Logo... Yazarlar...

NAZLI ILICAK

Votka-Cola, CIA ve ABD

B aşörtüsü sorunu, Merve'nin radikalliği, ajan provokatörlüğü bitti, sıra ABD vatandaşlığına geldi. Tartışma hakiki mecrasından kaydırılarak, her zamanki gibi kişiselleşti.

Sorular ve cevaplar

Meclis'ten içeri adımımı atar atmaz gazetecilerin soru yağmuruna tutuldum: "Merve Kavakçı 5 Mart'ta ABD'de yemin etmiş. Oysa 24 Şubat'ta adaylığı kesinleşmiş. Ne diyorsunuz?"

Serde gazetecilik var ya, basın mensuplarının sorularına, elimden geldiği kadar cevap vermeye çalışıyorum. Evvelki gün de aynı şeyi yaptım. Bütün sualleri cevapladım. Herhalde bir açık bulamamış olmalılar ki, tek bir satır dahi yayınlamadılar.

Oysa ben, meselenin şahsi plana çekilmesini eleştirmiştim. Çifte vatandaşlık hakkı verildiğine göre, insanların bu haktan yararlanmasını tabii karşıladığımı söylemiştim. Ayrıca şu hususlara dikkat çektim: "Bir Türk vatandaşının bir yabancı ülkede, seçimle bir noktaya gelmesinden gurur duyuyorsunuz da, aynı şeyi Türkiye açısından niçin sakıncalı buluyorsunuz? Hem, Amerikan vatandaşı olması, mürteci kalıbına oturttuğunuz Merve için 'laik cumhuriyete inandığının' bir teminatı sayılmaz mı? ABD vatandaşı olmadan da, Amerika'nın çıkarlarına hizmet edenler var. Mesela Ecevit, Kuzey Irak'ı bombalayan uçakların İncirlik'ten kalkmasına sesini çıkarmadı. Acaba Kolej'de eğitilmesi, Amerikan çıkarlarına hizmet etmesinin yolunu mu açtı?"

Öyle ya, spekülasyonların, komplo teorilerinin sonu gelmiyor. Ne de olsa sansasyona meraklı bir toplulukta yaşıyoruz.

CIA ajanlığı

İster istemez, Demirel'in Ecevit hakkında sarfettiği bir cümleyi hatırladım. Bir toplantıda, "Ecevit, Votka-Cola" demişti. Sonra da, Hürriyet gazetesinin tercümesini yayınladığı "Votka-Cola" adındaki kitapta şu satırları okudu:

"Harvard Üniversitesi, 1950-1960 yılları arasında, ABD'deki antikomünist ideolojinin sözcülerinin yetiştirildiği bir merkezdir. Bu aşılama kampanyasının en güzel filizlerinden biri de Henry Kissinger olmuştur. Kissinger 1954 yılından başlayarak, Harvard Üniversitesi'ndeki uluslararası seminerleri yönetir. CIA tarafından finanse edilen bu seminerlere, her yaz çok değişik ve ilginç kişilerin, örneğin Fransız Raymond Aron, İngiliz Bertrand Russel, İsveçli Olaf Palme ile, Türkiye'nin sosyal demokrat lideri Bülent Ecevit'in de katıldığı görülür."

Votka - Cola kitabından yola çıkarak, Ecevit'in CIA ajanı olduğundan söz eden Adalet Partisi lideri Demirel, bugün onun desteği ile Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak istiyor.

Evet efendim, gerçekten de "Dün dündür, bugün bugün"

Hukuki durum

Komplo teorilerini bırakıp gene Merve Kavakçı'nın hukuki durumuna gelelim.

Vatandaşlık Kanunu'nda, vatana bağlılıkla bağdaşmayan eylemler dolayısıyla üç çeşit uygulamadan söz ediliyor: a) Kaybettirme, b) Çıkarma, c) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alınma kararının iptali.

İzin almadan bir başka devlet vatandaşlığına geçme halinde, Bakanlar Kurulu takdiren vatandaşlığı kaybettirme kararı verebiliyor. İşte Merve Kavakçı için bu hüküm uygulanıyor.

Bir de Danıştay içtihadı mevcut.

Çifte vatandaşlık hakkına sahip olan kimse, önceden izin alma şartını bilmeyebilir. Herhangi bir vesileyle bu durum ortaya çıkınca, bazı yetkililer, Vatandaşlık Kanunu uyarınca işlem başlatıyor.

Konu birçok defa Danıştay'ın önüne geldi ve hükmü bilmeden "suçu" işleyen lehine bir içtihat oluştu: "Bakanlar Kurulu henüz, vatandaşlık hakkını kaybettirme işlemine girişmeden önce, kişi 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımı korumak isterim' diye müracaatta bulunmuşsa, bu şahıs hakkında vatandaşlığını kaybettirme kararı uygulanamaz."

Devletimiz çifte vatandaşlığı desteklediği için, Danıştay da, bu görüş doğrultusunda bir içtihat oluşturmuştur.

Ya şehit anası olsaydı?

Merve Kavakçı'nın, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını muhafaza etmek istiyorum" şeklinde bir müracaatı olmuşsa, Danıştay'ın içtihadından yararlanabilecektir.

Ama tekrar edelim, konu mecrasından saptırılmış, başörtüsü krizi, ABD vatandaşlığı tartışmasına dönüştürülmüştür.

Ya ABD vatandaşı Merve Kavakçı yerine, bir şehit anası Meclis'e seçilip gelseydi, o laikçi kafalar acaba ne gibi gerekçeler yaratacaklardı?


 


  14 Mayıs 1999 Cuma


Türkiye Cumhuriyeti çifte vatandaşlığı teşvik ediyor. Öte yandan Vatandaşlık Kanunu'nda önceden İçişleri Bakanlığı'ndan izin alma şartı var. Bu şartı bilmeyenlere, Danıştay içtihadı açık kapı bırakıyor: "Bakanlar Kurulu'nun vatandaşlığı kaybettirme işlemine girişmesinden önce, ilgili şahıs 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımı korumak isterim' şeklinde bir müracaatta bulunmuşsa, kişinin iradesi doğrultusunda işlem yapılır."


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| DÜŞÜNCE || YAZARLAR || SERBEST KÜRSÜ ||
|| AÇIK OTURUM || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED