T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M

Garih ile Türkeş'in
ortak sırları

Abdullah Muradoğlu
25 Ağustos günü Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklanarak öldürülen Musevi işadamı Üzeyir Garih ile MHP lideri merhum Alparslan Türkeş'in ortak bir sırra sahip oldukları ortaya çıktı. Garih'in, sık sık ziyaret ettiği ve kabrinin yanıbaşında öldürüldüğü Nakşibendi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin Türkeş'in yakınlık duyduğu Arusi Tarikatı'nın ilk şeyhlerinden Ömer Fevzi Mardin'in de şeyhi olduğu belirlendi.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türk Musevileri'ne yardım eden Arusiler'in 1970'li yıllarda MHP'ye yakınlık duydukları öğrenildi. MHP lideri Türkeş ile öldürülen işadamı Üzeyir Garih'in de aynı yıllarda tanıştıkları ve yakınlık kurdukları belirtildi. Türkeş'in Türk Museviler'e olan sıcaklığının da Arusilik'ten kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Beni idamdan şeyh kurtardı!

Kuzey Afrika'da Arusiliği canlandıran ve yayılmasını sağlayan Şeyh Abdusselam El Esmer'in ölmüş olmasına rağmen keramet gösterdiğine inanılıyor. Şeyhin manevi yardımlarına tanık olduğunu söyleyenlerden biri de Türkeş'ti. 1987'de Konya'ya Mevlana İhtifali'ne giderken karşılaştığı Arusi Şeyhi'ne Türkeş şok açıklamalarda bulunuyor: 'Hakkımdaki idam fermanı önceden verilmiş ve üç bacaklı sehpa kurulmuştu. Çok büyük bir evliya olan Hazreti Pir Seyyid Abdusselam el Esmer Sultan'ın yüzü suyu hürmetine bu belanın üzerimden ref-i def olması için Allah'tan niyaz ettim. O mübarek zat bir tekme attı sehpaya, üç bacağını birden kırdı. Kendilerine medyun-u şükranım.

12 Eylül döneminde tutuklanan Türkeş, 1985'de tahliye edildi. Bir süre sonra Avrupa'daki ülkücüler tarafından davet edilen Türkeş, Alman hükümeti tarafından geri çevrilmek istendi. İşte bu sırada Türkeş, tanık olduğu bir kerametin olayın seyrini değiştirdiğini anlatıyor: "Haksız yere yattığım hapisten sonra çoluk çocuğumla Avrupa'ya gittim. Alman hükümeti, yapılan fitne üzerine, hava meydanından geri dönmemi istedi. Yarım saat içerisinde Seyyid Abdusselam Hazretleri'nin himmetini gördüm. Alman İstihbarat Başkanı benden özür diledi ve Frankfurt'a girdim."

Paris'e girmemi Şeyh'e borçluyum

Türkeş'in Avrupa seyahati sırasında Paris'e girmesine izin verilmiyor. Türkeş Arusi Şeyhi'nin kerametine bu olayda da tanık oluyor: "Yine İngiltere'ye gitmek üzere iken Fransa'ya inmek zarureti hasıl oldu. Aynı şekilde Paris'e girmeme müsaade edilmedi. Yine o mübarek pîrin himmetleri ile on beş dakika içinde bizzat Paris Emniyet Müdürü gelerek özür diledi. Paris'e, oradan da İngiltere'ye geçtim. Ya Allahım! Bu büyük evliyayı nasıl sevip de ona hürmet etmeyeyim'.

Arusiler'in manevi desteğini unutmayan Türkeş, yıllar sonra karşılaştığı Arusiler'in önde gelen isimlerinden birine teşekkür etti: "Beni herkesin terkettiği en kara günlerimde ve en zor zamanlarımda gerçek bir karagün dostu olduğunu unutmam mümkün değildir. Evlatlarımın, katillerin, vatan hainlerinin zalim kurşunlarına hedef olmaması hususunda bize gösterdiğin alaka beni çok mütehassis etmiştir. Allah senden razı olsun."

GÜLEN'E MEKTUP

Fethullah Gülen ile Üzeyir Garih çok iyi anlaşan iki dost. Garih, Gülen'e yazdığı bir mektupta şöyle diyor. "Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri, işyerimizde bizleri ziyaret etmek lütfunda bulunmuş olmanızdan dolayı şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkürlerimi arzetmeyi borç bilirim. Uğurlu, kademli olduğuna gönülden inandığım teşrifleriniz sırasında sarfetmiş olduğunuz veciz cümleler bizleri düşündürmüş ve zihinlerimizde yeni ufuklar açmıştır. Lütfettiğiniz ve Ulu Tanrı'nın ismi ile veciz deyimleri ihtiva eden güzel tablo, çalışma odamın duvarını süslemektedir. Bu nazik ve anlamlı jestinizden dolayı ayrıca şükranlarımı arzederim. Yüce Peygamberimiz'in "Hediyeleşiniz, Muhabbeti Artırır" deyiminden hareketle zatiâlilerinize sunduğum, 1500 yıllık Ortadoğu'nun kutsal topraklarında yapılan kazılarda çıkan orijinal bir kandil ile, merhum Tunca üstadımızın bir hat eserini sizlere olan saygımızın ve sevgimizin ifadesi olarak lütfen kabul buyurmanızı istirham ederim. Üzeyir Garih".

KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ'YE BÜYÜK SEVGİ

Küçük Hüseyin Efendi'nin icazet verdiği müritlerinden Ömer Fevzi Mardin'in kurucusu olduğu Arusi Tarikatı'nın, gayr-ı müslimlerle çok iyi ilişki içerisinde olduğu ortaya çıktı. Varlık Vergisi yıllarında Museviler'e yardım eden Arusiler, Üzeyir Garih'in baba dostu Küçük Hüseyin Efendi'ye de büyük bir bağlılık duyuyorlar. Arusilik, Türkiye'ye geç dönemlerde giren Kuzey Afrika menşeli bir tarikat. Arusiliğin Türkiye'de bir tekke ve tarikat biçiminde örgütlenmesi ise Hamidiye kahramanlarından Ömer Fevzi Mardin tarafından gerçekleştiriliyor. Mardin, Türkiye'de Arusiliğin bilinen ilk şeyhidir. Ömer Fevzi Bey, 1946'da Demokrat Parti'nin kurulmasından sonra halk arasında demokrasi bilincinin kökleşmesi için kitaplar yazıyor. Varlık Vergisi olayından bunalan ve Aşkale'ye gönderilen Museviler'in ailelerine yardımlarda bulunuyor. 1942'de Kadiköy'de kurduğu İlahiyat Kültür Telifleri Derneği, Müslümanlar ve gayr-ı müslimler arasındaki diyalogda etkili oluyor. Mardin, 1950'de DP iktidarında Kore'ye asker gönderilmesi kararını da savunan bir din adamı olarak dikkat çekiyor. Hatta bu amaçla, "Kore Savunmasına Katılmamızda Dini ve Siyasi Zaruret" isimli kitabı yazıyor. Mardin, Prof. Şerif Mardin'in amcası oluyor. Arusiliği, Hamidiye Kruvazörü ile gittiği Libya'da benimseyen Ömer Fevzi Bey, Rauf Orbay'ın işareti ile Nakşi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'ye intisap ediyor. Küçük Hüseyin Efendi vefat ettikten sonra Arusiliğe getirdiği yorumla bu tarikatın Türkiye'deki piri oluyor. Museviler'e karşı sıcak davranan Arusi Ömer Fevzi Mardin, Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılmasını da destekliyor.

ÖLDÜREN SIR

Abdullah Muradoğlu'nun yazdığı "Öldüren Sır-(Garih: Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)" isimli kitabında Üzeyir Garih'in hayatı, kişiliği, ailesi ve 50 yıllık ilişkileri anlatılıyor. Türkiye'nin yakın tarihine ilişkin pek- çok anekdotun yer aldığı kitapta, Garih'in bir rüya ile başlayan gizemli hayatına ışık tutuluyor. Öldüren Sır'da 1940'larda zor günler yaşayan Museviler'e kucak açan Arusiler hakkında da ilginç bilgiler yer alıyor.

 
Utandıran kuyruk
SHÇEK'e bağlı aşevlerinde 1997 yılında 4 bin 250 kişi yemek yerken, 2001 yılında bu rakam 143 bin 169 kişiye ulaştı.
Hortum tescillendi
Kamu bankalarının görev zararlarını inceleyen Sayıştay uzmanları, kamu bankalarındaki zararların esnaf ve çiftçiye verilen destekler nedeniyle artmadığını tespit etti.
TMO'da yolsuzluk
Mali Şube ekipleri Toprak Mahsülleri Ofisi'nin Diyarbakır Müdürlüğü'nde yaptığı incelemede trilyonlarca lira yolsuzluk yapıldığını ortaya çıkardı.
RTÜK: Payımı azaltın
RTÜK, frekans ihalesini 2002 yılında yapmaya hazırlanırken, RTÜK'ün 2002 bütçesinde ihalelerden 100 trilyon gelir beklediği ifade edildi.
Hazine'nin grup başkanı tartaklandı

İşkence sanıkları beraat ettiriliyor

ÖSS başvuruları bugün başlıyor

Frekans ihalesi 2002'de yapılacak
RTÜK'ün 2002 bütçesi bu hafta Plan-Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek. RTÜK, ulusal ve yerel bazdaki frekans ihalelerini 2002 yılında yapmayı hedeflerken, bütçeye bu ihalelerden yaklaşık 100 trilyon lira gelir beklendiği yazıldı. RTÜK'ün ulusal bazda yayın yapan televizyonlarla ilgili yapacağı ihale mahkeme kararları ile durdurulmuştu. RTÜK'ün ferakans ihalesini yerel bazda yayın yapan radyo ve televizyonlardan başlatacağı öğrenildi. Bu arada RTÜK üyeleğine yeni seçilen Beşir Ayvazoğlu görevine bugün resmen başlıyor. RTÜK 9 üyeden oluşurken, Arif Özkök'ün vefatı nedeniyle üye sayısı 8'e inmiş, RTÜK'teki bloklaşma nedeniyle önemli kararlar 'eşit oy' nedeniyle alınamaz olmuştu. RTÜK'te Nuri Kayış ile birlikte hareket eden Fatih Karaca, Mehmet Doğan ve Emin Başer'e karşılık, Kutlu Savaş, Güneş Müftüoğlu, Tülay Çetingüleç ve Zakir Avşar da birlikte hareket ediyor. RTÜK üyeliğine seçilen Beşir Ayvazoğlu'ın oyu RTÜK'teki kararların alınmasından önemli etken oluşturacak.
Kırk yıllık iktidarsız kral
ABD'nin, Afganistan'da Taliban sonrası oluşturulacak hükümetin başına geçirmeyi düşündüğü eski Afgan Kralı Zahir Şah, 40 yıldır kral ama ülkesini sadece 10 yıl yönetti. Afgan Kralı Nadir Şah'ın oğlu olan Muhammed Zahir Şah, 1914 yılında Kabil'de doğdu. İlk öğrenimini Kabil'de, lise öğrenimini Fransa'da yapan Zahir Şah, Kabil'e dönünce askeri eğitim gördü ve eğitim bakanlığıında görev aldı. 1933'te babası Nadir Şah'ın bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine Zahir Şah 19 yaşında tahta çıktı. 1933-1953 yılları arasında ülke yönetimini amcaları Hasan ve Mahmut Han'a bırakan Zahir Şah, 1953'ten itibaren de iktidarı kuzeni Prens Davut Han'a bıraktı. 1963 yılında icraatı fiilen ele alan Zahir Şah,10 yıl süreyle Afganistan'ı fiilen de yönetti. Zahir Şah 1973 yılında İtalya'da bulunduğu bir sırada kuzeni Davut Han tarafından devrildi. O tarihten beri İtalya'da oturan Zahir Şah, Taliban'a karşı başlatılan harekat sonrası ABD'nin ilgisini yeniden çekti. Afgan halkı arasında desteği çok az olan Zahir Şah'ı, ABD'nin Taliban sonrası oluşturulması düşünülen hükümetin başına geçirmeyi düşünmesi Taliban muhalifi Kuzey İttifakı arasında da rahatsızlık oluşturdu.

5 Kasım 2001
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED