alimuratg@yahoo.com
Hafta arasında gazetemizde herhangi bir yazı kaleme alma şansım olmadığı için, bu teşekkür mesajı da huzurlarınıza ancak bir haftalık rötarla gelebiliyor.
Fakat olsun; geç de edilse teşekkür etmesini bilmek, hiç etmemekten daha iyidir.
Geçen haftanın sonunda, yani
31 Mart Cumartesi günü,
İstanbul'da yüzlerce sinema profesyoneli ve sinemaseverle birlikte unutulmaz bir gün yaşadık. Hatırlayacaksınız; mart ayının ortalarından itibaren,
Suriye asıllı
Amerikalı Müslüman yapımcı ve yönetmen
Mustafa Akkad'ı anacağımız geniş kapsamlı bir etkinliğin hazırlıkları içindeydim. Ki bu konudaki hazırlıklarımı da önceki hafta sinema sayfamızda yayımlanan bir yazıda sizlere uzun uzadıya
anlatmıştım.
Merhum
Akkad'ın beyazperdeye ilk çıkışının simgesi olan
“Çağrı” filminin dünya çapında gösterime girmesinin
35'inci yıldönümü vesilesiyle
Beyoğlu-Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlediğimiz çok etkinlikli anma töreni, beklentilerimin de üzerinde bir sinemasever kitlesine ev sahipliği yaptı. Öncelikle, aynı tarihte sabah saat
10.00'dan akşam
21.00'e kadar tek günlüğüne düzenlediğimiz, toplam
300 dolayında
(bir bölümünü okurlarım ve kamuoyuyla ilk kez paylaşma fırsatı bulduğum) görsel-yazılı malzemeden oluşan
“Mustafa Akkad Set Fotoğrafları Sergisi”ni en üstünkörü bir tahminle bile gün boyunca
1000-1500 dolayında sinemaseverin ziyaret ettiği hesaplandı ki benzer türden etkinliklerle kıyaslandığında gerçekten de başarılı bir sonuç bu…
Öte yandan, yaklaşık iki buçuk saat süren
“Hollywood'da Doğulu Bir Öncü: Mustafa Akkad” panelimizde konuşmacı olarak katılarak,
Akkad sineması hakkındaki gözlem ve düşüncelerini salonu hıncahınç dolduran dinleyicilerle paylaşan dört değerli meslektaş konuğum,
Dr. Yusuf Kaplan (Yeni Şafak),
Bedir Acar (Star),
Banu Bozdemir (Beyazperde / Cinedergi / Öteki Sinema) ve
Murat Tolga Şen de (Öteki Sinema / Beyazperde / Medyaradar) Hollywood serüvenini ele aldığımız bu güzide sanatçıyı meslek hayatının hiçbir cephesini atlamaksızın her yönüyle mükemmel biçimde değerlendiren birbirinden klas konuşmalara imza attılar.
Öte yandan, çok dar bir zamanda hazırladığım ve imzaladığım sözleşmede talep edilen süreye (azamî 15 dakika) sığdırrmak için eldeki zengin malzeme karşısında oldukça zorlayıcı bir uğraş verdiğim “Mustafa Akkad Mini Belgeseli”nin salondaki konuklar tarafından beğenilip uzun uzadıya alkışlanması da benim açımdan akıllara zarar bir yorgunluk içinde geçirilmiş son iki-üç haftanın en keyif verici ödüllerinden biri oldu doğrusu…
(BU FİLMİ YOUTUBE'DAN İZLEYEBİLİRSİNİZ: http://www.youtube.com/watch?v=HQmOgG7YeKM)
Böylesi buluşmalarda tansiyon genelde sonlara doğru düşer ve salondan üçer beşer kopmalar başlar. Panelimiz planlanan da uzun sürüp akşam üzeri noktalanırken, bizim etkinlikte ise kültür merkezine gecikmeli gelebilenler oturacak bir tek sandalye bile bulamaz durumdaydılar! Bütün bu paylaşımların üzerine, salondaki dinleyiciler arasında biri
Banu Bozdemir, diğeri ise
Dr. Yusuf Kaplan'ın ellerinden
“armağan plak çekilişleri” yaparak iki şanslı sinemasevere içlerinde
“Çağrı” ve
“Çöl Arslanı Ömer Muhtar”ın film müziklerinin yer aldığı,
Kanada ve
ABD'den getirttiğimiz nadide
LP albümler takdim etmemizle birlikte günü de katmerli bir mutluluk duygusu eşliğinde kapatmış olduk.
Etkinlik sonrasında aldığımız teşekkür ve takdirlerden de anladım ki bir kez daha Müslümanlara yaraşır nitelikte, kaliteli, edepli, düzeyli ve eğitici-öğretici (dahası eğlendirici!) bir kültür etkinliği gerçekleştirmeyi başarmışız.
Bana bu çabamda ta en başından itibaren sahip çıkan ve destekleyen, o salonda son yılların en sıradışı kültür etkinliklerinden birini kazasız belasız gerçekleştirmemizi sağlayan değerli gönül dostlarım;
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen'e;
Başta müdür Şevket Demirkaya olmak üzere bu daireye bağlı Kültür Müdürlüğü'nün yetkililerine;
Etkinliğin “yüklenici kuruluşu” olmaları vesilesiyle kendileriyle haftalarca omuz omuza, son derece uyumlu bir işbirliği içinde çalıştığım İBB-Kültür A.Ş'nin genel müdürü Sabri Dereli'ye, Kültürel Etkinlikler Müdürü Müjdat Uluçam ve ekip arkadaşlarına;
Yanı sıra salonda yalnızca “dinleyici” olmakla kalmayıp aynı zamanda yerinde müdahalelerle sohbetimize son derece değerli katkılar yapan -yönetmenler câmiâsından- kadim dostlarım Mesut Uçakan, İsmail Güneş, Nazif Tunç ve Kunt Tulgar'a;
El Cezire'den
Anadolu Ajansı'na kadar etkinliğimizi gün boyu takip edip sonrasında özenle haberleştiren
30'a yakın medya kuruluşundan değerli meslektaşıma;
Ve nihayet sanatsal heyecanların iyiden iyiye sönmeye yüz tuttuğu böylesi bir dönemde o salonu silme doldurarak “Biz daha ölmedik!” diye haykıran bütün vefâlı okurlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum.
Velhasıl güzeldi… Nefes alıp verdikçe, bize ve dâvâmıza inananlar için yenilerini de yapacağız inşaallah… Beklemede kalın!