T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Keşke dememek için...

Bu sene 21.'si düzenlenen Uluslararası İstanbul Film Festivali yine çok sayıda çalışmayla seyirci karşısına çıkıyor. 13-28 Nisan 2002 tarihleri arasında iki haftalık sürede 180'in üzerinde filmle seyirciyle buluşacak olan festival, gelenekselleşmiş bölümleri ve ustalara saygı, dünya festivallerinden gibi özel bölümlerle sinema sanatının dünyasına ışık tutmayı hedefliyor. Çok sayıdan meydana gelen bir toplamdan seçme yapılabileceği gibi bir amaç belirlese de festival, aslında bu nicelik anlamındaki çokluğun bir hedef şaşırtmaya yol açabileceği riskini de beraberinde taşıyor. Halbuki iki hafta için daha makul bir oranda yapılabilecek bir film seçimiyle, hem seyircinin enerjisini güç kaybı olmadan daha sağlam noktalarda yoğunlaştırabilir, hem de bir festivalin ana gayesi olması gereken sinema seyir niteliğinin yükseltilmesi, seyredilen filmler hususunda ortak bir tartışma zemini yakalanması, dolayısıyla sinema kültürünü arttırıcı ve aşkınlaştırıcı bir işlev yüklenilmesi gerçekleştirilmiş olur.

Festival bünyesinde yer alan açık filmler için özel bölüm ve diğer bölümlerin aralarına girmiş olan eş cinsi filmler zaten günümüz dünya sinemasının umumunda cinsiliğin serbest dolaşım halinde bulunduğu olgusunun yanında gereğinden fazla birer oluşum olarak göze çarpıyor. Dünyanın içinde bulunduğu karmaşık manevi buhranın yolaçtığı toplumsal ve bireysel sorunlarla beraber, hazza ve zevke dayalı performansların insanlık ve vicdani duyarlılık adına biraz sorgulanması gerekmiyor mu? Ayrıca sinema seyir kültürünün arttırılması ve yaygınlaştırılması gibi başat bir hareket noktası olması gereken uluslararası bir festivalin bilet fiyatlarının en az yarı yarıya bir seviyeye çekilmesi daha uygun olur sanıyorum.

İzlenesi filmler

Festivalde gösterilecek filmleri gözden geçirdiğimizde, Uluslararası Yarışma bölümünde karşımıza çıkan ilk film 'Bitmemiş Şarkı / Qateh-yi Natamam' 2001 İran yapımı çalışmanın yönetmeni Mezier Miri. Eser, bir müzikoloğun eski halk şarkılarını doğduğu bölgede derlemedeki serüvenini işliyor.

'Edebiyattan Beyazperdeye' kısmında bir Arnavutluk yapımıyla karşılaşıyoruz: "Sloganlar." 2001 Cannes Film Festivali 'Gençlik Ödülü' kazanmış olan filmin yönetmeni Gjergj Cuvani. Film, 1970'lerde Arnavutluk'ta cari olan rejimle çelişkiye düşen bir öğretmenin mücadelesini perdeye getiriyor.

'Özel Gösteri' bölümünde Rus sinemasından bir klasik yer alıyor: "Film Kameralı Adam." Kurgu kuramının kurucu isimlerinden Vertov'un 1929 yapımlı sessiz eseri, görüntünün değişik katmanlarına dayandığı yorumuyla, sinema dilinin sınırlarını zorladığı bir hareketli resimleme gerçekleştiriyor.

'Beyazperdede Müzik' bölümünün öne çıkan ismi ise "Ayazda Bir Yürek/Un Coeur en Hiver." Fransız sinemasının önemli yönetmenlerinden Claude Sautet'nin 1992 yapımlı eseri, iki eski dostun, müziğin sanat yanıyla olan irtibatının içine yansıyan bir gönül ilişkisini sunuyor. Filmin Venedik Film Fest. 'Gümüş Arslan: En İyi Yönetmen' gibi başka saygın ödülleri de bulunuyor.

Alain Delon'un oynadığı filmlerden seçmelerin yeraldığı toplu gösteride "Kiralık Katil/Le Samourai" göze çarpıyor. Loş aydınlatılmış filmlerin ustası olarak tanınan Jean-Pierre Melville'in 1967 yapımı filmi, yalnız yaşayan bir kiralık katilin hayatından varoluşçu ve üslupçu bir dram çiziyor.

'Dünya Sinemasının Genç Yıldızları' bölümünün dikkatimizi çeken filmi, "Chico". Ibolya Fekete adlı Macar yönetmenin çektiği çalışma, Güney Amerika'da doğmuş bir devrimcinin, Macaristan ve Yugoslavya İç Savaşı'nda devam eden eylemci hayatında bir iç hesaplaşmayla karşı karşıya kalmasını görüntülüyor. Film, Karlovy Vary Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ve 'Evrensel Kilise Jürisi' ödüllerini almış. 'Dünya Festivallerinden' kısmının ilgi çekici filmi "Çıldırtan Aşk/Juana la Loca", 2001 yapımı. Yönetmen Vicente Aranda eserinde, Kastilya ve Aragon kraliçesinin eşine duyduğu kıskançlık yüzünden, hayatının geride kalan 50 yılını geçireceği manastıra kapanmasına kadar geçen süreci işliyor. Laurent Cantet'nin 2001 çalışması "İş Yok, Zaman Çok/L'Emploi du Temps", Venedik Film Fest. 'Günümüz Sineması: Yılın Arslanı' ödüllü. Film, işsiz kalan bir aile babasının bu durumunu ailesine bildirmeyip, zamanını arabasıyla dolaşarak geçirmesini perdeye aksettiriyor. Ünlü Gürcü sinemacı Otar Iosellani'nin 2002 Berlin Film Fest. 'Gümüş Ayı: En İyi Yönetmen' ödülünü kazanmış bulunan "Pazartesi Sabahı/Lundi Matin", hergün rutin olarak işe gidip gelen bir adamın, birgün hayatında bir değişiklik yaparak Venedik'e yola çıkmasını anlatıyor. Bir diğer İran yapımı olan "Gizli Oy/Rey-i Mahfi", kadın bir üstle ondan emir almak durumunda kalan bir askerin dünyaya bakışlarındaki farklılıkları görselleştiriyor. Jacques Perrin'in belgeseli "Kuşlar-Kanatlı Uygarlık", yabani kuşların göçlerini ve kondukları yerleri 300 kişilik bir ekiple yaptığı çekimlerle sunuyor.

Çağın Aynası: İnsan Hakları

'İnsan Hakları' bölümünün dikkatimizi çeken filmlerinden "Yeni Vatan/Det Nya Landet", İsveç'te yaşayan Somalili ve İranlı iki mültecinin, birlikte kaçtıkları eski bir arabayla başlarına gelenler konu ediliyor. Geir Hansteen Jörgensten'in 2000 yapımı çalışması, Berlin Film Fest. 'Evrensel Kilise Jürisi' ve Los Angeles Film Fest. 'Büyük' ödüllerini almış. İran sinemasının en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiyerüstemi'nin 2001 çalışması "A.B.C Afrika", anababaları AIDS'ten ölmüş bin çocuğun yüz ifadelerini perdeye getiriyor.

Filistinli yönetmen Mai Masri'nin belgesellerinden "Şatila'nın Çocukları", 1982 katliamından sonra hala orada bulunan, büyüklerinin elli yıl önce Filistin'den sürülmesinden sonra hayatta kalma mücadelesi veren çocukları perdeye taşıyor. Belgesel, Londra Arap Filmleri Festivali 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Görüntü' ödüllerine sahip. Diğer belgesel 2001 yapımı "Düş ve Korkunun Sınırları" ise, Şatila ve Beytüllahim el-Dayşa kamplarındaki iki kızın psikolojik ve askeri baskı altındaki hayatlarını portreleştiriyor. Film, Beyrut Film Fest. 'Jüri Özel' ödülü kazanmış.

'YENİ GERÇEKÇİLİK'İN SEMBOL FİLMLERİ

'Anısına: Vittorio de Sica' bölümünde, 'Yeni Gerçekçilik'in bu önemli yönetmeninin filmlerine öncelik tanınmış. İtalyan sinemasında, salondan çıkıp sokağa, sıradan insanların sade hayatlarını, sosyal gerçekçiliği ideolojik olarak daha tutarlı bir tarzda yeniden temsile tâbi tutan Yeni Gerçekçilik akımının sembol isimlerinden "Bisiklet Hırsızları/Ladri di Biciclette", hayat mücadelesi içinde olan bir babayla çocuğunun çalınan bisikletleri peşindeki dramını anlatıyor. 1948 yapımı film, bize göre Oscar ödüllerinin en önemli kategorisi olan 'En İyi Yabancı Film' ödülüne layık görülmüş. 1951'de çekilen ve aynı yıl Cannes Film Fest. 'Altın Palmiye' ve New York Film Eleştirmenleri 'En İyi Yabancı Film' ödüllerini kazanan "Milano'da Mucize/Miracolo a Milano", evsiz kalmakla karşı karşıya kalan çaresiz insanların cennette bu armağana kavuşmalarını aktarıyor. 1951 yapımı ve 1955 New York Film Eleştirmenleri 'En İyi Yabancı Film' ödülünü kazanan "Umberto D." yaşlı bir emeklinin yetersiz maaşıyla toplum içindeki saygınlığını devam ettirmesini yansıtır. De Sica'nın 1960'da çektiği "İki Kadın/La Ciociara", İkinci Dünya Harbi'nde bombardımandan kaçmak zorunda kalan genç bir anneyle kızının başına gelenleri sunuyor. Filmin 'En İyi Kadın Oyuncu' ödüllerinin yanısıra New York Film Eleştirmenleri ve Altın Küre 'En İyi Yabancı Film' ödülleri mevcut.

 
Hasretin sırlı adı 'ney' kitaplaştı
Edebiyatçı Beşir Ayvazoğlu'nun bir meşk silsilesi niteliğindeki "Neyin Sırrı Hâlâ Hasret" adlı eseri Kubbealtı Neşriyatı'ndan çıktı.
Hat sanatında Türkler zirvede
Türk hat sanatının, güzel sanatlar içinde başlı başına bir yer işgal ettiğini belirten Hattat Hüseyin Öksüz, "Bu sanat dalındaki üstünlüğümüz dünyaca kabul görmüştür" dedi. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin kültürel etkinlikleri devam ediyor. Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin kendi binasında gerçekleştirilen toplantıya çok sayıda davetli katıldı. Programa konuşmacı olarak katılan S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölüm Başkanı Hattat Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, hat sanatının doğuşu ve gelişimini anlattı. Öksüz, dünyaca ünlü ressam Picasso'nun Türk hat sanatına hayran olduğunu belirterek, "Ünlü ressam, 'Bizim resimde ulaşmak istediğimiz noktalara İslam hattatları çoktan ulaşmış' demiştir" şeklinde konuştu. Alfabede kendi fontumuzu oluşturmamız gerektiğini belirten hattat Yrd. Doç. Dr. Öksüz, Avrupa'daki her devletin kendine has bir yazı fontu geliştirdiğini ancak Türkiye'nin bu konuda bir şey yapamadığını söyledi.
Festival ödül dağılımıyla başladı
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca (İKSV) bu yıl 21'incisi düzenlenen "Uluslararası İstanbul Film Festivali", törenle başladı. Beyoğlu Emek Sineması'ndaki törende konuşan İKSV Başkanı Şakir Eczacıbaşı, vakfın 30. yılını kutladıklarını belirterek, geçmişten bugüne Türk ve dünya sinemasının gelişimini anlattı. Konuşmanın ardından, festival kapsamında düzenlenen "Sinema Onur Ödülleri", sinema oyuncusu Hülya Koçyiğit, kurgu ustası İsmail Kalkan ve yönetmen Tunç Başaran'a verildi. Ödülünü, emektar sinemacı Lütfi Akad'dan alan Hülya Koçyiğit'in, bir hayli duygulandığı görüldü. Törende, "Yaşam Boyu Başarı Ödülü" de, dünyaca ünlü İspanyol yönetmen Carlos Saura'ya verildi. Ödülünü Şakir Eczacıbaşı'nın elinden alan Saura, ödülü, beraberindeki küçük kızı Anna'ya verdi. İstanbul'a ikinci kez geldiğini ifade eden Saura, "Bu muhteşem festivale katılmaktan dolayı mutluluk duyuyorum" dedi. Daha sonra festivalin açılış filmi olan, Claude Miller'in yönettiği "Betty Fisher ve Diğer Öyküler" adlı film gösterildi.
14 Nisan 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED