YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Mastafa Kemal sağ olsaydı...

Mustafa Kemal sağ olsaydı, Filistin'deki "cinayet şebekesi"nin eylemlerini nasıl karşılardı? Atatürkçülerin, biraz da bu konu üzerinde düşünmeleri gerekiyor.

Bir de galiba, "Ulusal Savunma Kavramı" konusunda...

Mustafa Kemal'e göre, "yabancı el"in işin içinde olduğu bir "millî savunma" düşünülemez.

Osmanlı generallerinin Alman ordusuyla imzaladığı askeri işbirliği anlaşmasının Osmanlı'nın sonunu getireceğini daha o zamandan kestirmiş, bu nedenle Birinci Dünya Savaşı boyunca "İttihat ve Terakki" hükümetinin başımıza sardırdığı Alman Genelkurmayı ve generalleriyle boğuşup durmuştur. Falih Rıfkı Atay'a dikte ettirdiği anılarını okursanız yabancı denetiminden ne kadar irkildiğini görürsünüz.

Atatürkçülük, YAŞ kararlarıyla hababam ordudan adam atmak değil, birazcık da iç güvenliğimize kadar sızmış "Yabancı el"in varlığını görmektir. Bakın Mustafa Kemal, Almanlarla gizli ittifak kuran Enver Paşa ve arkadaşlarını nasıl eleştirmiştir:

"...O (Enver) ve arkadaşları zaten daha önce Türk milletini uygunsuz durumlara sokmuşlardı. Bu uygunsuz durum, ordunun yabancı komutanların eline bırakılması, verilmesidir... Bu açıdan Almanları ve Alman askeri heyetini eleştirmek istemem; asıl eleştiriye müstehak olanlar, elbette bizim devlet reisimiz ve özellikle devlet adamlarımızdır.

"Türk ordusunun 'güçsüz' ve 'kabiliyetsiz' olduğu inancıyla, Alman askeri eğitimcilerini, ayaklarına kadar giderek ve rica ederek memleketimize davet eden onlardı. Bu heyete Türk milletinin kabiliyetsizliğinden, beceriksizliğinden açık biçimde sözedilmiş, kendilerine adeta gelip bizi 'adam etmeleri' teklif olunmuştu.

"Böyle bir başvuru üzerine gelen bu heyet, içlerine girdikleri insanları ve çevreyi güçsüz, hatta haysiyetsiz telakki ederse mazur görülebilir. Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün sırları ile Alman askeri heyetine verilmesi ve bırakılmasından çok müteessirim. Daha karar verilmezden önce, bir rastlantı ile durumu öğrendiğim zaman, sesimin erişebileceği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı görev saymıştım. İtirazlarıma kimse cevap vermedi."

İsterseniz, yukarıdaki satırları, "Alman" sözcüğünü, "ABD" ve "İsrail" sözcükleriyle değiştirerek, "Türkiye-İsrail Askeri İşbirliği Anlaşması" çerçevesinde yeniden okuyun.

Üstelik, bu anlaşma gizli yapılmıştır.

Yani, parlamento denetimi dışındadır.

Bu da şu demektir:

Türk milleti, kendi adına imzalanan anlaşmayı bilmek, "kazanım" ve "taviz"lerden haberdar olmak hakkına sahip değildir.

Atatürkçülük yarışında önceliği kimselere kaptırmayan laik kemalistlerimiz, bakıyorum da, teslimiyete kapı aralayacak bu anlaşmayı hiçbir şekilde sorgulamıyor, bu "ittifak"ın Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal savunma kavramıyla bağdaşıp bağdaşmadığını merak etmiyor.

Muhtemel bir Arap-İsrail savaşında, Türkiye, ister istemez, İsrail'in yanında yer alacak.

Yer almak zorunda.

Anlaşma bunu icbar ettiriyor.

Gerçi, işin bir de ulusal çıkarlar ve "kamu vicdanı" boyutu var, ama, "dış politika"daki öncelikleri saptayan, artık sadece Ankara değil.


14 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...