YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sineğin kanadından yağ çıkarma günleri

 
28 Şubat'ın medya uzantısı, sineğin kanadından yağ çıkarmaya, ya da 28 Şubat'la bütünleşmenin iç sızısını bir biçimde telafi etmeye çalışmasın...

 

Uluç Gürkan "İslamcı" değildir. Milliyet'ten Umur Talu da... Eski SHP milletvekili Mustafa Yılmaz da... Cumhuriyet'ten Oral Çalışlar da... Radikal'den Etyen Mahçupyan, Yenibinyıl'dan Ali Bayramoğlu da... Daha başka "İslamcı" olmayan yazar ve politikacıların ismi de sayılabilir... Bunların tümü, tıpkı Susurluk gibi, "Hizbullah"ın oluşumu ile devlet politikaları arasındaki ilişkiyi gündeme getiriyor ve bu "karanlık alan"ın aydınlatılmasını istiyorlar. Haksızlar mı?

Bazı vatandaşlarımız ise, karambolde, 28 Şubat aklaması, ya da laiklik rantı devşirme peşindeler... "28 Şubat'ın ne kadar gerekli olduğunun göstergesi" imiş Hizbullah vahşeti... ya da "iyi ki laiklik varmış" mış! Ardından "irtica tehlikesi"nin büyüklüğü söylemleri... Tıpkı Başsavcı Vural Savaş'ın "irtica, yaşanan tehlike" değerlendirmesine uygun yönlendirmeler... Bunların peşinden de, "irtica" diyerek, gene birinin suçundan diğeri mes'ul tutularak ve gene meşru alanlarda avlanmalar devam edecek!

Sondan başlayarak düşünelim ve diyelim ki "irtica büyük tehlikeydi" ve "28 şubat zaruri idi." Peki ne yaptı 28 Şubat geçen üç yıl içinde? İmam Hatipler'i ve Kur'an Kursları'nı bitirdi, yüksek öğrenim yapmak isteyen başörtülü öğrencilerin okuma imkanını ellerinden aldı, başörtülü kamu görevlilerini tasfiye etti, hanımı başörtülü kamu görevlilerini sakıncalı hale getirdi, onbinlerce insana iş imkanı sağlayan ekonomik kuruluşların kara listesini yayınladı, sistem içinde legal faaliyet gösteren partiyi kapattı, meşru zeminde siyaset yapan, gazetecilik hizmeti veren, düşünce üreten insanları hapse attı... Sade insanları tedirgin etti. Şu sıralarda radyoları susturuyor...

"İç tehdit" deyince akla önce İmam Hatipler, Kur'an Kursları ve böşürtülüler geldi.

Demek ki Hizbullah gibi yapılanmalar silahlarını iyi gizlediler! Acaba öyle mi?

Yoksa 28 Şubat'ın generallerinden birileri, Hizbullah oluşumuna bugünkü gibi bakmadığı, ona PKK ile mücadele misyonu içinde yer verdiği için mi bugünleri, toplu mezar vahşetlerini bekledik?

Hizbullah içindeki "silahlı mücadele" ayrışmasının tarihi 1987'lere uzanıyor. Yani yola, "PKK vahşetine karşı savunma duygusu" ile birlikte çıkan insanlardan "Menzilciler" grubu, "Biz silahlı mücadelede yokuz" diyerek ayrılıyor. Sonra "İlimciler"in boy hedefi haline geliyorlar. Kaçırmalar başlıyor. "Menzilciler"in lider kadrosundan Fidan Güngör kaçırılıyor. (Eylül, 1994) Günlerce medyada konu ediliyor, insan hakları kuruluşları devletin konuya ilgisini talep ediyor. Tam 6 yıl olmuş. Ailesi Emniyet'e başvuruyor. Ne yapıyor güvenlik kuvvetleri geçen 6 yıl içinde?

Dikkat etmek gerekiyor. "Silahlı mücadele"ye karşı çıkan gene İslami bir grup. Kaçırılıp akıbeti meçhul hale gelenler de, gene silahlı mücadele taraftarlarına karşı çıkanlar...

Bugüne kadar "Aferin Hizbullah" diye, bu örgütün cinayetlerini onaylayan bir "İslamcı" var mı?

Bu işler, sade Müslümanlar'ı da tedirgin eden, onları da can güvenliği dahil tehdide yönelen ve doğrudan doğruya ülkedeki güvenliği ilgilendiren konular değil mi?

Nerede geçen bunca yıl içinde güvenlik kuvvetleri?

Yoksa falanca İslami grubun terbiyesi, gerektiğinde te'dibi, cezalandırılması da diğer İslami gruplara mı havale edilmiş bulunuyor? "PKK'ya karşı Hizbullah, Hizbullah'a karşı Ceyşullah, ona karşı Seyfullah, ona karşı da zamanı gelirse devlet sopası..." mantığı... Böylece devlet, elini ılıktan soğuğa vurmadan işi bitirmiş olacak! Arada, insanları acımasızca öğüten toplu mezar vahşetleri çıkarsa, o da bahtımıza!

28 Şubat, geçtiğimiz 3 yıl içinde neden, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda hakkında pekçok değerlendirme bulunan ve 1987'lerden bu yana silahlı mücadele yolunu seçtiği bilinen bu grupla mücadeleyi öne almamış da, çok geniş kitleleri tedirgin etmek pahasına toplumsal meşruiyyeti tartışılır operasyonlara girişmiş?

İmam Hatipler toplu cinayetler mi işlemişti? Ya da Kur'an Kursları? Başörtülü öğrenciler adam mı kaçırmıştı, başörtülü bayan öğretmenlerin, hemşirelerin, doktorların günahı neydi?

Demek ki meşru alanlar tırpan yerken, illegal alanlar gölgede büyüme imkanına kavuşmuş!

Gonca Kuriş, 80 gün önce öldürülmüş. Diğer cinayetler de bir yılın içinde gerçekleşmiş gibi... Yani gerek Kuriş'in gerek diğerlerinin kaçırılmaları ve cesetlerinin bulunması 28 Şubat sürecinin içine sığıyor. Sevgili Cumhurbaşkanımız'ın ifadesiyle "hâlâ devam etmekte olan 28 Şubat süreci", ne yapmış Gonca Kuriş'i ve diğerlerini kurtarmak için?

Bugün herkes bu operasyona nasıl karar verildiğini anlamaya çalışıyor. Yani bir olağan dışılık görüyor operasyonda. "Acaba Tantan faktörü mü? Acaba asker bu karanlıkların çözülmesi noktasında farklı bir kapı mı açtı? Acaba operasyon kimin inisiyatifi ile yürüyor?" diye soruluyor. Neden? Bu yaklaşımın arkasında, "normal zamanlarda olmayan şeyler oluyor, bizde devlet böyle işlemezdi" tarzında bir kanaatin etkisi yok mu? Bunun da arkasında "Bizde bazı derinliklerde başka bazı hesaplar geçerli olurdu" kanaati etkili değil mi?

28 Şubat'ın medya uzantısı, sineğin kanadından yağ çıkarmaya, ya da 28 Şubat'la bütünleşmenin iç sızısını bir biçimde telafi etmeye çalışmasın... Hizbullah'tan yeni bir "irtica tehdidi" çıkarıp, geniş toplulukları biçecek yeni politikalar üretmek akıl kârı değil. Türkiye zaten 3 yılın açtığı yaraların toplumsal bedelini karşılayamamaktan mustarip. Bu vesile ile, POAŞ ihalesine yönelik medya abanışını perdeleme girişimleri de sırıtıyor. Güncel sorumluluk, cinayeti ve canileri ortaya çıkarıp, bugüne kadar onlara büyüme imkanı verenleri de teşhir etmektir.

Bu vesile ile İslami hassasiyet sahibi bir insan olarak aldığım dersleri de yarın yazmak istiyorum.


24.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...