Aşk, 'ölümüne fedâkârlık' demektir

James Cameron'un yalnızca 1990'lara değil, ortaya koyduğu göz kamaştırıcı teknik ve estetik düzeyle bütün bir sinema tarihine damgasını vuran kült filmi “Titanic”, ilk gösteriminden 15 yıl sonra -2000'lerin gençleri de onu geniş perdede izleyebilsinler diye- 18 milyon dolarlık bir teknik makyaj eşliğinde yeniden sinemalarda… Bu 'büyük' gösteriye, günümüz gençliğinin her şeye mutlaka olumsuz bir kulp takan depresif yaklaşımları çerçevesinde hakkı ne ölçüde teslim edilir bilemiyorum; fakat çok iyi bildiğim bir şey var ki Cameron'un 'aşk sineması'na attığı o derin çentik aradan geçen yıllarda hâlâ aşılamamış durumda ve Titanic perdede bugün de olanca heybetiyle batıyor.

Ali Murat Güven Yeni Şafak
Aşk, 'ölümüne fedâkârlık' demektir
alimuratg@yahoo.com

TITANIC / ÜÇ BOYUTLU (TITANIC IN 3D)

Yapım Yılı ve Ülkesi: (Normal versiyon) 1997, (3 boyutlu yenilenmiş versiyon) 2012-ABD yapımı

Türü ve Süresi: Kısmen gerçek tarihsel olaylardan esinlenerek yazılmış duygusal drama, 194 dakika

Kazandığı Ödüller: 11 dalda Oscar, 3 dalda Oscar adaylığı ve diğer yarışmalardan 81 ödül

Bütçesi: İlk yapımın toplam bütçesi (1997 rakamlarına göre) 200 milyon Amerikan Doları'ydı. 3 boyutlu yenilenmiş versiyon için harcanan ek bütçe ise yaklaşık 18 milyon Dolar oldu.

Gösterim Formatı: 3 boyutlu dijital sinema filmi (35 mm negatif film tabanlı analog çekim)

Perdedeki Resim Oranı: 2.35:1

Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı: 72

Seslendirme Dili: İngilizce (Ülkemizde Türkçe altyazılı olarak gösterilmektedir)

Yönetmen: James Cameron

Senarist: James Cameron

Görüntü Yönetmeni: Russell Carpenter

Özgün Müzik Bestecisi: James Horner

Kurgucular: Conrad Buff, James Cameron, Richard A. Harris

Yapım Tasarımcısı: Peter Lamont

Sanat Yönetmenleri: Charles Dwight Lee (Süpervizör), Martin Laing

Set Dekoratörü: Michael Ford

Kostüm Tasarımcısı: Deborah Lynn Scott

Oyuncuları: Leonardo Di Caprio (Jack Dawson), Kate Winslet (Rose DeWitt Bukater), Gloria Stuart (Yaşlı Rose), Kathy Bates (Molly Brown), Billy Zane (Caledon 'Cal' Hockley), Frances Fisher (Ruth DeWitt Bukater), Bill Paxton (Brock Lovett), David Warner (Spicer Lovejoy), Victor Garber (Thomas Andrews), Bernard Hill (Kaptan Edward James Smith)

İthalatçı Şirket: Tiglon Film

Dağıtıcı Şirket: Tiglon Film

İçerik Uyarıları: Titanic'in batmasını betimleyen son bölümünde pek çok ürpertici ölüme yer vermesi, yanı sıra bir sahnesinde yüzeysel cinsellik/çıplaklık ve diğer pek çok sahnesinde de içki-sigara kullanımı içermesinden dolayı, 15 yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir.

Ailece izlenebilir mi? ŞARTLI EVET / 15+ (Ailenin küçük üyelerinin 15 yaşında ve daha büyük olması şartıyla)

Filmin Yeni Şafak-Sinema Puanı: (4 yıldız üzerinden) * * * 1/2

Resmî İnternet sitesi ve Fragmanı: www.titanicmovie.com

::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU: 10 Nisan 1912… Yapıldığı dönemin en büyük yolcu gemisi “RMS Titanic”, göz kamaştırıcı bir uğurlama töreni eşliğinde İngiltere-Southampton limanından ABD-New York'a yapacağı ilk seferine başlar. Gemideki (892'si mürettebat olmak üzere) 3327 yolcunun arasında hayatını ucuz tablolar yaparak kazanan genç ve yoksul ressam Jack Dawson da vardır. Jack, sefer başladıktan hemen sonra geminin “kodaman yolcular” bölümünde, aslında hiç arzu etmediği bir evliliği gerçekleştirmek üzere despot annesi Molly Brown ve hoyrat tavırlı müstakbel eşi Caledon Hockley tarafından zorla ABD'ye götürülen Rose DeWitt Bukater ile tanışacaktır. Titanic'in bir buzdağına çarpıp batışına kadar geçen 5 günde, bu iki genç insan kısacık hayatlarının en büyük serüvenini yaşarlar.

::::::::::::::::::::::

İlk gösteriminin üzerinden her ne kadar 15 yıl geçmiş olsa da, Kate Winslett'in canlandırdığı Rose karakterinin, bu destansı filmin son dakikalarında, cansız bedeni Kuzey Atlantik Denizi'nin dondurucu sularının derinliklerine doğru batan biricik aşkının arkasından, o buz kesen havada iyice kısılmış sesiyle “Jack! Jack!” diye umutsuzca seslenişini hafızalarımızdan silebilmek ne mümkün!

Her ne kadar bugünün -hayatı ve aşkı çok daha yüzeyinden yaşamaya teşne edilmiş- gençlerine benzer yoğunlukta bir duygusallık ifade edip etmeyeceği hayli kuşkulu olsa da ilk izlediğimizde bizim kuşağımızın suratına resmen tokat gibi inen bir sinemasal andı bu…

Vaktiyle “Titanic” projesine 200 milyon ABD Doları gibi (günümüzün 300 milyon doları) olağanüstü bir bütçe oluşturarak o tarihe kadarki bütün prodüksiyon rekorlarını egale eden Kanadalı yapımcı, yönetmen ve senarist James Cameron'un bu iddialı gösteriyle birlikte kariyerine eklediği muazzam başarının tek gerekçesini paranın gücüne, onunla elde edilen -dönemine göre- aşkın görsel efektlere bağlamak elbette ki hakkaniyetli bir yaklaşım olmayacaktır.

“Titanic”in, etkisini bugün bile büyük ölçüde koruyan o müthiş cazibesi ve seyir gücü, bu yapıtın insanoğlunun Allah'ın iradesiyle yaratıldığı ilk günden beri en büyük zaafı olan “aşk”a getirdiği saygıdeğer tanımda yatıyor aslında; yoksa bu filmi baştan aşağıya bezeyen gösterişli gemi ve felaket sahneleri işin yemek sonrası tatlı kısmı… “Aşk”tan “vermek” yerine bol bol “almak” fiilinin anlaşıldığı, hattâ insanın kimyasını allak bullak eden, kuşakların devamlılığını sağlayan bu ulvî duygunun anlamının hemen hemen “çiftleşmek” fiiliyle takas edildiği (mâlûmunuz, medyada ve sinemada seks için artık çoğunlukla “aşk yapmak” ifadesi kullanılıyor!) son derece egoist bir çağda, tıpkı bizde, Cengiz Aytmatov-Atıf Yılmaz işbirliğinin görkemli bir örneği olarak Türk sinema tarihine geçen “Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın yaptığı gibi “aşk”ın üzerini nicedir kalın bir toz tabakası kaplamış durumdaki gerçek anlamını özenle silip parlatıp yeniden önümüze koymuştu Cameron… Karşı cinsten birine bağlanmanın “ondan ziyade kendini tüketmek olduğu” acı gerçeğiyle yüzleşen 1990'ların kirlenmeye yüz tutmuş gönülleri de bu düzeyde bir özveriye kişisel olarak hazırlıklı olamasalar bile, en azından (“aşk”ı tek gecelik tensel ilişkiler üzerinden tanımlama düşkünlüğü içindeki onca sathî sinemasal hikâyeden sonra) “işin doğrusu”nun nasıl olduğunu ya da en azından nasıl olması gerektiğini geniş perdede görerek sarsılmışlardı.

'JACK VE ROSE'UN HİKÂYESİNİ BUGÜNKÜ GENÇLER DE İZLEMELİ'

Filmin “auteur” yapımcı-yönetmeni Cameron, “Titanic”i 1997 yılında çekilen 35 mm analog tabanından üç boyutlu dijital bir filme dönüştürürken toplam 18 milyon Amerikan Doları ek masraf yapmış. Görüntüleri üç boyutlu bir derinliğe kavuşturabilmek için de 300 kişilik bir grafikerler ordusu tam 60 hafta boyunca deliler gibi çalışmışlar. Bütün bu telaşın hedefi de yenilenmiş kopyaları 15 Nisan 1912'de yaşanan “Titanic felaketi”nin 100'üncü anma yıldönümüne yetiştirmekmiş.

Cameron, üç boyutlu dönüşüm sürecinde elde ettiği ilk sonuçları kamuoyu ve sinema yazarlarıyla paylaşabilmek için geçtiğimiz yılın Ekim ayında, Paramount Pictures şirketinin Los Angeles'taki tesislerinde 18 dakikalık ön bir gösteri yapmıştı. O buluşma sırasında “Bazı sinema filmleri vardır ki onları belirli aralıklarla geniş perdede tekrar tekrar göstermeniz gerekir, Titanic de bunlardan biri” diyordu sanatçı, “Dünyaya her on yılda bir yeni bir kuşak geliyor. 2000'lerde genç olanlar da çok büyük emekler vererek çektiğimiz bu filmi ancak DVD'den, televizyon gösterimlerinden tanıdı, tanıyor. Oysa, 'Titanic' her planıyla sinema perdesi için tasarlanmış bir yapımdı. Ben de üç boyutlu dönüşüm projesine, filmin şimdiki gençler tarafından da keşfedilebilmesi için giriştim. Eğer o günlerde elimde bugünkü dijital üç boyutlu kameralar olsaydı, bu hikâyeyi mutlaka üç boyutlu olarak çekerdim. Fakat, neylersiniz ki teknoloji henüz bugünkü kadar gelişmemişti. Ben de yeni versiyonda üç boyut teknolojisini ancak sonradan oluşturulabileceği kadar uygulayabildim, Yine de elde ettiğimiz sonucun müthiş olduğunu söyleyebilirim. Filmimiz teknik açıdan mutlak bir 3D olmasa bile 2.99D olmuştur. Gençlere, bir yılı aşkın bir sürede gerçekleştirdiğimiz bu yenilenmiş versiyonun keyfini, sevdikleriyle elele çıkartmalarını tavsiye ediyorum.”

Cameron'un anlattıklarına katılmamak ne mümkün! Her aşaması çok sağlam dokunmuş, en vitrindekinden en geri plandakine kadar irili ufaklı bütün karakterlere derinlemesine nüfuz edilmiş usta işi senaryosu, her karesinden zarafet akan sanat yönetimi, insanın içine işleyen müzikleri, DiCaprio ve Winslet'i eften püften gençlik filmlerinde sürtmekten kurtarıp gerçek anlamda birer yıldız yapan sağlam alt mesajları ve en önemlisi de aşkı anlatırken elden hiç bırakmadığı samimiyetiyle, gösterişli sinemanın unutulmaz bir örneğini oluşturuyor “Titanic”

Ve şimdiye kadar yaptığı her çalışmada (aslen "makine mühendisi" olmasının da etkisiyle) kılı kırk yaran bir titizliğe imza atmış bulunan Cameron'un sırf filmine ve izleyicisine duyduğu saygıyla giriştiği bu pahalı yenileme operasyonunun hayranlık uyandırıcı görsel-işitsel sonuçlarını perdede görmeyip, “Titanic”i salt bir ev videosu üzerinden daracık ekranlarda izlemekle yetinmek gerçek bir talihsizlik olacaktır. En azından rafine sinemaseverler için…

O yüzden, Cameron'un tavsiyesine uyarak, hafta sonunda eşinizi ya da müstakbel eşinizi elinden tutup, mümkünse yanınıza çoluk çocuk falan da almadan “Titanic”i izlemeye gidin. Sosyal ve ekonomik pozisyonları nedeniyle birbirlerine kavuşma şansları sıfıra yakın olan bu iki güzel insan evladının, topu topu beş gün süren kısacık bir aşkın sonunda bile inandıkları şekilde yaşamayı başardıkları için ölüm karşısında nasıl da metin durduklarına tanık olup bol bol ağlayacaksınız.

Perdeyi kaplayan onca gaddarlık gösterisinden sonra sahneye biraz da “merhamet” çıkmış ve gözyaşı bezlerimiz hareket geçmiş, fena mı?

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *

(4 Yıldız) Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.

* * * 1/2

(3,5 Yıldız) Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.

* * *

(3 Yıldız) Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…

* * 1/2

(2,5 Yıldız) Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.

* *

(2 Yıldız) Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.

* 1/2

(1,5 Yıldız) Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.

*

(1 Yıldız) Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!