YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Zeplinin firarı

 
Aşağıda "mazlumların âhı" öyle alevler saçarak yükseliyordu ki, neredeyse Zeplin'i yakacak gibiydi.

 

Prangaya vurulan Zeplin her gün şehrin semalarında bir aşağı bir yukarı dolaşarak, aşağılarda "ne oluyor" onu seyre mahkûm edilmişti.

Doğrusu aşağıda olup bitenler hiç de yüz ağartıcı şeyler, seyir için keyif veren unsurlar değildi. Hele çocukların başına gelenler, hele onlar. Mektebe başlayacak yaşta olanlar köşelerde selpak satıyor, karın yağmurun altında tir tir titriyordu. Pekçok çocuk izbe atelyelerde, bodrum katlarında, kirin pasın içinde az bir ücretle çalışıyor; yeterli beslenemiyordu. Az sayıdaki gürbüz ve mutlu çocuk kreşlerde, özel okullarda, iyi ısınan dairelerde, büyük alış-veriş merkezlerinin çocuklara ayrılan oyun sahalarında alabildiğine eğlenirken, çoğunluk bütün bunlara ancak uzaktan bakar olmuştu.

Aşağıda güçlü olan haklıydı.

Güçlünün parası vardı belki de ondan haklıydı.

Parayı elde etmenin yolları konusunda akla gelmedik hünerler sergileniyordu.

Kimisi bir banka kuruyor, sonra onun içini boşaltmak için dolduruyor, millet kanıyor, devlet seyrediyor, sonra da içi boş bankayı satın alıyordu.

Çeteler fink atıyor, her türlü soygun ve gasp gırla gidiyor, çetebaşları ile siyasiler arasında ilişkiler kuruluyor, bunlar zaman zaman ortaya çıksa da yer yerinden oynamıyordu.

Zeplin bu ve benzeri iktisadî, siyasî işlere bakmaya artık dayanamaz olmuştu. Eğitim kurumları önünde başörtülü genç kızlar joplanıyor, ellerinde taşıdıkları beyaz karanfiller yerlerde eziliyordu. Zaten yüksek öğretime devam etmek başlıbaşına bir dert idi. Üniversite kapısında binlerce genç birikmişti. Bunlardan ancak bir kısmı içeri girebiliyor, ötekiler işsiz güçsüz ve umutsuz sokakları, kahveleri dolduruyordu.

Zeplin bu mekânları da geçiyor, iç ferahlatan bir manzara bulabilir miyim diye kıvranıyordu. İç ferahlatan mekânlar, tarihi binalar, bahçeler, arsalar bir bir elden çıkıyor; yerlerine rant kaygısı ile devasa apartımanlar, gökdelenler dikiliyordu.

Orman alanları işgal ediliyor, ağaçlar kesiliyor, deniz iyicene kirlendiği için balıklar ya başka denizlere hicret ediyor, ya da usul usul ölmeyi seçiyordu.

Şehrin şirazesi bozulmuş, ucu bucağı olmayan bir bina denizine dönüşmüştü.

Zeplin bu kadar insana yiyecek ve içecek nasıl bulunuyor, diye şaşıp kalıyordu.

Şaşırıyor, sıkılıyor, "şu prangalardan bir kurtulabilsem, âh" diye kıvranıyordu.

Aşağıda "mazlumların âhı" öyle alevler saçarak yükseliyordu ki, neredeyse Zeplin'i yakacak gibiydi.

İşte böyle sıkıntılar arasında iken o malûm kasırga peyda oldu.

Zeplin bu hengamede iplerini kopardı.

Çekti gitti, izini kaybettirdi.

Aşağıdakiler bir zaman "Yahu koca Zeplin nasıl böyle ortadan kaybolabilir" diye fikrettiler.

Zeplin dünyayı dolaşıyor, seyrine doyamayacağı, halkı mesut ve müreffeh; idaresi âdil bir belde arıyordu. Bir yandan da şu beyti mırıldanıyordu:

Yok bu şehr içinde senin vasfettiğin dilber Zeplin.

Bir peri sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana.


11.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...