T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Empati

İnsanın her durumda ama özellikle fikri ile vicdanı arasındaki hattın aracısız devreye girdiği güç durumlarda; çıkarlarının tamamını ya da bir kısmını kaybetme pahasına kendisini başkasının yerine koyabilmesinden daha ahlaklı bir davranış olamaz herhalde. Solcunun "bir sağcı gibi", sağcının "bir solcu gibi", liberalin İslamcı, İslamcı'nın liberal gibi düşünebilmesi, yani kendini muhatabının yerine koyabilmesi, yani empati yapabilmesi, aynı zamanda toplum ve bireylerin zihninde demokrasinin de varabileceği en üstün aşamadır.

"Demokraside çare tükenmez" deyimi de arabesk bir yılışıklığın değil bu empatinin bir ürünü olmalı. Kendimizi karşıtlarımızın yerine koyabilirsek, karşıtlarımızı en zor anlarda kendi zihni perspektifimizin ortağı olarak bulabilirsek ancak o zaman demokraside çare tükenmez.

Mesela, Cumhurbaşkanı Sezer'in RTÜK Yasası'nı iptal ederken yaptığının bu olduğunu düşünüyorum. Uzun süredir, "pek içine sinmese de" kriz kaynağı olmamak için önüne gelen her yasayı onaylayan Cumhurbaşkanı, dün "yasal hükümranlık hakkı"nı kullanıp RTÜK Yasası kepazeliğine son verirken; kendisini bu ülkenin haber alma hakkına sahip vatandaşlarının, bu ülkenin görevini dürüstçe yapmaktan başka kaygı taşımayan gazetecilerinin ve bu ülkenin "medyanın kurumsal sınırı demokrasiye zarar verdiği noktada biter" anlayışının sahiplerinin yerine koymuştur. Böyle olduğu için de, gerekçesi unutulmaz bir hukuk ve demokrasi belgesi olacak cesur bir kararla RTÜK tasarısını geri gönderirken, Meclis'e hem dosdoğru bir yasa hazırlama hatırlatmasını, hem de iradesini birbuçuk medya patronuna ciro etmemesi uyarısını birlikte yapmış oluyor.

Sezer'in vetosunun "empati"ye bağlanışı biraz da şuradan...

Hafta sonunu Trabzon'da "empati"nin kelime anlamını bütünüyle dolduran dostların arasında geçirdim. Ali Değirmenci, Osman Çıtlak, Aşkın Bakkalcı ve Şinasi Haznedar'dan oluşan Empati Grubu'nun davetlisi olarak katıldığımız sempozyumda, hem medyadan siyasete, Avrupa Birliği'nden hukuka bütün alanlarda uzun uzun tartışma imkanı bulduk hem de Trabzon'un en az Trabzonspor kadar değerli bir yönünü keşfettik.

Trabzon, özgür düşünce açısından Türkiye ortalaması ile kıyaslanamayacak büyük bir zenginliğe sahip. YÖK baskısı altında deyim yerindeyse "inim inim inlemesi"ne rağmen üniversitenin özgür beyinleri de, Trabzon'un demokrat insan malzemesi de bu zenginliğin kaynakları. Bu dört değerli genç insan ise bu birikimi ürüne dönüştürmek için gerçekten müthiş bir performans sergiliyorlar. Böyle olduğu için de henüz iki yıllık bir kuruluş olmasına rağmen Empati Grubu, sadece Türkiye içinde değil aynı zamanda Türkiye'deki yabancı misyonun ve uluslararası kuruluşların muhatabı haline gelen bir sivil toplum örgütü olmayı başardı.

Bu başarılarının temelinde de empatiyi önce kendi aralarında uygulamaları yatıyor. Çünkü, herbiri farklı siyasi görüşlere hatta ideolojik aidiyetlere sahip...

Empati Grubu'nun önünü kapatmak isteyen var mı ve ne kadar başarılı olurlar bilemem ancak; mesela aynı zamanda bir Trabzon milletvekili olan Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın Trabzon'un değerini artıran bu grubun üyelerinden Şinasi Haznedar'ı "sürgün"lerle cezalandırmak yerine sahip çıkmasında büyük yarar var. Yani, Aydın'ın empati yapamasa da biraz insaflı davranmayı denemesi, Türkiye'nin fikirleri yüzünden insanlara baskı yapılması dönemini artık aştığını görmesi gerekiyor.

Koray'ın bu çalışmalardan korkması değil gurur duyması gerekir... Mesela, bu kaliteli ve seviyeli girişimini bir Trabzonlu olmama rağmen bugüne kadar farketmemiş olmam Empati Grubu'yla gurur duymama engel değil!.. Bu gurur tabii ki hemşehrilik bağından çok, benzer değerler adına ortak çaba sergilemekten kaynaklanıyor.

Bu fırsattan yararlanarak; "benim şehrim"i bana keşfettiren "empaticiler"e ve başta Haydar Usta olmak üzere gösterdikleri ilgiyle bizleri mahçup eden bütün Trabzonlu dostlara teşekkür ediyorum.

Empati Grubu, her şehirde çok sayıda olduklarına inandığım "Ali Değirmenci, Osman Çıtlak, Osman Haznedar ve Aşkın Bakkalcı"ların artık harekete geçmesi için de bulunmaz bir modeldir. Son zamanlarda daha sık muhatap olduğumuz "Ne yapmak lazım?" sorusunun cevabı burada yatıyor:

Herkesin, düşünce özgürlüğü ve demokrasi için elini taşın altına sokması lazım!


19 Haziran 2001
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED