T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Takas gerçek bir "banka kurtarma" operasyonu

Kaç gündür "ekonomiyi pembe bulutların üzerinde dolaştıran" takas haberleri, gazetelerde yansıdığı gibi "herkesin kazandığı" bir uygulama mı oldu, yoksa bir "bankaları kurtarma operasyonu" mu?

Olayın aslında, "Özel bankaların açık pozisyonlarının kapatılması, kur risklerinin devlete yüklenmesi ve düşük faizli kağıtların yüksek faizli kağıtlarla değiştirilmesi olanağının sağlanması" ile bir "bankaları kurtarma operasyonu" olduğu açık seçik ortada.

Hazine, bir süre önce birkaç kez denediği "iç borç bulma kabiliyetini" kaybedince, önümüzdeki aylarda ödemesi gereken iç borçları ödeyecek "yeni iç borç bulma" umudunu tamamen yitirmişti.

Yapılacak tek şey "borçların ertelenmesi" idi. Öyle de oldu.

Hazine, bu yolla, birkaç ay sonra ödeyeceği bankaların elindeki "eski tahvilleri" alıp, yerine yeni tahvil verdi. Hazine "soluk almak" için bir süre kazanırken, bankalar da devlete, döviz bazında yüzde 14-15 gibi yüksek bir faizle borç vermiş oldu.

"Takas kuru" 1 milyon 160 bin lira olarak belirince, bankalar "piyasanın epey altında" dolar almış oldular ve aradaki fark kadar kar ettiler.

"İç borç takası" ile kazanan bankalar, kaybeden kamu kesimi, yani devlete vergi ödeyenler oldu. Daha önce bankaların üzerinde olan "kur riski", iç borç takası yoluyla kamunun üzerine yıkıldı. Kamu kesimi ayrıca dolar bazında yüzde 14- 15 faiz yükü altına girdi.

İç borç takası yoluyla bankalara bir çeşit "kar transferi" yapılarak bankaların pozisyon açıklarının kapanması gerçekleştirildi.

Takas yoluyla bankaların zararları önlendiği gibi, döviz varlıkları artırılarak "pozisyon açıkları" da daraltıldı.

İç borç takası gerçek anlamıyla kamu sırtından bankacılık sektörüne "kaynak aktarımı" yapılmasını sağlamış oldu.

Hazine'nin önünde duran "iç borç sorunları", sadece daha da artmış olarak önümüzdeki yıllara aktarılmış oldu. Vadesi geldiğinde bu borçları yine vergi verenler, yani sizler bizler ödeyeceğiz ve bunun karını bankalar alacaklar.

Her ne kadar bir "özel bankaları kurtarma" olsa da, iç borç takası en azından sonbahara kadar ekonomiyi rahatlatan bir operasyon oldu. İş şimdi "kurtarıcı" Kemal Derviş'e ve onun yönlendireceği "hükümet yetkililerine" düşüyor. Onlar bu fırsattan istifade, "yapısal değişimi" ve diğer adımları atarak, ekonomiyi rahatlatacak önlemlerin peşine düşsünler.

Bankalar döviz bazında yüzde 14-15 faizli "uzun vadeli" alacaklarına karşılık, müşterilerine karşı yükümlülükleri ise "kısa vadeli" mevduatlar, yahut "günlük repolar" olarak aynı yerde duruyor.

Bankaların müşterilerine olan borçlarının da "uzun vadeye yayılabilmesi" için gereken önlemlerin alınması şart. Yoksa bu "pembe rüyaların" bir "karabasanla" sonuçlanması da mümkün olabilir.

Madem bankalar "kurtarılıyor", bari mali sektör tam anlamıyla kurtarılıp, "reel sektöre" sanayiciye, yatırımcıya "uygun şartlarda" kredi verebilecek konuma getirilsin. Ancak bu yolla, Kemal Derviş'in "Yeni iş sahaları açılacak, kapanan fabrikalar yeniden çalışacak, işten çıkarılanlar yeniden iş bulacak" sözü gerçekleşme yolunda bir adım atılmış olur.


19 Haziran 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED