Logo... Gündem...

GAZETECİ BURBUÇE RUŞİTİ İLE KOSOVA ÜZERİNE KONUŞTUK

'Nefreti bize Sırplar öğretti'




Yüzünde hüznün ve acının izlerini taşıyor. Konuşurken gözleri doluyor hep. İsmi, Burbuçe Ruşiti. İki çocuk annesi, Priştine'li bir gazeteci. Burbuçe, bende hep çiçeği çağrıştırdı. Burbuçe, olsa olsa bir çiçek ismidir diye düşünürdüm. Düşündüklerimi Burbuçe Ruşiti'ye de anlattım. Şaşırdı. Meğer Burbuçe, "gonca gül" demekmiş. Burbuçe Ruşiti, yüksek öğrenimini Arnavut ve İngiliz edebiyatı dallarında tamamlamış. Genel filoloji alanında master derecesi var. Ninnileri işlemiş tezinde. Birçok gazete, dergi, radyo ve televizyonda çalışmış Burbuçe Ruşiti. Şu anda bölgeyle ilgili NTV, BBC ve Deutsche Welle'ye haber ve yorumlar ulaştırıyor, yaşadığı savaşı ve Kosova halkının uğradığı "soykırım"ı dünyaya anlatmaya çalışıyor. Ana dili olan Arnavutça'nın yanısıra İngilizce, Türkçe, Sırpça, Hırvatça, Boşnakça ve Makedonca biliyor. "Tatlı bir Balkan şivesine çalan Türkçesi" ile, NTV'den seslendi Türk halkına. Savaşın haberlerini geçti. Burbuçe Ruşiti'nin "Kokunu Özledim Kosova" adlı kitabı, geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kendisiyle Kosova'yı konuşmaya çalıştık.


Yalçın ÇETİNKAYA

S avaş muhabiri bir anne... gerçek bir vatansever. Hem gazeteci, hem de bir anne olarak savaşa ve pekçok acıya tanıklık ettiniz. Sizde bu savaş bir gazeteci ve anne olarak ne gibi izler bıraktı? Savaş size neler öğretti?

Kosova'da olaylar sadece son birbuçuk yılda ortaya çıkmadı. Olaylar çok daha önceden başlamıştı. Ama 89'dan bu yana en yoğun yaşadığım ve çok çile çektiğim yıllardır hayatımda. Neden böyle söylüyorum? Çünkü 89'da ekonomik bir kriz oldu Kosova'da. İkimilyondan fazla nüfusa sahip olan Kosova'da yüzaltmışbin kişi işten zorla çıkarıldı. Bu büyük bir rakam. Çok sayıda insan işsiz kaldı. Profesör doktorlar, pazarlarda satıcılık yapıyorlar, mühendisler taksicilik, barmenlik gibi işler yapmak zorunda kalıyordu. Aileler geçinemez duruma düşüp çok çaresiz kaldılar. Ve insanlar diz çökmemek için her işi yapar duruma geldiler. İşportacılıktan taksi şoförlüğüne, barmenliğe kadar. Savaşın insana öğrettiği ilk şey hayatta kalmak için nasıl mücadele edeceği. Bu çok zor bir tecrübe. Ama hayatta mücadele etmeyi öğrendim. Ben neler yaptım? Daha önce gazetecilik yapıyordum. Düşündüm ki her işi yapabilirim, yine çalışır çoçuklarımı aç bırakmamak için gerekirse temizlik bile yapabilirim. Çocuklar okullardan atıldılar. Ev okullarda eğitim görmeye başladılar. Sonra savaş katliamları başladı. Çocukların annelerine gözlerinin önünde tecavüz edildi. Çocuklar ailesiz kaldılar. Bazıları; "Kosova'da Sırplar gitti, fakat nefret var. Neden nefret var ?" diye soruyorlar. Bunu iyi anlamak lâzım. Neden nefret var çocuklarda? Biz çocuklarımıza nefreti öğretmedik ki nefret etsinler. Bizim çocuklarımıza nefret etmeyi Sırplar öğretti. Nasıl öğretti ? Anne-babalarını gözlerinin önünde öldürdü. Ailelerini yok etti. Geleceklerini yok etti. Bu savaşın bana öğrettiği şeylere gelince: İnsanların birbirlerini sevmesi ve birbirlerinin kıymetini bilmesi gerektiğini öğretti.

"Sırplara vefalı ol ama güvenme"

Dedeniz size "Sırplara karşı dürüst ol, ama onlara asla güvenme. Sırp, komşun dahi olsa yastığının altında bıçak taşır" diye nasihatte bulunmuş.

Evet. "Sırplara vefalı ol ama güvenme" diye nasihat etmişti dedem. Bunları yaşamış biri olarak söylemişti bana.

Bunu hem siz, hem de çocuklarınız aynı anda tecrübe ettiniz ne yazık ki. Çocuklarınıza nasihat edemeden, onlar yaşayarak öğrendi.

Ne yazık ki öyle oldu. Söylediğiniz gibi, benim çocuklarıma nasihat etmeme gerek kalmadı, çünkü yaşadılar. Şimdi onların kendi çocuklarına, yani benim torunlarıma Sırplar'la ilgili anlatacakları var. Bizzat yaşadıklarını anlatacaklar. Geçmişte de Arnavutlar Sırplar'dan çok çekmişler ama. Onlara ne zaman güvenseler sırtlarından bıçaklanmışlar. Şimdi görüyorum ki Sırplar gerçekten çok çektirdiler bize. Bundan dolayı kin ve nefret daha da arttı. Ama bu yaraların sarılması gerekiyor.

Sırplar neden sizce bunca düşmanlık ediyorlar?

Sırpların sadece bize değil başka toplumlara da yönelik bir hegemonik politikaları var. Sadece Arnavutlar'a yapmadılar bunu. Daha birkaç gün önce Bosna'da iki toplu mezar ortaya çıkarıldı. Bunu Sırplar yaptı. Çünkü kendisini üst halk olarak kabul ettirmeye çalıştı hep Sırplar.

Bir "Sırp şovenizmi" yani...

Evet, söylediğiniz gibi buna Sırp şovenizmi diyebiliriz. Büyük bir şovenizm bu. Çünkü işte Hırvatistan'da da savaş yaşandı.. Bütün savaşları Sırplar başlattı. Demek ki Sırp rejiminde böyle bir şey var. Tabii ki Sırplar arasında çok mantıklı ve olumlu düşünen insanlar da var. Ama ne yazık ki onlar Sırbistan'da değiller artık. Veya Miloseviç onların ağzını sımsıkı kapatmış durumda.

Sırpların amacı ne olabilir? Bir büyük Sırbistan idealleri olduğunu biliyoruz..

Evet. Büyük Sırbistan idealleri var.

Miloseviç kendi halkına da kötülük yaptı

Avrupa'nın tam ortasında bir şoven toplum...

Ama görüldü ki izin verilmiyor buna. Milliyetçilik iyi bir şey esasında. İnsanın milletini sevmesi güzel bir şey. Ama şovenizmde bir halka karşı düşman yaratılıyor. 1986'da Sırp aydınları bir memorandum yayınladılar. "Bizim düşmanımız kim?" diye sordular. Bu soruya verdikleri cevap şu: "Komşularımız.". Daha sonra bu paranoya genişletildi. "Bizim düşmanımız kim ?" sorusuna başka cevaplar da eklediler. Avrupa Birliği'ni, Amerika'yı, İslâm ülkelerini... Buna karşın "Bizim dostumuz kim?" sorusuna da "Din kardeşi olduğumuz için sadece Ruslar" diye cevap verdiler. Gerçekten bu mantıksız bir politika. Senelerdir buna karşı çıkanlar oldu, Sırbistan'da da. Ama onların sesi hâlâ duyulmuyor. Çünkü Miloseviç izin vermiyor. Aslında Miloseviç kendi halkına da büyük kötülükler yaptı. Çünkü Sırbistan'da hâlâ büyük ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanıyor.

Kurşunların ortasından geçtim

Bir gazeteci korkmamalı, korkarsa görevini yapamaz. Ama bir anne, yavruları için korkabilir. Siz hem korkuyu, hem korkusuzluğu aynı anda yaşadınız. Bu nasıl bir duygu ?

Çok zor. O kadar zor ki anlatamam. Ama bunu hissettiğiniz için teşekkür ederim. Bir kere, mesleğimi çok seviyorum. Kosova'da savaşı yaşamak için, savaşın ortasına girmek, kurşunların ortasından geçmek lâzım. Onu yaptım. Kimseye söylemeden tehlikeli bölgelere gidiyordum. Özellikle annemin bilmemesi gerekiyordu ve ben kimseye söylemiyordum. Bölgedeyken tüm dikkatimi sadece olaylara verebiliyordum ama işim bitip de geri dönmek için hazırlandığımda "Allahım, acaba çocuklarım nerededir şimdi ?" diye düşünmeye başlıyordum. Onlara evden çıkmamalarını telkin ediyordum sürekli ama acaba sözüme uymuşlar mıdır diye çok korkuyor, endişeleniyordum. Ve son zamanda da Sırp saldırıları başladığı için çocuklarımla kaçtım.

Başka annelerin çocuklarının öldüğünü görmek de gazeteci bir anne için çok acı olmalı...

Evet olaylara farklı bir bakışı oluyor anne gazetecinin. Başka annelerin acısını kendi acınmış gibi duyuyorsun. Veya bana böyle bir şey olsaydı, "Allahım bana böyle bir acıyı gösterme" diye dua ediyorsun. Dünyanın en büyük acısı evlât acısıdır. Benim için çocuklarım her şeyden önemlidir. Dünya bir yana çocuklar bir yana. Ama işte bu ikisinin arasında da gazetecilik var...

Şu anda Kosova'da durum nasıl?

Binlerce kişi katledildi. Binlerce insanın evleri yakıldı, yıkıldı. Şimdi intikam olayları var. Ama Sırpların ve Arnavutların intikamını aynı yere koymak çok mantıksız olur. Neden? Çünkü Arnavutlar katliam yapmadı, Sırplar yaptı. Size bir örnek vereyim. Kosova'da bir adam evini kaybettiğini öğreniyor. Giden evim olsun diye düşünüyor önce. Gidip bakıyor ki annesini, karısını ve iki çocuğunu katletmişler. Bir kızkardeşi var. Onu arıyor, buluyor. Öğreniyor ki kızkardeşine tecavüz etmişler. Bir erkek kardeşi daha var. O da babalarını aramaya gitmiş. Epey bir süre sonra erkek kardeşi ortaya çıkıyor. Babalarını bulup bulmadığını soruyor. Öteki "buldum" diyor. "Peki nerede?". "Poşette." Şimdi soruyorum siz olsanız ne yaparsınız? Çok zor. Gerçekten çok çok zor.

Nato'nun müdahalesini nasıl yorumluyorsunuz? Bu müdahale Kosova'da neleri değiştirdi?

Nato saldırıları olmasaydı katliamlar devam edecekti.

Amerika'nın Balkanlar üzerinde birtakım hesapları olabileceği ihtimali hakkında neler düşünüyorsunuz? Kosova'lıları belki de daha zor günler bekliyordur.

Doğrusu iki seçenek arasında bu daha iyi.

Osmanlı ile yaşadım, Osmanlı ile büyüdüm

Osmanlı'yı arıyor mu Kosovalılar?

Kosova'ya girdiğinizde zaten Osmanlı'yı görürsünüz. Osmanlı'dan kalan eserler var her yerde. Camiler, evler var. Sırplar da yaşıyor Kosova'da ama çok sayıda Türkçe konuşan Arnavut yaşıyor. Ben de onlardan biriyim. Benim dedelerim Osmanlı zamanında okullarda Türkçe okumuşlar. Birbirleriyle eski Türkçe ile mektuplaşırlardı. Katliamlar başladığında Zekeriya Cağna bana "Sesimi Türkiye'ye şöyle ulaştırabilirsin, Arnavutların tek doğal müttefiki Türklerdir" demişti. Kendimi hiç Türklerden farklı görmüyorum. Neden? Çünkü kültürlerimiz tamamen aynı. Yemeklerimiz aynı. Düğünlerimiz aynı. Her şey ama her şey aynı. Bana Arnavutlardan sonra en yakın halk Türkler gelir. Çünkü ben gibi onlar da. Türklere de biz yakın geliriz. Ben Osmanlı mimarisinin içinde büyüdüm. Hayatımız Osmanlı ile geçti. Osmanlı ile yaşadım, Osmanlı ile büyüdüm. Belki bazı şeyler zaman içinde yıpranmış, yıkılmış olabilir ama, bizde Osmanlı'dan kalan derin çizgiler, hatıralar var.

Kosova'nın geleceğinden umutlu musunuz?

İşte o yönetimde Arnavutlar da var. İbrahim Rugova ve başka ılımlılar, UÇK'nın temsilcileri, bir Türk ve bir de Boşnak temsilci. Sırplar da var. Ben düşünüyorum ki yine iyi kurtarıldı burası. Neden? Hükümet yoktu. Yasa yoktu. Hukuk yoktu. Devlet yoktu. Polis yoktu. Kosova'da insanlar kırmızı ışıkta duruyorlardı, düzen denilen şey bundan ibaretti..

İbrahim Rugova'nın UÇK ile arasının iyi olmadığı, Miloseviç ile iyi anlaştığı söyleniyor.

Bunlar söylentiler. Çünkü kimse tam olarak neler olduğunu bilemiyor. İbrahim Rugova bir rol oynadı Kosova'da. Onun Kosova'ya büyük katkıları var, kabul etmek lâzım. Ama bence Rugova'nın parlayan yıldızı, Ramboullet görüşmelerinde sönmeye başladı. Karşıya UÇK geçti. Bir mücadele verdi. Çünkü görüldü ki silâhsız mücadeleyle bir yere varılmıyor. Ama yine de Rugova'nın son dönemlerde çok radikal demeçleri de olmadı değil. Bir yanda UÇK'nın genç fakat çok mantıklı düşünen lideri var.

Silahta ölümü görürüm

Sırp milliyetçiliği neden Tito'dan sonra bu kadar yükseldi?

Nasıl böyle oldu? Sırpların bazı aydınları çocukları kin ve nefretle beslediler. Nasıl? Bu rejimin elinde devlet televizyonu vardı. Ve bu televizyonla sürekli çeşitli olumsuz propagandalar yapıyorlardı. İşte biz Sırplar yüce bir halkız. Yüce halka şöyle böyle yapıyorlar gibi başka halklar aleyhine propoganda yapılıyordu. Ne yazık ki bu tür bir Sırp millyetçiliği, Yugoslavya'yı bu hâle getirdi. Meselâ ben çocuklarıma hiçbir zaman oyuncak tabanca almadım. Korunmak için dahi evime silâh almadım. Çünkü silâhta ölümü görürüm. Ama hatırlıyorum birgün evimize bir Sırp komşu gelmişti. Benim çocuğumla yaşıt bir torunu vardı yanında. Çocuk elindeki tabancayı bıçak gibi tutup benim çocuğumu kesmeye kalktı. Sonra çayın yanındaki limonu gösterip senin kanını böyle limon gibi içeceğim dedi. Tabi Sırp komşu savunmaya geçti. Ama yaşadıklarımız gösteriyor ki Sırplar çocuklarını böyle büyütüyor.

"Büyük bir istekle gazetecilik yaptım"

Sizce bugün artık Sırplarla Arnavutlar barış içinde yaşayabilirler mi?

Çok zaman geçmesi lâzım. Mantıklı ve iyi insanların çoğalıp Sırbistan'da rejimin değişmesi lâzım. Belgrad'ın on yıl önceki ünlü bir mimar olan Belediye Başkanı'nın söylediği bir şey vardı: "Daha iyi bir Kosova için Arnavutlarla iyi bir şekilde ayrılalım. Onlara teşekkür edelim ki bizim Sırp kimliğimizi ve kiliselerimizi korudular." Gerçekten daima kiliseler ve Sırp tarihi varlıkları korundu ve en azından hiçbir zarar verilmedi Arnavutlar tarafından. Şimdi Batı'da yaşıyor bu adam. Sormuşlar "hâlâ böyle mi düşünüyorsun ?" diye. Evet demiş. Doğrusu, böyle olsaydı kan dökülmezdi.

Zor savaş şartlarında haberi nasıl geçtiniz NTV'ye?

Çok zor günlerdi benim için. Ama Kosova'da neler yaşandığını dünyaya anlatmak için büyük bir istekle gazetecilik yaptım. Çünkü birileri Kosova'dan haber iletmeseydi, bu haberleri iletebilmek için tehlikeleri göze almasaydı, hiç kimse Kosova'da neler yaşandığını bilemezdi.

Peki yeterince anlattığınıza inanıyor musunuz?

Yoo hayır. Ben kendimden hiçbir zaman memnun olmadım. Ama bu zor şartlar altında, ben ne kadar zor durumda olursam olayım, yine de en iyisini yapmaya çalıştım.

Siz şairsiniz aynı zamanda. Bir şairi daha çok etkilemiştir savaş herhalde?

Hem de çok. İnsanın çok sevdiği ülkesinin, geçmişini ve geleceğini adadığı güzel ülkesinin ve o ülkenin insanlarının bu hale düşmesi gerçekten üzüntü verici. Ama inşaallah her şey yoluna girecek. Buna inanıyorum.



Geri


 
|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED