YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Liberal - muhafazakârlar hedef tahtası

Bugün makaleme üç soru ile başlamak istiyorum:

1) Kilis Valisi Güner Özmen'in hanımı ve çocuklarının harcamaları, Yasin Altınbaş tarafından karşılanınca kıyamet koptu.

Acaba başka kesimlerde de, benzer durumlar var mı? Meselâ yargı organında üst düzeyde yeralan, şöhretli bir savcımız, Okan Holding'e ait Antalya'daki Marco Polo'da, bayramlarda, ailesiyle birlikte bir veya bir kaç defa tatil yaptı mı? Faturayı kim ödedi? Söz konusu holdingin, hayali ihracat ve benzeri konularda, yargı ile işi bulunuyor mu? Veyahut hakkında bu gibi iddialar basında yer aldı mı?

2) Arkadaşımız Fehmi Koru, gazeteci MİT'çileri teşhir ediyor. İşte bu yüzden MİT'in dolaylı saldırısına uğruyor.

Acaba Gorbaçov'un darbeyle devrildiği dönemde, CIA'nin, Sovyet Devlet Başkanı'nı kaçırmak üzere 24 saat hazır bir uçak muhafaza ettiğini, işin organizatörlerinin istasyon şefleri olan iki Türk ile (Biri ünlü bir işadamı, diğeri onun kadar ünlü bir gazeteci) ilişki halinde bulunduğunu biliyor musunuz? Ufak bir ipucu: Hem işadamı, hem de gazeteci, o tarihte Rusya ile irtibatlıydı. Bu irtibat şeklini, ticaret, temsilcilik, Moskova'da ikamet biçiminde tarif edebiliriz. (Efendim, sözlerimiz tahmin değil, kesin bilgiye dayanıyor.)

3) Apdi İpekçi cinayetiyle ilgili olarak, sanık sıfatıyla ifadesi alınan ünlü patron kimdi?

Cevabınızı, e-mail adresime bekliyorum.

Fehmi Koru

Türkiye'de dindar olursanız hatta dindarları savunursanız, hemen husumet okları size yöneliyor.

Fehmi Koru gibi, kafasının içi aydınlık, dünyası aydınlık birine "takkeli liboş" denilmesinin sebebi bu. Koru, dindar biri, eşi başörtülü... Vay takkeli liboş vay!

28 Şubat sürecinde muhafazakâr - liberal ittifakı yaşandı. Zaten, Türkiye'nin demokratikleşme hamlelerinin temelinde, Terakkiperver Fırka'dan Serbest Fırka'ya, Demokrat Parti'ye, Anavatan'a, Fazilet Partisi'ne kadar, hep aynı ittifakı görürsünüz. Jakoben, tepeden inmeci, dayatmacı zihniyete karşı, muhafazakârlarla liberaller elele, tabuları yıkmak için mücadele vermişlerdir.

Batı'nın en önde gelen muhafazakârlarından ABD Başkanı Reagan ile İngiltere Başbakanı Thatcher'in liberalleşme ve özgürleşme yolunda attıkları muazzam adımlar da bu görüşümüzü teyid eder mahiyettedir.

"Takke = dindarlık, muhafazakârlık; liboş = liberal" ise, demek Koru, kendi bünyesinde bu uzlaşmayı gerçekleştirdiği için, demokrasinin en gözde kalemlerinden biri haline gelmiştir.

Başörtülü eş

Dindarlığın suç sayıldığını söylememi kimileri, mübalağa gibi görebilir.

Evet Türkiye'de namaz kılmak, oruç tutmak serbest ama, kamu alanında insanlar İslâmi kimliğini bastırmaya, gizlemeğe zorlanıyor.

Samsun İdare Mahkemesi hâkimi Hasan Önal'dan söz etmek isterim. Önal, sadece bir örnek. Hem, dindar farz edilenlere uygulanan baskının bir örneği, hem de yargı bağımsızlığı bulunmayan ülkemizde keyfiliğin açık bir göstergesi.

Hasan Önal, başörtüsü mağduru öğrencilerin yürütmeyi durdurma taleplerini onaylayan Samsun İdare Mahkemesi hâkimlerinden biri. Aynı istikamette karar veren üç beş arkadaşı ile birlikte hakkında soruşturma başlatıldı. Ve geçenlerde 5/6/2000 tarihli bir müfettiş raporu kendisine tebliğ edildi. Raporu, Abidin Çelik isimli Adalet Bakanlığı müfettişi yazmıştı. Önal'ın eşinin başörtülü olması dahi onu suçlamak için yeterli sayılmıştı. Müfettiş, Önal'ın dünya görüşünü de yargılıyordu.

Bizim bildiğimiz, idare mahkemelerinin kararları Danıştay tarafından denetlenir ve doğru veya yanlışlığına hükmedilir. Uygulama acaba değişti mi? Başörtülü kızların başvurusunu -Anayasa teminat altında olan eğitim özgürlüğü ve yürürlükteki kanunlar açısından- haklı gören hâkimlerin kararları, Danıştay yerine müfettiş denetimine mi tâbi kılınıyor? Ve bu şahıslar sürgün ile mi cezalandırılıyor?

Müfettiş raporu

İşte Hasan Önal hakkındaki müfettiş raporu:

"Şahsi duygu ve değer yargılarınıza kapılarak görevinizi doğru ve tarafsız yapamayacağınız kanısını uyandırdığınız,

Bu cümleden olarak,

Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin çeşitli Fakülte ve Yüksekokullarında, türban taktıkları gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılan, ya da bu nedenle okula alınmayan öğrenciler tarafından, Samsun İdare Mahkemesi'ne açılan davalarda, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca konuya ilişkin olarak verilmiş bulunan kararları gözardı ederek, dünya görüşünüze ve yaşam tarzınıza uygun düşüncelerle yürütmenin durdurulması ve iptal kararları verdiğiniz, bu dosyalarda öncelikle usul yönünden, bu konuda bir gerekçe bulamayınca esas yönünden iptal kararı verme şeklinde bir gayret içinde olduğunuz,

Bir sohbet sırasında 17/8/ 1999 tarihli depremi kastederek "Bu, laik ahlâksızlara Allah'ın bir cezası" dediğiniz,

Başörtüsü takmanın disiplin cezası verilmesini gerektiren bir eylem olamayacağı görüşünü belirttiğiniz, yargının üzerinde baskı olduğunu, türban davalarında diğer mahkemelerin cesur kararlar veremediklerini, kendinizin yaşam tarzına uygun kararlar verdiğinizi ve bu konuda taviz vermeyeceğinizi, türbanla ilgili kararlardan sonra çok sayıda telefon ve mektup geldiğini ve tebrik edildiğinizi söylediğiniz,

Ayrıca, sosyal ve özel yaşantınız ve EŞİNİZİN KAPALI ve BAŞÖRTÜLÜ GİYİM TARZI İTİBARİYLE yarattığınız imaj nedeniyle çevrede dünya görünüşünüzü kararlarınıza yansıttığınız yolunda bir intiba oluşmasına sebebiyet verdiğiniz, anlaşılmıştır."

100 milyarlık tazminat

Yargının giderek ideolojik bir yapılanma içine girmesine üzülmemek elden gelmiyor. Sözgelimi İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nu eleştiren bir yazımız dolayısıyla Yeni Şafak gazetesi hakkında verilen 100 milyar TL'lik tazminat cezası...

Tuhaf bir uygulama. Hakaret var mı diye, Prof. Bülent İplikçioğlu'ndan bilirkişi sıfatıyla görüş alınıyor.

İplikçioğlu da, bizim 27 Mayıs darbesi öncesindeki öğrenci hareketlerini eleştirmemizden yola çıkarak, önce o talebe eylemlerini müdafaa ediyor,("Üniversite bahçesi hürriyet nidalarıyla titriyordu... Atlı polisler öğrencilerin üzerine saldırıyor, önlerine çıkan öğrenciyi deviriyordu. Yaya polisler ise, gözlerini kırpmadan kurşun savuruyordu. Ülkenin içine düştüğü bu kaos ve şaşkınlık atmosferinde, 21 Mayıs'ta, Harp Okulu'nun protestolara katılmasındaki uyarıyı da hükûmet anlamayınca, 27 Mayıs müdahalesi gerçekleşmiştir. İşte rektör Alemdaroğlu'nun büyük şahlanış dediği böyle bir ayaklanmadır. Hürriyet çığlıkları demokrasinin kuyusunun kazılması anlamına gelmez") sonra da benim Kemal Alemdaroğlu'na değil, bütün bilim adamlarına hakaret ettiğim sonucuna varıyor.

Böylece "1960'da olduğu gibi İstanbul Üniversitesi'nin yeniden şahlanacağını" söyleyen Kemal Alemdaroğlu'nu eleştiren o yazım, tüm akademik camiaya hakaret şeklinde yorumlanıyor.

TBMM YÖK Komisyonu

Benim merak ettiğim konulardan biri de şu: Yakında Meclis YÖK Komisyon raporu açıklanacak. Bu rapor, Alemdaroğlu'nun usulsüzlük ve suistimallerini ortaya koyuyor, suç duyurusunda bulunuyor.

Alemdaroğlu, belki siyasallaşan bir yargıdan medet umabilir. Ama Türkiye'de çok sayıda dürüst hâkim var.

YÖK Komisyonu, büfe, otopark, kantin, kafetarya ve sosyal tesislerden elde edilen gelirin Üniversite Katma Bütçesi'ne aktarılmaması; bu gelirlerin, üniversite adına milli bankalardan birine yatırılmaması; 1998 yılında düzenlenen 3 sempozyumda, masrafların şişirilmesi; üniversiteye ait otoparkların ihalesiz devredilmesi; Avcılar ve Merkez Kampüsü binalarının, İl Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü'ne yaptırılan keşif bedelinin çok üzerinde fahiş fiyatla ihale edilmesi; Alemdaroğlu'nun üniversiteye ait resmi telefonu evinde kullanıp faturayı katma bütçeden ödettirmesi gibi konulardan hareketle İstanbul Üniversitesi Rektörü hakkında suç duyurusunda bulunmağa hazırlanıyor.

İrtica tehdidinin ardına sığınıp, çeşitli üniversitelerde ne işler becerilmiş, hepsi ortaya çıkacak.

Acaba, İplikçioğlu YÖK raporunu hazırlayanları da, akademik kadrolara düşmanlık etmekle suçlayabilir mi?


17 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...