50 zarftan birinde mektup var
Kadınların son yıllarda yoğun olarak giriş yaptığı postacılık mesleğinde yaşadıkları kadınca mutluluk ve zorlukları dinlemek için 21 kadın postacının dağıtıcı olarak çalıştığı Levent PTT merkezine gittik. Onlara bu meslek baştan zor gelmiş, tadını aldıkça bu mesleği sevmişler. Esin Saray, Meral Uygur, Zehra Kaplan ve Firdevs Bıyık başka şehirlerde yaşarken, Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sonucunda PTT'ye başvuru yapınca, İstanbul'a atanmışlar. Bu şehre ilk kez yaşamak için adım atan kadın postacılar, “posta dağıtıcılığı” yapacaklarını da İstanbul'a gelince öğrenmişler. Haliyle onları bekleyen kocaman bir şaşkınlık olmuş. Hatta hepsi de işe başladıkları gün 'postacı' diye bağırmaktan utanmışlar. Bir çoğu istifa etmeyi bile düşünmüş.
Sosyalleşmem postacılıkla oldu
Ancak postacılığın kendilerine sunduğu sosyalleşme fırsatı yine hepsini istifadan vazgeçirmiş. Şimdi mesleklerini severek yapıyorlar. Eğitimini açık lise okuyarak tamamlayan Firdevs Bıyık, bu durumu şöyle anlatıyor: “Hayatımı sosyal bir yaşantıdan uzak, bir evin içinde geçiriyordum. KPSS sınavının ardından postacı olarak atandım. Sosyal yaşama postacılık mesleğiyle geçtim. Bana başka insanların ve dünyanın kapılarını postacılık araladı.” Firdevs, postacılık yaparken çeşit çeşit insan tanıdığını ve bu insanların duygularına ortak olduklarını söylüyor ve şöyle diyor: “Bir gün kapıyı çalıp 'postacı' diye seslendim. Kapıyı bir kadın açtı . Ve bağırmaya başladı 'Yaşasın kadın dayanışması, kadınlar her yerde olmalı!..' Kapısını çaldığım kişi, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirmiş. Ancak 1960'lı yıllarda kadınların Kaymakam bile olamadıklarını anlattı bana. Kadınların postacı bile olduklarını görünce yaşadığı mutluluğu böyle dile getirmiş.”
'Boşanma tebligatları bizi üzüyor'
Evli olan Meral Uygur ise 'götürdüğümüz zarfların çoğu tebligat' diyerek söze başlıyor. Çok az mektup götürdüklerini belirten Uygur şunları söylüyor: “ İnsanlara mutlu haber götüremiyoruz. Bir keresinde bir boşanma davası için tebligat götürdüm. Kapıyı çalıp postacı diye bağırdım. Kadın kapıyı açmadı. Çocuğunu gönderdi. Çocuk 'annem evde yok' dedi. Ama pencerede kadının siluetini gördüm. Bu olay beni çok üzmüştü.”
İstemeye geldiklerinde işimi öğrendi
Esin Saray da diğer meslektaşları gibi evli. “Kapıyı çaldığımız insanların bazıları 'kadın postacılar da varmış” diyerek seviniyor, kimileri de 'başka bir iş bulamadın mı?' şeklinde tepki gösteriyorlar diyen Saray konuşmasına şöyle devam ediyor:
“En ilginç tepkiyi eşim ailesiyle beni istemeye geldiği gün yaşadım. O akşam, aileler karşılıklı olarak tanışmak için sorular soruyordu. Eşimin ailesi babama döndü 'kızınız ne iş yapıyor?' diye sordu. Babam da biraz esprili biraz çekingen bir şekilde 'Postacı' dedi. Bunu ilk duyduklarında bir hayli şaşırmışlardı.”
Eşim çantam ağır diye taşımak istedi
Zehra Kaplan da evli olarak mesleğini sürdürmeye çalışan postacılardan. Kadın postacılığın zor bir meslek olduğunu itiraf eden Kaplan, “Annemi, babamı özlemeyi bile unuttum, sadece serviste bir annem ve babam olduğunu düşünüyorum” diyor. Kaplan, yaşadığı bir hatırasını ise şöyle anlatıyor: “Eşim bir gün iş yerine beni görmeye geldi. Sonra sırtımda taşıdığım çantayı eliyle kaldırdığında benim için çok üzüldü. İçi hiç elvermedi ve yardım etmek istedi. Ancak işimi sevdiğim için bu yükü taşımanın zor olmadığına onu ikna ettim” Kaplan, bölgenin yapısına göre insan ilişkilerinin boyutunun değiştiğini de şu sözlerle anlatıyor: “Benim zarfları götürdüğüm semtte genelde emekli albaylar var. İlişkilerini emir-komuta şeklinde sürdüren insanlar. Posta kutusuna attığım zaman şikayet ediyor, ayağına götürmemi istiyorlar. Bir albayın 3 tane köpeği var. Korkuyorum. Yine de ayağıma kadar getireceksin diyor.”