|
|
'İtiraf'ın asap bozan seyircisine ithaftır
Feleğin çemberinden geçmiş bir kadın, Saliha ana, 'Şarkıcı Kader'i değil, öz kızını, yani 'Kendi Kader'ini bulmak için İtiraf'taydı. Oysa karşısında, ezmeye, yoketmeye şartlanmış bir irade vardı; Seyirci... Feleğin çemberi diye bir tabir vardır; söylerken bile insanı öylesine yaralar. Bazıları "feleğin çemberinden geçen" kişilerin başına gelenleri anlatırken önce bir "ah" çeker, ardından karşısındaki kişinin gözlerinin ta içine bakarak sıralar; fakirmiş çok, kötü yola düşmüş, evi-arabası yanmış, masummuş ama cezaevine girmiş... Öyle uzun ve öyle karmaşıktır ki "feleğin çemberi" denen vaziyete "ulaşmak"; bir miktar kısa kalsa "felaket zinciri", ciddiye alınmaz. Bir kadın çok fakir olabilir ama ona acımak için biraz daha trajedi, gözyaşı lazımdır... Herşeyi bilen kadınlar İşte böyle bir grup hep var, Reha Muhtar'a İtiraf programına hemen her hafta katılanlar arasında. Şarkıcı Kader'in, kendi kızı olduğuna dair duyumlar aldığını söyleyen ve iddiasına kanıt olarak ona çok benzeyen kızını getiren Saliha ananın başına gelenler de bu grubun çabalarıyla olmamış mıydı? Sanatçıların sonradan ortaya çıkma anne-babaları, "şöhretini sömürmek istemekle" suçlanır ya hep. Bunun son örneği olan Saliha ana, böyle bir dert taşımadığını, sadece kızının kendisini kabul etmesinin gönlünü rahatlatacağını anlatmış ama inandıramamıştı. Kime mi? Reha Muhtar'ın bazılarına, "Sen geçen hafta da buradaydın" dediği kadınlara. Şarkıcı Kader'in annesi olduğunu iddia eden Saliha ana, "Çok fakirdim, çocuğuma yiyecek bulamadım, yuvaya verdim" diyor, salondaki kadınlar mikrofonu kapıp, "Ben de fakirdim ama çöpten ekmek topladım, merdiven sildim" diyerek tersliyorlardı. Yani söz, "Beceriksiz kadın, sen de merdiven silseydin"e geliyor. Kader'e benzediğini söylediği kızı geliyor bu kez salona Saliha ananın. Kadınlar bu kez kızı inceliyor ve butonlara basıp oy kullanıyorlardı: Hayır, onun kızı değil... Neye dayanarak, kimden bilgi alınarak, kimsiniz siz? "Oh be, reddetti, alkış!"
Derken, şarkıcı Kader'i "büyüten anne" girdi. salona. Kamera yerlerinden kalkıp, "gerçek anne"yi tesbit etmek isteyenleri gösterdi. Kadının ağzına, burnuna, kaşlarına bakarak, birbirlerine dönüp, "Hımm.. Evet bu Kader'in annesi" dediklerini okuyabildik dudaklarından. Biz, altyazılarda, Reha Muhtar'ın, Saliha ananın gerçek kızını bulduğunu öğrendik. Ve Muhtar nihayet telefon bağlantısı kurdu ve Saliha ananın gerçek kızını alıp büyüten baba ile konuştu. Saliha ana sevindi buna. Fakat Kader telefona gelip, "Seni görmek istemiyorum, doğurmasaydın beni" deyince, salondaki kadınlar "gururla" alkışladılar. Neyin intikamını alırcasına... Saliha ananın sadece fakir olduğu için feleğin çemberinden geçmiş olabileceğini neden kabul edemiyorsunuz? Neden buraya gelip, sonuna kadar tutuyor ya da eziyorsunuz iki taraftan birini? Sahi kimdiniz siz?..
FİLM GİBİ'YE Mİ GİTMELİ? Reha Muhtar, Saliha ananın "Gerçek kızımı buldun, n'olur yüzünü de göreyim" sözüne karşılık olarak, "Kızın istemezse bişey yapamayız" diyor. Saliha ana, şimdi Film Gibi'ye mi gitmelidir? Kızına iki dakikalık bir mesaj gönderip, yüzünü görebilmek için... Belki orada biraz iyileşir incinen gururu. Gördüğüm odur ki, Sinan Çetin salondaki izleyicilere mikrofon verip, "Baksaydın kızına" diye azar işittirmezdi, "feleğin çemberinden geçen" konuklarına. SEYRİ ŞAHANE Küçük bir öneri; Olur mu olur! Rating aşkına bilim gelişir Sayfamızın sıkı takipçisi -adını vermek istemeyen- bir okurumuz, köşemize katkıda bulunmak istemiş: "Ekranlardaki görüntü parselasyonu, kişilerin ürettikleri ve bu ülkenin toplam değerine yaptıkları katkıya göre yeniden tanzim edilse ne olurdu? Yani, halkın önüne çıkartılan "star"lar bilime, sanata, edebiyata, spora, tarihe ya da siyasete katkılarına göre belirlense ve buna göre ekranda kalsalar. Mesela her akşam, Seda Sayan'ın yerine Alev Alatlı, Mustafa Topaloğlu'nun yerine de ünlü doktor Mehmet Öz'ün elinde röntgen filmleriyle boy gösterdiğini düşünün. "Bilmem kimden şaşırtıcı açıklamalar. Kulaklarınıza inanamayacaksınız" anonsunun arkasından da "Ünlü Türk uzay bilimci yeni bir yıldız keşfetti" haberinin geldiğini. Ne olur? Şu olur. Bir kere, TV şöhretinin tadını alanları, kazısanız da bir yere gitmezler. O, Seda Sayan'lar, İbrahim Tatlıses'ler, Artolar, Mehmet Aliler, Asena'lar ertesi gün başlarlar ilim tahsil etmeye. Kimi, kimya , kimi fizik kimi de astroloji öğrenir. Sonra da şöyle demeçler verirler: "Allah seni inandırsın, benim bilime ilgim taa küçükten belliydi. Annem beni çarşıya götürürdü de hemen kütüphaneye koşardım" İddia ediyoruz... Bu yöntem iki ay denensin, senesine kalmaz televolelerden Nobel Adayı en az 5 kişi çıkartırız. Ne de olsa "rating"ten daha büyük motivasyon var yok şu alemde...
|
|
|