ANNEANNEDEN DİNLER GİBİ
6 Mart 1927'de Kolombiya'da doğan Marquez, küçük yaşlardan itibaren anneannesi ve dedesinin yanında kalmış ve asker dedesinin karizmatik kişiliği ile küçük hikâyeler anlatan anneannesinin etkisinde büyümüştür. Yaygın bilinen lakabıyla Gabo'nun hayatında kendisinin de sıklıkla ifade ettiği üzere en önemli etki anneannesiydi. Anneannesinin anlattığı küçük hikâyelere ve anneannesinin anlatış tarzına hayranlıkla büyüyen Gabo, ilk üslup hocası olarak kendisine anneannesini aldığını bizzat kendisi birçok vesileyle ifade etmişti. 31 yaşındayken bütün ömrünü birlikte geçireceği ve kendisini ölüme de uğurlayacak olan eşi Mercedes'le evlenen Marquez, ününü tüm dünyaya duyuran, otuzdan fazla dile çevrilen ve dünya genelinde milyonlarca satan en ünlü eseri Yüzyıllık Yalnızlık'ı ise 1967'de kaleme almıştı.
Faulkner'ın etkisinde Kafka'nın sarstığı yüzyılın en büyük yazarlarından biri olan Marquez'in ölümünü, Türkçedeki Marquez'in derinden etkilediği isimlere sorduk. Işık Yanar, Güray Süngü ve Aykut Ertuğrul Marquez'den kendilerine kalan izleri anlattı.
Latin edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olan Gabriel Garcia Marquez, ölümünün ardından dünya edebiyatına onlarca kült eserle birlikte Kırmızı Pazartesi ve Yüzyıllık Yalnızlık'ı bıraktı.
Taşrada olan, şehirde görülmeyen
Yüzyıllık Yalnızlık, büyülü gerçeklik dediğimiz, aslında bizde Başını Vermeyen Şehit gibi hikâyelerin Latin Amerika'da nasıl yaşadığını gösteren en önemli romanlardan biri. Dili çok iyi kullanır Marquez, detaylara inerek, özellikle karakterlerin ruh hallerini çok iyi tahlil ederek verir. Marquez'in en önemli özelliği, yaşadığı toplumun içindeki imgelerden hareket etmesidir. Durum neyse, gerçeklik neyse onu verir fakat o gerçeklik şehirdeki insanların anladığı gibi değildir, sözlü kültüre yaslanır. Benim Marquez romanım ise Kırmızı Pazartesi'dir. Kırmızı Pazartesi, romanda atmosfer meselesini belki başarabilen birkaç romandan bir tanesidir.
Dünya büyük yazarların hatırına dönüyor
Ben deyim yerindeyse bir tür saflığa sahibim. Bunu olumlu anlamda söylemiyorum. Dünya büyük yazarlar için dönüyor, onların hatırına dönüyormuş gibi bir saflık. Bunun da aslında olumlu bir şey olmadığının farkındayım ama buna rağmen bu duygudan hoşlanıyorum. Daha çok duygusal bir bağ… Marquez'in bendeki en büyük romanı Yüzyıllık Yalnızlık'tır. Benim çok imrendiğim ve özendiğim büyük romanlardan biridir Yüzyıllık Yalnızlık. Bazı yazarların oluşturdukları bir algı biçimi var. Ulu bir çınar gibi düşünün. O hep var ve zamanlar ötesiymiş gibi. Mesela bazı insanlar 'Marquez öldü' cümlesine şaşırmış da olabilir. Marquez yaşıyor muydu? Çünkü o zaten bir ikon halinde kafalarda duruyordu. 'Marquez günümüz yazarı mıydı' diyenler de var. Çünkü Marquez'in zamanlar ötesi bir algısı var.
Masallarla romanın aynı özden çıktığını gösterdi
Benim Marquez romanım Yüzyıllık Yalnızlık'tır. Marquez, ninelerden dinlediğimiz masallar ile kitaplardan okuduğumuz gerçekçi denilebilecek romanların aynı özden çıktığını kavramamı sağladı. Masalların ve bir tür olarak romanın aynı özden çıktığını anlamamı sağladı. Anlatılmak için kendisine binlerce yıldır formlar arayan kadim hikâyelerin yüz yıldır kesilmeyen yağmurların var olduğunu gösterdi.