YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama


İnsanlığın kırılgan tarihi

Cam ürünlerinin insanlık tarihiyle eşdeğer bir geçmişi var. 5000 yıl önce bulunan cam çağlar boyu insanlığın vazgeçilmez gündelik eşyalarından biri olmuş.

Büyük ihtimalle M.Ö. 3000 sonlarına doğru icad edilen cam, çağlar boyunca insanlığın vazgeçilmez gündelik eşyalarından biri olmuş. Hammaddesine kolay ulaşılabilmesi, şeffaf olması, seramik ve porselenle kıyaslandığında toplanıp, tekrar eritilip işlenebilmesi ve sıcak olduğu zaman dövülme, soğuduğunda ise bükülme kabiliyetinin olması nedeniyle insonoğlunun sahip olduğu en gözde ve vefalı nesnelerinden biri olmuş. Cam, keşfedildiği ilk günden beri kralların, sultanların denetiminde ve gözetiminde üretilmiş.

Kültürlerin gelişmişlik düzeyini gösteren cam tasarımı ve üretimi, tarih boyunca sıradan insanların gündelik ihtiyacını, zengin sınıfın ise dekoratif eksiğini gidermek için her asırda aşama kaydetmiş. Topraklarının her katmanında farklı medeniyetlerden kalma cam eşyalar barındıran Anadolu, tabir-i caizse cam medeniyetinin beşiği olmuş.

Örneğin Roma Dönemi'nde, cam üfleme tekniğinin geliştirilmesiyle sokaktaki her insan cam ürünlerini kullanabilme imkanına sahip olmuş. Camın, arkeolojik kazılarda Roma Dönemi'ne ait tüm yerleşim birimlerinde bulunması, Roma İmparatorluğu'nda camın ne kadar yaygın kullanıldığını kanıtlar mahiyette.

Osmanlı'da camın erken dönemi

İki ayda bir yayınlanan Antik & Dekor dergisinin Eylül-Ekim sayısında, "Üç Sarayın Cam Yarışı" adlı kitabının yazarı Prof. Dr. Önder Küçükerman'la İstanbul ve çevresinde son 500 yıl içinde cam sanayiinin gelişmi üzerine ilginç bir söyleşi yer alıyor. Camın Osmanlı'da gelişimini Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı diye sınıflandıran Küçükerman'ın verdiği bilgilerden, camın gelişiminin toplumsal ve endüstriyel değişimle paralel olduğunu anlıyoruz. Camın 300 yıllık Topkapı Sarayı döneminde, Osmanlı yapılarında genellikle, büyük cam üretilemediği için parçacıkların bir araya getirilmesinden oluşan 'tepe penceresi' kullanılıyormuş. İstanbul'da o zamanlarda çok sayıda cam pencere üreticisi bulunduğunu ifade eden Küçükerman şöyle diyor: "..Cam üretimi genellikle İstanbul'da yapılıyordu. Ama imparatorluğun her yerindeki hemen hemen her özenli evde de tepe penceresi vardı.

Bunun ne kadar karmaşık bir iş olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü, diyelim ki imparatorluğun uzak bir köşesinde, bir de tepe penceresi yapılacak. Bu pencere yapılıyor, taşınıyor, oraya konuyor. Bu ne demektir? Osmanlı ülkesinin her yerindeki pencere de aynı biçimde yapılıp gidiyor. Belgrad'daki de öyle Mısır'daki de öyle."

Dolmabahçe ve Yıldız Dönemi

Osmanlı camcılığının ikinci dönemi olan Domabahçe Sarayı Dönemi, sanatçı yönü ağır basan III. Selim'in Mehmet Dede isimli bir Mevlevi'yi İtalya'ya cam sanatını öğrenmek ve bilgisini geliştirmek üzere gönderilmesiyle başlıyor. "Sanayi Devrimi, Topkapı Sarayı'na uymadığı için orayı terketmek zorunda kalanlar Dolmabahçe Sarayı'nı tamamen yeni sanayinin sarayı olarak kurmuşlardı" diyen Önder Küçükerman, Dolmabahçe Sarayı yapılırken halılar dışında hemen hemen herşeyin ithal edildiğini belirtiyor. Bu dönemle birlikte geleneksel tepe penceresi önemini yitirmeye başlar ve onun yerini büyük, modern camlar alır.

III. Selim'in öncülüğünü yaptığı Beykoz camcılığı altın çağını II. Abdülhamid zamanına kadar sürdürür. Dolmabahçe Sarayı'ndaki eşyaların endüstriyel yoğunluğundan sıkılan II. Abdülhamid'le porselenlerin, çinilerin dönemi olan Yıldız Sarayı Dönemi başlar. I. Dünya Savaşı'ndan sonra ise sorunlarla karşılaşan cam sanayii yavaş yavaş kan kaybetmeye başlıyor.

Paşabahçe'nin 200 yıllık geçmişi var

Prof. Önder Küçükerman, savaş sonrasında Paşabahçe Fabrikaları'nın kurulmasının nedenini ise şöyle özetliyor: "1920'lerde azınlıklar Türkiye'yi terkedip, fabrika kapanınca bu 500 kişi ve aileleri Paşabahçe'de işssiz olarak oturmaya devam edeyorlardı. Hepsi camcıydı. Paşabahçe Fabrikaları'nın kurulma sebebi de büyük olasılıkla camdan anlayan o kadar adamın orada durmasıydı. Bugün Paşabahçe'de 3-4 bin kişi camdan anlar. Ama oradaki camcılık 200 yıllıktır. Venedik, Murano gibi bir mirası taşımayı sürdürmektedir."

Havva Setenay İLHAN


Kağıda basmak için tıklayın.

Lewis, Godot'yu bekleyecek
İrlandalı aktör Daniel Day Lewis, yeni filminde efsanevi yurttaşını canlandıracak. Lewis, Nobel ödüllü Samuel Beckett'ın biyografisini konu alan filmde, ünlü yazara beyazperdede can verecek. İngiliz "Empire" dergisinin internet sitesindeki habere göre, Lewis, gelecek yıl çekimlerine başlanacak filmde rol almak için çok hevesli görünüyor. Filmin yapımcısı olan Noel Pearson, yaptığı açıklamada, ünlü aktörün "Waiting For Godot and Krapp's Last Tape" adlı film için akıllarına gelen ilk oyuncu olduğunu kaydetti. Anthony Cronin'in kaleme aldığı, Beckett'ın biyografisi niteliğindeki film, Dublin'de doğan ve 1989'da 83 yaşındayken hayata veda eden yazarı tüm yönleriyle beyazperdeye aktaracak.


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...