir'-

Başbakan Erdoğan, gerçekleştirdikleri bir başka açılışın da Ankara'da olduğuna işaret ederek, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi'nin, Türkiye'nin, hatta dünyanın en önemli projelerinden biri olma özelliğini taşıdığını söyledi. Erdoğan, 7,5 milyon metrekarelik alanda gerçekleştikleri proje kapsamında, şu ana kadar 6 bin 500 gecekondunun yıkıldığını, 30 bin kişiyi tahliye ettiklerini, havaalanı yolu üzerindeki çirkin görüntüyü tamamen kaldırdıklarını, modern binalar, modern sosyal tesisler, yollar, rekreasyon alanları inşa ettiklerini anlattı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi ile TOKİ'nin ortak yürüttüğü proje kapsamında toplam 9 bin 77 konut inşa etmiş olacaklarını belirten Erdoğan, 'Okul, iş merkezi, sağlık tesisleri, cami, sosyal tesisleri, göl, göletleriyle adeta Ankara içinde yeni bir şehir, yeni bir Ankara bu bölgede imar edilecek. Cuma günü başlayan kura çekilişiyle ilk etapta 3 bin 436 konutun hak sahiplerine dağıtımı yapıldı, geriye kalan 4 bin 716 konutu da hızla tamamlayacak, onları da haziran sonuna kadar sahiplerine dağıtacağız' dedi.

-Görüşmeler-

Başbakan Erdoğan, konuşmasında iki hafta boyunca yaptığı uluslararası temasları hakkında bilgi verdi.

Erdoğan, 10 Ocak'ta Tunus Dışişleri Bakanı, 12 Ocak'ta Irak Temsilciler Meclisi Başkanı, ardından İran İslam Danışma Meclisi Başkanı, 13 Ocak'ta Gürcistan Devlet Başkanı, 14 Ocak'ta Kırgızistan Cumhurbaşkanı, 18 Ocak'ta İran Dışişleri Bakanı, 20 Ocak'ta Güney Kore Dışişleri ve Ticaret Bakanı ile görüştüğünü anlattı.

Başbakan Erdoğan, Irak Başbakanı Maliki ile 10 Ocak'ta, ABD Başkanı Barack Obama ile 13 Ocakta, bölgedeki gelişmeleri etraflıca ele aldıkları telefon görüşmeleri yaptıklarını söyledi.

-'Onlar üzerinde hesap kurmamız söz konusu değil'-

Irak ve Suriye'deki gelişmelerin, komşu ülkeler olarak İran ve Türkiye'yi çok yakından ilgilendirdiğini dile getiren Erdoğan, 'Bizim Türkiye olarak, ne Suriye'de ne Irak'ta ne de bölgenin bir başka ülkesinde, herhangi bir etnik grubun ya da herhangi bir mezhebin yanında veya karşısında olmamız, onlar üzerinden hesap kurmamız asla ve asla söz konusu değildir. Biz bölgemizdeki her meseleye istikrar, huzur, barış mercinden bakıyoruz. Mezhep çatışmaların yüzyıllar boyunca bu bölgeye çok ağır faturalar ödettiğini biliyor, yeni mezhep çatışmalarını da önleyebilmek için son derece samimi gayret gösteriyoruz. Biz bölgemizdeki tüm ülkelerin de böyle bir hassasiyet, hissiyatla meselelere yaklaşmasını bekliyor ve arzu ediyoruz' diye konuştu.

-'İstenmediğimiz yerde olmayız'-

Erdoğan, Irak Başbakanı Maliki'nin, 'Türkiye bizim içişlerimize karışıyor, karışmaması gerekir' yaklaşımını, 'çok çirkin ve talihsiz açıklama' olarak gördüklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Zira biz Irak'ın içişlerine, Amerika ve diğer ülkeler Irak'a girdiği zaman bize de davet geldiğinde, hatta parlamentomuzda iki ayrı bu konuyla ilgili tezkere oylaması yapıldı, birincide ret, ikincide olumlu sonuç çıkmasına rağmen Irak'taki kardeşlerimiz bizim oraya girmemizi istemedikleri için biz Irak'a girmedik. Aksi halde Türkiye de Irak'ta olacaktı. Girmedik çünkü, biz istenmediğimiz yerde olmayız.

Sayın Maliki'nin şunu bilmesi gerekir: Siz bir mezhep kavgası içerisinde eğer Irak'ta böyle çatışma sürecini başlatırsanız buna da bizim sessiz kalmamız mümkün değil. Çünkü, biz sizlerle sınır komşusuyuz, akrabalık ilişkilerimiz var, her gün gidiş gelişlerimiz var, hepsinden öte bizim Irak ile tarihten gelen kültürel bağlarımızın da bir anlamı var. Sizler Irak ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, binlerce, on binlerce kilometre uzaktan gelenlere 'hoş geldiniz' diyeceksiniz, onları evinizde ağırlayacaksınız, onlara yönelik en ufak sesiniz olmayacak, sınır komşu Türkiye'ye karşı, 'Türkiye bizim içişlerimize karışıyor' diyeceksiniz. Bu nasıl siyaset etme, ülke yönetim anlayışı, önce burada söylediklerini kulaklarının duyması lazım. Onun için talihsiz açıklama diyorum.

Bundan sonraki süreci de yine hassasiyetle takip edeceğiz, takip ediyoruz. Irak yönetiminin aynı şekilde mezhep ayrımcılığını bir kenara bırakarak, mezhep çatışmalarını önleyecek, sorumlu bir tutum sergilemesini bekliyoruz. Siz aynı hükümette ortağınız olan diğer siyasi parti veya partilerin, bakanlarınızın evlerinin önüne tank yerleştirirseniz, herhalde kimse size adil başbakan, adil yönetim sergiliyor demez. Bunu ortaya koymak lazım. Bakanlar, kalkıyorlar sabahleyin evin önünde tank var, namluyu eve doğru yöneltmiş, bir başkan bakan, cumhurbaşkanı birinci yardımcı aynı şekilde. Böyle bir saçmalık, yönetim anlayışı olur mu? Bunları maalesef Irak yönetimi sergiledi. Temenni ederiz ki bu yanlışlar bundan sonra olmaz.'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Gerek Fransa Ulusal Meclisinde gerek Senatoda kabul edilen teklif, bizim için tamamen yok hükmündedir' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, dün Fransa Senatosunda, tıpkı Fransa Ulusal Meclisinde olduğu gibi çok az üyenin katılımıyla oylama yapıldığını hatırlatarak, yine 'sipariş oylama' olduğunu söyledi.

'Gerek Fransa Ulusal Meclisinde gerek Senatoda kabul edilen bu teklif, bizim için tamamen yok hükmündedir' diyen Erdoğan, Ortaçağ zihniyetinin yeniden horlatılması anlamına gelen bu kararın açıkça Avrupa değerlerini ayaklar altına aldığını, aklıselim ve sağduyuyu ortadan kaldırdığını bildirdi.

Bu konuda söyleyeceklerini söylediklerini, gerekli uyarıları yaptıklarını anlatan Erdoğan, bir yanlış yapıldığını, tarihin parlamentolarda yargılanamayacağını, yazılamayacağını kesin bir dille ifade ettiklerini belirtti.

Bu aşamada yasa teklifine karşı oy kullanan senatörlerin Anayasa Konseyine başvurmaları için gerekli girişimleri sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, 60 imzaya ihtiyaç olduğunu hatırlattı. Bu hatanın telafi edileceğine dair umutlarını henüz kaybetmediklerini, taşıdıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

'Türkiye öyle büyük bir ülke ki dostluğu büyük paye olduğu kadar, küçük insanlar için husumeti bile bir payedir. Ama biz Fransa'daki ırkçı yaklaşıma bu payeyi bile vermeyeceğiz. Hiç kimsenin, 'Türkiye ile kavga ediyorum' diye böbürlenmesine fırsat tanımayacağız. Hiç kimsenin Türkiye üzerinden siyasi rant sağlama girişimine imkan vermeyeceğiz.

Ben buradan Fransa Parlamentosundaki sağduyulu üyelere, Fransız entelektüellerine, sağduyulu Fransız halkına sesleniyorum; Fransa Ulusal Meclisi ve ardından Senatoda yapılan oylama ve kabul edilen teklif, aleni bir ayrımcılıktır, ırkçılıktır, çok açık bir şekilde düşünce özgürlüğü katliamıdır. Yapılan, Türkiye düşmanlığı üzerinden oy devşirme çabasıdır. Yapılan, Fransa tarihine olduğu kadar Avrupa tarihine de haksızlıktır, insafsızlıktır. Bu ırkçı, ayrımcı girişimlere karşı susanlar, sessiz kalanlar, tepkisiz kalanlar, Avrupada faşizmin ayak seslerini duymamak gibi bir vebalin altına girerler. Çok açık söylüyorum; Bu mesele bir Türkiye-Fransa meselesi değildir. Bu mesele bir Ermenistan-Fransa meselesi de değildir. Bu mesele çok açık şekilde bir ayrımcılık, bir ırkçılık meselesidir. Fransa Ulusal Meclisinin sağduyulu üyelerini, Fransa kamuoyunu bu tehlikeli tırmanış karşısında özellikle uyarmak istiyorum. Şu ironik noktaya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum: Daha önce de ifade ettim. Nikolas Sarkozy'nin büyük babası Selanik'te, yani o dönem Osmanlı topraklarında doğmuş ve büyümüş bir kişidir. Sarkozy'nin Dedesi İspanya'da kovulan, Osmanlı'nın kucak açtığı Musevilerdendir. Ne kadar Türkiye düşmanlığı yaparsa yapsın soyu Osmanlıya dayanan tarihi Türkiye ile aslında kesişen biridir. Ne kadar düşmanlık sergilerse sergilesin, ne kadar ırkçı tutum takınırsa takınsın Sarkozy geçmişini silip atamayacak, Osmanlı hoşgörüsüne gölge düşüremeyecektir. Fransa'daki bu küçük ırkçı zihniyete, Türkiye ile kavga ediyor payesini vermeyeceğiz. Biz tarihiyle, kültürüyle, milletiyle büyük bir ülkeye yaraşır şekilde sağduyulu ve vakur bir tavır takınacağız.'

Erdoğan, etap etap yaptırımları uygulamaya sokacaklarını, hiçbir geri adım atmadan bunları kararlılıkla uygulayacaklarını söyledi.

'Şu anda hala sabır dönemindeyiz. Sabrediyoruz ve sürecin nasıl şekilleneceğini hep birlikte izliyoruz' diyen Erdoğan, gelişmelerin seyrine göre tepki ve tutumlarını ortaya koyacaklarını ve eylem planını kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.

Erdoğan, 'Fransız dostlarımızın da Fransız halkının da tırmanan ayrımcılık için çok daha duyarlı olacaklarına inanıyor, Sarkozy ve dostlarını, yandaşlarını Fransa halkının takdirlerine havale ediyoruz' dedi.

'Uludere'de hayatını kaybeden köylülerine ailelerine 123 bin TL ödüyoruz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Uludere'de hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine 123 bin TL ödeneceğini açıkladı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, 'Uludere'de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yaralarını sarmak, acılarını bir nebze olsun hafifletmek üzere terör tazminatı ödemesini hızlandırdık ve hayatını kaybeden her bir kardeşimiz için yasal 23 bin 150 lirayı Şırnak Valiliğimiz emrine gönderdik. Buna ek olarak Başbakanlık hesaplarından yine hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin Türk Lirasını da Şırnak Valiliğimiz emrine tahsis ettik. Yani şu an itibariyle her aileye 123 bin TL ödüyoruz' dedi.

'Bu paranın ölenleri geri getirmeyeceğini bizler de çok iyi biliyoruz' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Fakat bizim amacımız acıları hafifletmek, yaraları sarmak, gönülleri kazanabilmektir. Bu para mağdur vatandaşlarımızın acılı ailelerin analarının ak sütü kadar helaldir ve haktır. Birilerinin iddia ettiği gibi birilerinin kampanya yürüttüğü gibi bu ödemeler meselenin üzerini örtme amaçlı değildir.'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütünün katliamlarına göz yumanların Uludere'de akıttıkları gözyaşının, 'timsahların gözyaşı' olduğunu belirterek, 'Uludere'deki benim acılı kardeşim de bunların gerçek yüzünü, nasıl ikiyüzlülük içinde olduğunu, nasıl bir istismar peşinde olduklarını görsün' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, gündeme ilişkin görüşlerini ifade etti.

Suriye'de azınlığın çoğunluğa hükmettiği, azınlığın çoğunluğa zulmettiği değil, halkın taleplerine uygun bir iradenin oluşmasını samimiyetle savunduklarını bildiren Erdoğan, 'Irak'ta bir mezhep çatışmasının ortaya çıkmasına sebep olanlar, kardeşin kardeşi katletmesine zemin hazırlayanlar; tıpkı Kerbela'da Peygamber torununu kanını akıtan Yezid gibi tarihin sayfalarında bir kara leke olarak kazınırlar. İster Sünni, ister Şii, ister Kürt, Arap, Türkmen olsun; kim ki kardeşine silah doğrultuyor, kim ki ibadet eden kardeşini katlediyorsa o Yezid'in izindedir' diye konuştu.

Erdoğan, Halepçe'de kimyasal silahlarla Kürtler katledildiğinde acıyı yüreklerinde hissettiklerini, Kuzey Irak'tan kaçan Kürtlere samimiyetle kucak açtıklarını belirterek, o zaman harcanan paraların, ülkede yapılan seferberliğin ortada olduğunu anlattı.

'1991'de Altınköprü'de Türkmenler katledilirken adeta bize saldırılmış kadar öfkelendik, bu katliamın acısını tüm boyutlarıyla yaşadık' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Irak'ta köylerde, kasabalarda, şehirlerde, camilerde Sünniler toplu halde katledildiğinde bunun yasını bizler de tuttuk. Aynı şekilde Kerbela, Bağdat, Necef, Küfe, Basra'da Şii'lere yönelik saldırıların, hem de ibadet edenlere yönelik saldırıları şiddetle kınadık, telin ettik. Irak'ta kardeş kavgasına karşı seyirci kalamayız. Zira kardeşin kardeşi katletmesini eli kolu bağlı şekilde seyredenler, o cinayete ortak olurlar. Ben bu kürsüden Hazreti Ali'nin sözünü ifade ettim; diyor ki 'Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.' Irak yönetimi eğer Kerbela hadisesini, dini değerlerimizi yeterince dikkate almıyorsa, en azından Hazreti Ali Efendimizin bu sözünü kendisine ibret olarak almalı ve dilsiz şeytan olmaktan, Yezid'in izinden gitmekten bir an önce sakınmalıdır.

Ne Irak'ta ne Suriye'de gün, çıkar peşinde koşma, inisiyatif mücadelesi günüdür. İki ülkede de kan akarken gün, siyasi polemiklerle zaman kazanma günü de değildir. Gün; muhasebe yapma, özeleştiri yapma, kalbini dinleme ve akan kanı durdurmaya yönelik sağduyulu yaklaşım sergileme günüdür. Biz gerek Irak Başbakanı Maliki'ye gerek İranlı yetkililere bu hissiyatımızı samimi şekilde aktardık.'

Erdoğan, bölgedeki gelişmeleri çok yakından takip etmeye, kardeşlik hukukunun gerektirdiği uyarıları da muhataplarına iletmeye devam ettiklerini belirterek, 'Umuyor ve inanıyorum ki Irak yönetimi, Türkiye'nin dostane tavsiyelerine kulak verir, büyük acılar yaşayan ırak halkının yeni sorunlarla çile çekmesine fırsat vermez' dedi.

-'Meseleyi unutup kenara çekildiler'-

Başbakan Erdoğan, 28 Aralık'ta Şırnak Uludere'de son derece talihsiz bir olay yaşandığını hatırlatarak, 34 vatandaşın hayatını kaybettiğini belirtti. CHP, BDP ve onlarla birlikte PKK terör örgütü ve bazı medya kuruluşlarının istismarcı, çıkar odaklı siyasi rant hırsı içindeki yaklaşımlarının tersine kendilerinin orada son derece soğukkanlı, sağduyulu, acıyı paylaşan tavır sergilediklerini, sergilemeye de devam etiklerini anlatan Erdoğan, aradan geçen 1 ayda Uludere meselesine samimiyetsizlikle, istismar odaklı yaklaşanların meseleyi unutup kenara çekilirken kendilerinin tüm imkanlarla, büyük dikkat ve hassasiyetle meseleyi takip ettiklerini ve edeceklerini söyledi.

'Uludere'de yaşananların aydınlatılması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Uludere'de yaraları sararız ve sarıyoruz' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

'Uludere'de, o köylerde, benim evlat acısı çeken kardeşlerimin acısını istismar edenler acaba Hakkari'de geçenlerde polis servis otobüsüne saldırırken öldürdükleri Zeki Yeşil kardeşimin, Bingöl'de çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine kapanarak şehit olan Hatice Belgin kardeşimin, Batman'da karnında 8 aylık çocuğuyla öldürdükleri şehit Mizgin Doru'nun hesabını verebilecekler mi? Bazı yazılı görsel medya grupları acaba bunları gündeme getiriyor mu? Bir gün, oldu bitti, geçti. Ama bakıyorsunuz ki işlerine gelen şeyde de o süreklilik arzediyor.'

-'Eğer samimiyseniz'-

BDP milletvekillerinin Uludere'deki olaydan sonra vicdan kavramını hatırladığını ifade eden Erdoğan, 'Daha önce sizin vicdanınız neredeydi?' diye sordu.

'Gazetelere mektuplar yazıp, çocuklarına sarıldıklarını, ağladıklarını ifade ediyorlar' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

'Eğer samimiyseniz o gözyaşını Hatice Belgin, Mizgin Doru ve karnındaki doğmammış bebeği için neden dökmediniz? İstanbul'da bir belediye otobüsünde molotofla yakılarak öldürülen 17 yaşındaki kızımız çocuk değil miydi, insan değil miydi, neden tek kelime etmediniz? Hadi onları da geçtik; 14-15 yaşında dağa gönderilen, ölmek ve öldürmek için robot haline getirilen gençler, o çocuklar, sizin için acaba gözyaşı dökülecek çocuklar değil mi? Neden sizin gözyaşlarınız orada akmaz? Yerin 150 metre derinliğinde mağaralarda o çocuklar ne yer ne içer, bütün bunların hepsinin tespiti artık bizler için varittir.

Neden bu gidişatı durdurmak yerine, gençlere dağı adres olarak gösterirsiniz? Niçin 'tek yol silah, tek yol ölüm' çığırtkanlığından vazgeçmezsiniz? Uludere için güvercin oldunuz, gözyaşı döktünüz. Peki Diyarbakır'da bir mağarada günlerce işkence görüp örgüt tarafından katledilen, örgütten kaçan 5 kız için neden şahin kesilmediniz, neden örgüte tek kelime söylemediniz? Neden örgütü tek cümleyle eleştirmediniz. Yazılı ve görsel medya neden susuyorsunuz, bunları niye konuşmuyorsunuz? Zeki Yeşil Çanakkale'de üniversite okuyordu, 3. sınıftaydı, öğretmen olma hayali kuruyordu. Ama tatilde Hakkari'ye, annesinin, babasının, kardeşlerinin yanına geldi. 3 kardeşi var. Hakkari'de akşam alçakça patlatılan o bomba, sadece Zeki Yeşil'i değil hayallerini, umutlarını, ailesini katletti. Nerede gözyaşınız, niçin gözyaşı dökmediniz? Terör örgütünün katliamlarına göz yumanların Uludere'de akıttıkları gözyaşı, timsahların gözyaşıdır. Bunu böyle bilin. Uludere'deki benim acılı kardeşim de bunların gerçek yüzünü görsün, bunların nasıl ikiyüzlülük içinde olduğunu, nasıl bir istismar peşinde olduklarını görsün. Biz böyle bir çifte standarda asla tenezzül etmedik. '