EMASYA hakkında herşey

1997'de İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan gizli protokolün iki amacı vardı. İlki İslami kesimi kontrol edebilmek, ikincisi terörle mücadelede fiili bir olağanüstü hal yaratmak

Murat Aksoy Yeni Şafak
EMASYA hakkında herşey

Olağanüstü halin olağanlaştırılması ve EMASYA Protokolü

Taraf Gazetesi tarafından ortaya çıkarılan Balyoz Güvenlik Harekât Planı, Türk güvenlik sistemi içinde bir yara gibi duran Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü'nü yeniden gündeme getirdi. Kadere bakın ki, bu darbe planında imzası bulunan dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, 7 Temmuz 1997'de imzalanarak yürürlüğe giren EMASYA Protokolü'nde imzası bulunan komutan. Yine aynı Çetin Doğan 28 Şubat sonrasında kurulan Batı Çalışma Grubu'nun başında olan komutan. Balyoz Güvenlik Harekât Planı'nın ortaya çıkmasından sonra Çetin Doğan, bu planların EMASYA Protokolü'ne uygun olduğunu söylerken; 5-7 Mart 2003'de Selimiye Kışlası'nda yapılan toplantı için; “Yapacağımız güvenlik harekatının klasik bir EMASYA harekatı olmayacağını bütün arkadaşlarım burada yaptıkları takdimlerle ortaya koydular” dediği ortaya çıktı. Genelkurmay planları reddetmeyerek, bunlara senaryo dedi.

Türkiye'de EMASYA konusunda parça parça bilgilere sahip. Bunda protokolün gizliliği kadar, güvenlik sektörünün sivil denetimden uzak olmasının da payı var. Gazetimizin yazarı Ali Bayramoğlu konuyu ilk defa gündeme getirdi. Protokolün sadece basit bir gizli düzenlemeden ibaret olmadığını ve siyasi sistemin içeriden askerileşmesinin de aracı olduğuna yazılarında işaret etti. Yine TESEV tarafından 2009'da ikincisi yayınlanan Güvenlik Almanağı'nda bu konu başka yönleriyle de ele alındı.

İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin 2005 yılında hazırladığı raporda “İç güvenlikten birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanlığı bir tarafa bırakılarak, hükümeti bilgilendirmek görevini bile üstlenen Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde İç Güvenlik Harekât Merkezi kurulmuş olmasının İçişleri Bakanlığı'nın tamamen dışlanmasından başka bir şey olmadığı” ifade edilerek, EMASYA Protokolü'nün kanuna aykırı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı'nın “Birden Fazla İli İçine Alan Olaylarda Valilerin Askeri Birliklerden Yardım İstemesine İlişkin Esasları” düzenleyen taslak bir metin hazırladığı ve 4 Mart 2005'te Genelkurmay'a gönderildiği, Genelkurmay'ın cevabında ise terör olaylarındaki yükseliş öne sürülerek yürürlükteki protokolün değiştirilmesinin istenmediği ve güncellenmeye ihtiyaç duyulması halinde bunun, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nca oluşturulacak bir çalışma grubu tarafından yapılabileceğini belirtti. Gizlilik nedeniyle bilmediğimiz bu güncellemenin 6 Temmuz 2005'de yapıldığı tahmin ediliyor. İlginçtir bu tarihten itibaren toplumsal gerilim yaratan olaylarda belli bir artış hemen göze çarpıyor. Bu süreci Genelkurmay Başkanlığı'nın 6 Temmuz 2006 tarihinde “MD: 117-1 TSK Birliklerinin Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma (EMASYA) Görevlerinde Kullanılmasına İlişkin Planlama Direktifi (EMASYA Direktifi)” Jandarma dahil Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ilgili birlikleri ile Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Valilikler, İl Emniyet Müdürlükleri ve sivil makamlara da gönderilmesi izlemiştir.

Peki gerçekten EMASYA Protokolü ne? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu? Yasal mı? Ne gibi faaliyetler bu protokole uyduruldu? Dizimizde bu sorulara cevap arayacağız. Bu yazı dizisi Mülkiye Başmüfettişleri'inden Ahmet Faruk Güneş'in TESEV tarafından 2009'da yayınlanan Almanak 2006-2008 Güvenlik Sektörü ve Demokratik Denetim adlı çalışmasındaki “Askerin Kolluk Gücü Olarak Kullanılması ve EMASYA” başlıklı makalesinin küçük katkılarla özeti olacaktır. Bu vesile TESEV ve Güneş'e teşekkür ediyorum.

* * *

Modern devletlerde güvenlik meselesinin iki yönü vardır. İlki ülkenin dış güvenliğini sağlayan ordu, ikincisi ise iç güvenliği sağlayan emniyet güçleri. İki güç arasında karşılaşılan sorunlara bağlı olarak işbölümü ve yardımlaşma mümkündür ve bunlar yasal prosedürlere bağlı olarak gerçekleşir. Yine demokratik devletlerde her iki güç de sivil siyasal güçlere bağlıdır. Onlar tarafından denetlenirler.

Özellikle olağanüstü durumlarda ülke içindeki asayişin sağlanması konusunda dış güvenlik kuvvetlerinden yardım istenmesi konusu sadece Türkiye için değil, birçok ülke için söz konusu olan bir durumdur. Ve bunun nasıl yapılacağına dair yasal düzenlemeler söz konusudur. Askerin kolluk gücü olarak kullanılmasının yasal dayanağında; ne kadar askerin, hangi şartlarda, ne süre ile nerede, kimin sorumluluğunda görev yapacağı açık biçimde düzenlenir. Ve bu kurullar uluslararası literatürde şu şekilde ifade edilmiştir;

  • Yardım isteme yetkisi sivil bir mercidedir,

  • Askerler cezai ve hukuki sorumluluk olarak kolluğun hukuki rejimine tâbidir,

  • Askerlerin kullanımı istisnai ve geçicidir,

  • Askerlerin ve yapacakları işlerin yönetimi mutad görevliler tarafından yapılır,

  • Askerler kesin zorunluluk yoksa operasyonel olmayan hizmetlerde kullanılır. (Clasius, Marlies and Kaldor, Mary (Editör), Avrupa İçin İnsani Güvenlik Doktrini (A Human Security Doctrine For Europe), London Routledge)

    PROTOKOL NEDEN GİZLİ?

    Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca askerlerin kolluk gücü olarak kullanılması ile sık sık karşılaşmıştır. Ve bu karşılaşmalar çoğunlukla darbe dönemleri ve olağanüstü hal, sıkıyönetim zamanlarıdır. Ancak bu durumlar çağdaş demokrasilerden farklı olarak, sivil denetimin dışında bizzat sivillerin denetlenmesi olarak işlev görmüştür. Yürürlükteki mevzuatımızda askerlerden yardım istenmesi konusunda bir dizi yasa, yönetmelik söz konudur. Bunlardan hiçbiri son düzenleme olan EMASYA Protokolü kadar tartışmalı olmamıştır. Protokol, 7 Temmuz 1997'de 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11/D. maddesi'nde yapılan düzenleme ile İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanmıştır.

    EMASYA Protokolü, kendinden önceki birçok düzenlemeden iki nedenden dolayı ayrılmaktadır. İlki protokole ihtiyaç duyulan dönemin şartları, ikincisi ise protokolün gizliliğidir. Bu protokolün yayınlanması Türkiye'de güvenlik ve tehdit algısının değişimi ve dönüşümü ile doğrudan bağlantılıdır. Protokol iki gerekçeye dayandırıyor. İlki İslami kesime duyulan güvensizlik karşısında örgütlenilmesi, ikincisi ise Güneydoğu'da olağanüstü hal rejiminin adım adım kaldırılmasının ardından bölgede güvenlik kuvvetlerinin yeniden örgütlenme ihtiyaçlarıdır. Bu açıdan hem belli toplumsal kesimleri tehlikeli ilan eden hem de terörle mücadele alanlarındaki hakimiyetini sivil alana bırakmak istemeyen bir stratejinin ürünüdür EMASYA Protokolü. Bu çerçevede 1999 yılından itibaren TSK, İç Güvenlik Doktrini'ni ve yapılanmasını bu protokol üzerine temellendirmiştir. Böylece Türkiye iç güvenlik sisteminin bazı bölümlerini askerileştirmiş, bazı bölümleri de askerileştirilme baskısı altında bırakmıştır.

    ASAYIŞ GÜVENLİK MERKEZİ NE YAPAR

    Protokolla her ilde askeri birim içinde "Asayiş Güvenlik Merkezleri” oluşturulmuş ve sivil emniyet ve mülki amiri istihbarat, değerlendirme ve planlama açısından askere bağımlı kılınmıştır. Hatta daha ileri gidilerek gerekli durumlarda askeri birliğe valilik isteği olmadan el koyma hakkı tanınmıştır. Yani EMASYA Protokolü esas olarak asayişin kolluk güçleri aracılığı sağlanması yerine "asayişin askerileşmesi" ve "mülki otorite ve askeri yapı" arasındaki hiyerarşinin tersine döndürülmesidir.

    EMASYA Protokol'nün önemli bir ayağı jandarmadır. Şöyle ki, Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 90'ı jandarmanın görev alnına girmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olağanüstü halin son erdirilmesinden sonra gerekli durumlarda valilerden alınan izin ve onaylarla, iç güvenlik harekâtları ve bölgelerinde Polis Özel Harekât Timleri, köy korucuları, jandarma iç güvenlik birlikleri ve jandarma birimleri bölgedeki en yüksek Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) birimine bağlanırlar. Polis Özel Harekât Timleri EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıkları'nın emrine, geçici köy korucuları, bölgedeki ilgili Jandarma Komutanlığı'nın emir-komutasında olarak, yine EMASYA Komutanlıkları'nın emrine verilirler. Bu durumlarda jandarma birimleri mülki işleri bakımından da İçişleri Bakanlığı'na değil, askeri otoriteye bağlı hale gelir. Özetle iç güvenlik harekât hallerinde Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlıkları (EMASYA Bölge Komutanlığı'nın) bir birimi durumuna gelir ve faaliyetlerini bu çerçevede yürütür.

    EMASYA DİREKTİFLERİ

    Şemdinli İddianamesi'nde konuyla ilgili şu önemli tespit yer almaktadır: “Bu bakımdan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan JGK birlikleri ile Jandarma Genel Komutanlığı arasındaki emir komuta bağlantısı diğer bölgelere göre farklılık gösterir. Örneğin Batman, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Van illerindeki Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri İç Güvenlik Harekâtı'nın yürütülmesi ile ilgili konularda Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerinin harekât komutası/kontrolünde bulunurlar.”

    Bunun geçici değil sürekli bir durum olduğu düşünülürse ülkenin bir bölümünde asayiş alanı her bakımdan askerileşmiş ve Silahlı Kuvvetler icracı bir güç haline gelmiştir. Bu kapsamda düzenlenen EMASYA Direktifi gereğince; Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı, Hakkâri Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'na (Hakkâri EMASYA Tali Bölge K.lığı olarak), Hakkâri Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı'na (EMASYA Bölge Komutanlığı olarak), Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Malatya 2. Ordu Komutanlığı'na, Malatya 2.Ordu Komutanlığı da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na, bağlı olarak faaliyet göstermektedir.

    Protokol nasıl uygulanıyor

    Protokole ilişkin ortaya çıkan maddeleri ve açık mevzuata bakıldığında uygulama şu adımlarda gerçekleşmektedir.

    A. Yardım talep edilmesinden önceki aşamalara ilişkin olarak sivil ve askeri birimler ortak görev ve tatbikat yapacaklardır.

    B. Mülki idare amirleri kuvvet talebinde bulunmadan önce EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıkları'na kademeli hazırlık yapmak üzere bilgi vermek zorundadır. Bu bilginin mahiyeti, bilgi akış süreci ve kurumları tam olarak belli değildir.

    C. Vali yardım istemeden önce durumu İl Güvenlik Koordinasyon Komisyonu'na sunacaktır.

    D. Vali başka bir ildeki askeri birlikten yardım isteyecekse bunu EMASYA Tali Bölge Komutanı vasıtasıyla yapacaktır.

    E. EMASYA komutanlıkları mülki amirlerin talebi olmadan olaylara müdahale edebilecektir.

    F. Vali tarafından görevlendirilip görevlendirilmediklerine bakılmaksızın bütün kolluk güçleri yardıma gelen askeri birlik komutanının emrine girecektir.

    G. Mülki amirlerden yardım talebi geldiği anda jandarma ve polis EMASYA komutanlıkları nezdinde oluşturulan Asayiş Harekât Merkezi'nde irtibat personeli bulunduracaktır.

    Gizli protokolün açığa çıkan maddelerinde neler var?

    5442 Sayılı Kanun'un 11/D maddesinde belirtilen, birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususları kapsayan, Genelkurmay Başkanlığı adına Korgeneral Çetin Doğan, İçişleri Bakanlığı adına Müsteşar Teoman Ünüsan tarafından bir protokol imzalanmıştır. 7 Temmuz 1997 tarihli protokol gizlidir ve 27 maddeden oluşmaktadır. Aradan geçen 13 yıllık süreçte kamuoyu tartışmalarında ve açık belgelerden bulu-nabildiği kadarıyla protokolün bazı maddeleri şunlardır. (Bu maddeleri, 25-27 Nisan 2002 tarihinde Ankara'da yapılan Mülki İdare Şûrâsı Hazırlık Komitesi'nin Raporu'nda EMASYA Protokolü'ne ilişkin yapılan madde madde eleştirilerden hareketle bilebiliyoruz. Daha fazla bilgi için, İçişleri Bakanlığı Mülki İdare Şûrâsı İhtisas Komisyon Raporları, 2002, Ankara).

  • Protokolün amacı 1. maddesine göre hem birden fazla ilde hem de bir ilde çıkan asayişe müessir olaylarla ilgili yardım isteme esaslarını düzenlemektedir.

  • Protokolün 5. maddesi üyelerinden birisi garnizon komutanı olan “İl ve İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonları” kurulmasını öngörmektedir.

  • Protokolün 5 ve 6. maddeleri mülki idare amirlerinin olaylara müdahaleden önce il ve ilçe güvenlik koordinasyon komisyonuna başvurmalarını öngörmektedir.

  • Protokolün 6. maddesi mülki idare amirlerinin kuvvet talebinde bulunmadan önce EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıkları'na kademeli hazırlık yapabilmeleri için bilgi vermelerini öngörmektedir.

  • Protokolün 6. maddesi “zorunluluk olmadıkça kuvvet talebinde bulunulmaması” yolunda hüküm ihdas etmektedir.

  • Protokolün 9. maddesi EMASYA komutanlıklarına mülki amirlerin yardım talebi olmaksızın olaylara müdahale edebilme yetkisi vermektedir.

  • Protokolün 10. maddesi yardım için ilden ile kuvvet kaydırılmasının valilerin istemi yerine EMASYA Tali Bölge ve Bölge Komutanlıkları girişimiyle yapılacağını öngörmektedir.

  • Protokolün 7 ve 16. maddeleriyle yardım talep edilmesinden önceki aşamalara ilişkin olarak sivil ve askeri birimlere ortak görev ve tatbikat yapılmasını öngörmektedir.

  • Protokol'ün 14 ve 16. maddeleri vali tarafından görevlendirilip görevlendirilmediklerine bakılmaksızın bütün kolluk güçlerinin yardıma gelen askeri birlik komutanının emrine girmesini öngörmektedir.

  • Protokol'ün 20. maddesi mülki amirlerden yardım talebi geldiği anda jandarma ve polisin EMASYA Komutanlıkları nezdinde oluşturulan “Asayiş Harekat Merkezi” nde irtibat personeli bulundurmasını öngörmektedir.

  • Protokolün 22 ve 23. maddeleri Jandarma, Emniyet ve MİT'in de katılacağı “Müşterek İstihbarat Merkezleri” kurulmasını ve EMASYA Komutanlıkları nezdinde müşterek tatbikat icra edilmesini öngörmektedir.

  • Protokolle Polis Özel Harekât Timleri iç güvenlik harekâtı süresince EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıkları'nın harekât kontrolüne; geçici köy korucuları, bölgedeki ilgili Jandarma Komutanlığı'nın emir komutasında olarak, EMASYA Komutanlıkları'nın harekât kontrolüne verilmiştir.

    YARIN

  • Protokolün hukuki durumu

  • Protokolün güvenlik sisteminde yarattığı değişiklikler

  • EMASYA: Üç anlam, üç işlev