T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Merhaba Muhammed Salih…

Harikulade haber önceki gün Prag'dan geldi. Muhammed Salih serbest bırakıldı! Yani özgür… Dün sabah da sesi geldi: "Merhabalar, Cengiz Bey; ben Muhammed Salih, Prag'dan arıyorum" diyen özgür insanın, özgür vicdanın, özgürlüğün sesi…

Muhammed Salih'in iki hafta Prag'ta tutuklu kalmasının ardından özgürlüğüne kavuşması sadece bir büyük 'hukuk yanlış'ın düzeltilmesinden öteye bir şey. Zira, Muhammed Salih, özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz, dün öğleden sonra Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel tarafından kabul edildi. İşte bu çok önemli. Bu, Muhammed Salih'in iadesini Çek makamlarından bekleyen Özbekistan diktatörü İslam Kerimov'un niyetlerine indirilen bir ağır 'demokratik şamar'. Afganistan'a yönelik Amerika ile işbirliğinin rahatlığı içindeki Kerimov, kendisine ikram edilecek Muhammed Salih'in kellesini almayı tasarlıyordu.

'Muhammed Salih'e özgürlük' mücadelesinin koordinatörlüğünü yapan Turkistan Newsletter adlı internet sitesi, iki haftalık süre içinde Muhammed Salih'e ilişkin olarak ülkeler, kuruluşlar ve bireyler temelinde sergilenen tavırları 'turnusol kağıdı' olarak niteleyerek, bu konuda şu doğru gözleme yer vermişti:

"Batılı devlet ve sivil toplum kuruluşları bu testten başarıyla geçmişler ve Salih'i teslim etmeyeceklerini en sert şekilde belirtmişlerdir. Norveç, Hollanda, Almanya ve Rusya olayı takibe almış ve Çek Cumhuriyeti nezdinde girişimlerde bulunmuşlardır. Avrupa Parlamentosu da aynı şekilde davranmış, Batılı gazeteler olayı en geniş şekilde vermişler, bütün bunları gören Amerika da artık Salih'in serbest bırakılması için Çek Cumhuriyeti nezdinde girişimde bulunmuştur. Böylece artık Batı için, Orta Asya'da sükunet ve huzur için Salih bir alternatif lider olarak tescillenmiştir."

Türk Dünyası'nın bu 'özgürlük ve demokrasi simgesi' haline gelen şahsiyetine, Prag'da cezaevindeyken kendi kaleminden çıkan satırlar tanıklık ediyor. Muhammed Salih, Çek halkına hitaben mesajında şöyle yazmıştı:

"20. Yüzyıl'ın tüm siyasi liderleri içinde en büyük saygıyı Güney Afrika Cumhurbaşkanı Nelson Mandela ile Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Havel'e duydum. Bir bakıma, her ikisi de herzaman uzlaşmayacak olan şeyleri uzlaştırabilmişler, siyasette yüksek ahlaki değerlerin simgeleri olmuşlardır.

Bu iki siyaset adamı, halklarının özgürlüğünü, kendi imajlarının avantajını hiç kullanmadan, reklamını asla yapmadıkları kendi özgürlüklerinin üzerinde tuttular. (Böyle davranırken) hiçbir zaman popülist olmadılar.

…Ülkemdeki kanunsuzluğun düzeyini tanımlamaya gücüm yok. Ülkenin her vatandaşının devletten sürekli korku duyduğunu, her an, herhangi bir saatte tutuklanabileceğini düşünerek yaşadığını tasavvur edin. Ve hiç kimse niçin tutuklandığını bilmiyor. Herhangi bir suç işlemeden kendilerini suçlu olarak hissediyorlar. Tam bir Kafka karakteri gibi. Özbekistan'da 25 milyon insan yaşıyor. Orası Kafka karakterlerinin bir dev galerisi. O, benim sevgili halkım.

Ülkemi terkettim. Onu aynen Vaclav Havel'in Çek Cumhuriyeti'ni sevdiği gibi sevdim… Özbekistan'dan ayrılalı sekiz yıl oldu ve Özbek makamlarının takibatına uğramadığım tek bir dakika olmadı… Üç yıl içinde dört kez Türkiye'den sınırdışı edildim… Beş yıl boyunca ben ve ailem dünyanın dörtbir yanında kapıları çalıyorduk ve nihayet 1998'de siyasi iltica için Birleşmiş Milletler'e başvurduk ve Norveç tarafından kabul edildik. Norveç'in Özbekistan'da 'jeopolitik çıkarları' yoktu ve Özbek pamuğu satın almıyordu. Oslo'ya 1999'da yerleştiğimiz vakit Allah'a şükrettim…

Şimdi bunları biraz rahatsızlık duygusu içinde yazıyorum. Zira kendi avukatım olmak istemiyorum… Totaliter canavarın dişlerinin arasına gönderilmeyeceğimi umut ediyorum. Belki de benim talihsizliğim, Prag'ın yasal elitinin bu canavarın yüzünü görmesine sağlayacak olması bakımından hayırlı bile olmuştur. Ben bir iyimserim ama en kötü ihtimali de gözardı etmiyorum. Yine de beni oraya gönderebilirler. Başıma gelebilecek en kötüsü budur. O takdirde kendimi ölüme hazırlamalıyım, bunun yüzde 100'lük bir kesinlik olduğunu söyleyebilirim."

Muhammed Salih, Prag halkının şahsında, tüm 'özgür dünya'ya göndermiş olduğu mesajının son bölümünde şu çarpıcı gözlemde bulunuyor:

"21. Yüzyıl terörün ve ona karşı savaşın küreselleşmesi ile başlıyor. Beni, sadece terörün küreselleşmesi değil, ona karşı savaşın da küreselleşmesi korkutuyor; zira, bizdeki gibi diktatörler, bu sloganın gölgesinde kendi halklarına karşı terörü meşrulaştırıyor, insan haklarını ve hür düşünceyi ayaklar altına alıyor ve hasımlarını tek bir mazeretle -terörizme karşı savaş- daha rahat bir şekilde açığa düşürüyorlar."

Vaclav Havel'in dün Muhammed Salih'i kabul etmesi ve Özbek edebiyatçı-siyaset adamının Prag'da özgürlüğüne kavuşması tam da bu açıdan, geleceğe yönelik 'oksijenin tükenmediği'nin canlı bir kanıtı olmuştur. Muhammed Salih, mesajının sonunda Andre Malraux'nun "21.Yüzyıl'ın spiritüel bir yüzyıl olması" beklentisine işaret etmiş ve Malraux'nun bu isteğini paylaşmıştı. Onun özgürlüğüne kavuşmasıyla, özgürlük mücadelesi verenlerin '21. Yüzyıl umutları' da kurtarılmış oldu.

Bu konuda Türkiye'nin payına ne düştü?

Turkistan Newsletter'ın bu konudaki satırları şöyle:

"Salih'in tutuklanması Türkiye için de bir 'lithmus' testi idi. Özellikle Apo benzetmesi yaparak Amerika onu paketleyip teslim edecek diye ahkam kesen Türkiye Dışişleri yetkilileri bu testten maalesef geçemediler. Türkiye Salih için hiçbir resmi girişimde bulunmadı. Bu da Türkiye'yi ikinci vatanı olarak kabul eden Türk milliyetçisi Salih için doğrusu ibret alınacak bir olaydı… Salih ve Türkistan'da demokrasi hareketi, artık Türkiye devletini ve resmi kuruluşlarını yukardaki veriler ışığında değerlendirecek ve artık hesaba katmadan yürümek zorunda olduklarını anladılar."

Türkiye, demokrasiden uzak kaldığı ölçüde Avrupa'dan; Avrupa'dan uzak kaldığı ölçüde demokrasiden uzak kalıyor. Türkiye, AB yönünde yürüdüğü oranda, 'demokratikleşecek' ve Özbekistan'da (ve Orta Asya'da) 'özgürlük ve demokrasi' amacına da yaklaşacak ve Muhammed Salih'i de o oranda bağrına basacak.

Muhammed Salih'in, bu zorlu sınavın ardından ve Vaclav Havel'in yanından çıktıktan sonra, bu 'gerçeği' bildiğini, adım gibi biliyorum.

Gökyüzünün altında yine buluştuk. Merhaba Muhammed Salih!


13 Aralık 2001
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED