T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kaldırın yasakları, göreceksiniz...

Halkın haber alma hakkını sınırlama yoluyla özgürlüklere giydirilmek istenen deli gömleği, yani RTÜK Yasası, Çankaya Köşkü'nden döndü. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, vetosuyla, topluma verdiği sözlere sâdık kalmış oldu. Ancak, ülkemizde, yasağın her türünü yasaklamak gerekiyor.

Sözgelimi 'başörtüsü yasağı'... Bu yıl 1,5 milyon gencin katıldığı ÖSS'de en çarpıcı değişiklik, üniversitelerdeki 'başörtüsü yasağı' uygulamasının bu sınava da yaygınlaştırılmasıydı. Sınav mahalleri girişinde kurulan karakollarda, başlarını açmaları istendi başörtülü genç kızlardan... Akşam, yüzünü örterek salona giren, ya da peruğunu düzeltmeye çalışan genç kız görüntüleri ekranlardan evlerimize taşındı.

'Başörtüsü' ile özel olarak ilgilenen ve yasağı bağnazlıkla uygulatma peşindeki kişiler, bu görüntüleri "Bir kale daha devirdik" diye sevinç duyarak izlemiş olabilirler; ancak, aile fertlerinde 'başörtüsü' derdi bulunmayan insanların bile, bu tür uygulamalardan ikrah getirmeye başladıklarına eminim.

Yasakçı zihniyetin 'siyasal simge' iddiasının iler tutar tarafı kalmadı. Kalmadı, çünkü yetişkin insanların 'siyasal simge' taşımalarında bir mahzur olmadığı biliniyor. Sınava giren gençler oy kullanabilecek çağdalar ve istedikleri taktirde bir siyasi partide faaliyet göstermelerini engelleyici bir yasal hüküm de bulunmuyor. Başörtüsü, iddia edildiği gibi bir 'siyasal simge' olsa bile, siyasal simge olmasının yasal bir mahzuru yok...

Kaldı ki, 'başörtüsü' takan genç kızların, bunu, 'siyasal mesaj' vermek için vesile yapmadıkları artık biliniyor. 'Siyasal simge' olsaydı başörtüsü, boynunu büküp üniversite kapısından dönmek yerine, meydan okurdu başörtülü genç kızlar... Oysa, "İnançlarım söz konusu, açmam" diyenler, bu görüşlerini, nezih eylemlerin ötesine taşımadılar... Başını açmayıp sınav kapısından dönenler oldu, ama çoğu başörtülü, hiddetini gözyaşlarına gömen ekrandaki genç kız gibi davrandı...

Üniversitelerdeki yasağı ÖSS'ye taşıyanlar, yasak uygulaması için bugüne kadar ileri sürdükleri bütün gerekçeleri hükümsüz kılan bir davranış sergilediler. ÖSS'ye girenler 'öğrenci' olmak zorunda değiller; aralarında eski mezunlar bulunduğu gibi, girenlerin büyük çoğunluğu başarısız olup hiçbir fakülteye kayıt yaptıramayacak. Bu durumda olan adaylar, hangi kategori içine sokulup yasağa muhatap edildiler acaba? Sınavı yapan YÖK, henüz kendisiyle organik bağı bulunmayan kişilere 'yasak' uygulamasını hangi 'hukuki' gerekçeye dayandırdı? Devlet memuru, orta öğretim veya üniversite öğrencisi hep 'hukuki' birer konumdur; parasını ödeyerek ÖSS'ye giren adayların ise yasalarla belirlenmiş herhangi bir 'hukuki konumu' yok... Bu sebeple, yasağın ÖSS'ye yaygınlaştırılmasının hiçbir yasal zemini bulunmuyor.

YÖK'e hâkim olan zihniyetin 'hukukilik' duyarlılığı olduğundan kuşkuluyuz. Rektörleri istifaya zorlayan, istifa etmeyeni yerinden edip hakkında olur olmaz soruşturmalar açan bir kurum YÖK. Başörtüsü yasağını da, YÖK, kendi yasasına TBMM tarafından konulan "Üniversite ve yüksek okullarda, yasalara aykırı olmamak şartıyla, kılık-kıyafet serbesttir" ek maddeye rağmen uyguluyor. Hem de, demokratik ülkeler üniversitelerinde 'dini simge' yasağı bulunmadığını, tersine, insanların etnik veya dini örgütlenmelerinin teşvik edildiğini bildiği halde...

Başörtüsü yasağını liselerden üniversitelere, oradan imam hatip okullarına, oradan ilahiyat fakültelerine yaygınlaştıran, son olarak ÖSS adaylarını da kapsam alanı içine sokanlar, hiç benzemek istemeyecekleri, geri bulduklarını bildiğimiz bazı 'yasakçı' ülkelerle Türkiye arasında, bu alanda, kıl payı fark kaldığını herhalde görüyorlar: Başörtüsünün sokakta da yasaklanması... Umuma açık bazı yerlerle kamusal alan sayılmayacak lojmanlarda yasağı uygulattıran kamu kurumları var; sonradan vazgeçse de, hükümet, İstiklal Marşı okunurken başın açılması uygulamasını başlatmayı da düşünebildi.

İnançları gereği başını örten genç kızların asil duruşları, toplumu sarsacak tavırlara sapmamaları, kimbilir hangi güdülerle 'yasakçı' uygulamaya sapan önyargılı kesimleri yeni bir muhasebeye sevk etmeli artık. Yasaklarla geldiğimiz nokta, toplumsal barışın bozuk olduğu bir zeminde sürüklendiğimiz ekonomik krizlerdir. Üniversite hocalarının yabancı meslektaşlarıyla mukayese edildiğinde gülünç kaçan maaşları bizi de rahatsız ediyor elbette; ama o hocalar da, bu durumu, üniversitelerden topluma yaygınlaştırılmaya çalışılan yasakçı zihniyetin büyük rol oynadığı ekonomik krizlere borçlu olduğumuzu idrak etmeliler...

Yasakçılıkla buraya kadar geldik; kaldırın yasakları, toplumun azminin katlanarak artacağını göreceksiniz...


19 Haziran 2001
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED