'SEN GÖKSÜN BU ZOR İŞ'
Kitap adı deyip geçmeyin, okuyucuyu can evinden ilk yakalayandır o. Çağırırken ağzınızda tat bırakmayan şeyle yakınlık da kuramazsınız. Bu yüzden olmalı ben bir kitaba daha çok adından girerim. Yahya Kurtkaya iki sene evvel çok iddialı bir kitapla giriş yapmıştı edebiyat ortamına. Şiirler kadar kitabın ismi de iddialıydı: Barınma Felsefesi. Alışıldık şiir okuyucusuna mesafeli bir başlık olsa da bu kitap içinde yazılmayı bekleyen çok büyük şiirler biriktirmiş bir şairi müjdeliyordu. Ayrıca kitapta deniz etkisi olsa da gökyüzü etkisi daha belirgindi. 'Gök Diyaloğu' şiirinde şu dize bütün şiirlerin altını çiziyor gibi: 'sen göksün bu zor iş'.
Barınma Felsefe'sini okuduktan sonra bu şiirlerin aynı zamanda içerisinde söylenmeyen bir şeyi-bir sırrı- barındırdığını fark ettim. Aynı sırlı söyleyişlere Azalan Kuş Nüfusu'nda da rastlıyoruz. Şair 'son kuş gelip konacak uzamış dilimizin ucuna' derken bir yandan da sır gibi tutulan eşkalimizi ima ediyor gibi. Kimi zaman kırık duyguları muvazeneli cümlelerle dile getirirken (sen köşe başında mor bir mendile satıyordun kırgınlığını) kimi zaman günlük konuşmanın rahatlığına bırakıyor kendini (saklardı yakın vakitte ölüm haberini annesinin). Her iki kitapta yer alan yaratıcı kelime oyunlarını ise dünyanın yolunda gitmeyen hallerine karşı nanik yapma cesareti olarak yorumlayabiliriz. (Temel Tini Bilgiler, Her Kişi Niyetine, Senfonik Pastoral vb.) Şiire doğru bir yerden başlamış bir şairle karşı karşıyayız. Söylenmeyenin dile getirilmezliğini teslim ederken söylenebilir olan karşısında şairin yaratıcı çekingenliği şair fotoğrafını tamamlıyor. Felsefeden imdat dilemeden şiirin had bilirliğine sığınmak bu olsa gerek: 'gücü yetmiyor her akşamın isteyerek batmaya/gücü yetmiyor şiirin her şeyi anlatmaya.'
Kitabın künyesi:
Azalan Kuş Nüfusu
Yahya Kurtkaya
Hece Yayınları
78 sayfa
2013