YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

'İslamcı basın vahşeti gördü'

 
"İslamcı basın"ın Hizbullah'ın eylemlerini "Vahşet" olarak nitelemesinde şaşılacak ne var? Bu gazetelerden bu gelişmeler karşısında hangi tavır bekleniyordu ki?

 

Hizbullah'a karşı yürütülen operasyonlar önümüze hergün yeni bir insanlık dışı manzara getiriyor. Böylesi bir şiddeti herkesin lanetlediği apaçık; başka türlüsü düşünülemez bile. Problem Hizbullah'ın hangi çerçevede, hangi odaklar ve nedenlerle ilişkilendirildiği ve ilişkilendirilme gerektiğinde. Bu konudaki kapalı ya da açık yorumlar çeşitli. Bu yorumlar içinde, Hizbullah'ın on yıllık serüvenine dikkat çeken, nasıl "büyütüldüğü"nü delilleriyle ortaya koymaya çalışanlar mutlaka işimize en yarayacak olanlar. Bu bağlamda, gazeteci Soner Yalçın'ın eski MİT Müsteşarı Teoman Koman'a daha 1992'de Hizbullah hakkında yönelttiği bir soru ve aldığı cevap herhalde hatırlanması gereken iki belge. Dönemin MİT Müsteşarı'nın cevabı aynen şöyle: "Hangi Hizbullah? Bir İran'daki Hizbullah vardır. Bir de PKK'nın baskınlarına karşı kendini koruyan, dinî inançları kuvvetli vatandaşlar vardır."

Cumhuriyet'ten Oral Çalışlar'ın bulup çıkardığı bir başka açıklama da hatırlanmayacak gibi değil. Bu kez bir yıl geriye 1991'e dönüyoruz. Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü, şimdiki Emniyet Genel Müdür Yardımcısı (ve de birkaç gündür Hizbullah operasyonunun genel koordinatörü) Ramazan Er'in benzer bir soruya benzer bir cevabı da şöyle: "Hizbullah da kim? Yanıltmak için böyle iddialar ortaya atıyorlar." Çalışlar, ilginç bir gelişmeyi de aktarıyor. Er'in bu açıklamasının ardından Hizbullah yeniden gündeme gelip, gazeteciler Emniyet Müdürü'ne örgüt ve bu kez örgütün Diyarbakır'da bulunan lideri Hüseyin Velioğlu hakkında bir önlem alınıp alınmayacağını sorduklarında da şu cevabı alıyorlar: "Üzerinde çalışılıyor. Ancak belli karinelerle ortaya çıkarıp işte bu fiilleri işlemiştir diyebiliriz." Çalışlar'ın bu cevabı yorumlaması çok aydınlatıcı: "Ramazan Er'in, Şubat 1992'de güçleri bütün uyarılara ve ortaya çıkan onca gerçeğe rağmen Hizbullah'ın üzerine gitmedi."

Bugünlerde Cumhuriyet'ten Aydın Engin'i okumayı da ihmal etmemeliyiz. Engin'in 1994'te Silvan yakınlarında yemek molası verdiğinde önüne haşlama et getiren garsondan duydukları sözler şunlar: "Git burdan ağabey. Yabancısın. Yabancıysan kuşkulusun. Suse (Yolaç?) köyünde mağaralarda sorgulayıp boğuluyor insanlar... Sen git burdan ağabey..."

Ve tabii bir de bugünlerde birçok gazetecinin hatırlattığı "TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu" (1993) var. Bugünlerde sizin de hatırladığınız gibi, bu "Rapor"da da bugünü anlamak için gerekli herşey var.

Son bir hatırlatmayı yine Oral Çalışlar'ın yazısından yapalım. Bu kez birkaç yıl daha geriye 1987 yılına dönelim. Güneydoğu'da uçak ve helikopterlerden atılan bir bildiride şunlar yazmaktadır: "Vatandaş, bakın yüce İslam dini size ne emrediyor? Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın! Vatandaş! Bölücü çete mensubu seni; dininden, çocuklarından, eşinden, vatan, bayrak ve ahlak gibi kutsal değerlerden koparmak istiyor. Onlara karşı savaşmak senin gibi her Müslüman'ın görevidir. Bu görevi, savaşan güvenlik kuvvetlerine yardımcı olarak yap." İşte size "Laik Cumhuriyet"ten laikliği benimsemiş "Vatandaşlar"a yapılan bir çağrı.

Unutmayalım ki, Beykoz'da öldürülen Hüseyin Velioğlu hakkında şimdiye kadar hiçbir soruşturma açılmamıştır.

Şimdi gelelim Hizbullah'ı başka odak ve nedenlerle ilişkilendirmeye çalışan açık ya da kapalı diğer yorumlara: Dikkat ederseniz, operasyonlar başladığından beri "ağır gazeteler"de "İslamcı basın"ı izlemek arzusu had safhada! Önümdeki Milliyet gazetesi "İslamcı basın vahşeti gördü" diye başlık atmış. Haberde "Şeriatçı terör haberleri konusunda ihtiyatlı tutumuyla dikkat çeken İslami basın, Hizbullah terörünü dünkü manşetlerine 'Vahşet' nitelemesiyle aktardı"(!) deniyor ve Yeni Şafak, Akit ve Milli Gazete'nin manşetleri aktarılıyor. Şimdi düşünelim, bu bir "haber" midir? Bir gazete, bırakalım eline kalemi alınca bin kez düşünmesi gereken "İslamcı basın" türünde bir ifadeyi kullanmayı, aynı "camia"da yer aldığı refiklerini üstü kapalı da olsa zan altında bırakabilecek böyle bir "haber" yapabilir mi? "İslamcı basın"ın Hizbullah'ın eylemlerini "Vahşet" olarak nitelemesinde şaşılacak ne var? Bu gazetelerden bu gelişmeler karşısında hangi tavır bekleniyordu ki? Hüseyin Velioğlu'nun ardından mevlüt mü okutacaklardı? Kendi bünyelerinde yer alan birçok köşe yazarının da açıkça belirttiği ve benim de biraz önce bir kısmını aktardığım gibi "şaşılacak" olayların başka yerde olduğu açık değil mi? Bu çerçevede kendilerine bir önerim olacak. Bu "haberler"i yapanlar şu günlerde "İslamcı basın"ın yalnızca manşetlerine değil, bu gazetelerde yer alan dikkat çekici bazı yazılara da göz atsınlar. Hatta yeri gelmişken bir de yazı önereyim: Geçen gün Yeni Şafak'ta Mustafa İslamoğlu'nun "Bu nasıl 'İslami' örgüt?" başlıklı yazısı. İslamoğlu bu yazısında, "İslami terör" ifadesinin kullanılmasının ne derece doğru olduğunu inceliyordu ve inanın iyi inceliyordu.


24.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Kürşad Bumin

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...