T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir Başyazar ölmüş diyeler!..

Türkiye gazetesinin, "28 Şubat post-modern darbesi"nde susturulan Başyazarı Yalçın Özer öldü...

54 yaşındayken, kalp krizi sonucu ecele yenildi Özer...

Bir defasında, başına gelenleri anlatmıştı Yalçın Özer..

28 Şubat'ın malûm brifinglerinden birine, Türkiye Gazetesi'nin temsilcisi olarak katılmış..

Salonda, brifingin başlamasını beklerken, oturduğu koltuğun yanına, genç bir subay gelmiş.. Eğilmiş:

-Yalçın Bey.. Sizi telefondan istiyorlar, demiş.

Yalçın Özer kalkmış, salondan dışarı çıkmış..

Salonun dışında, daha yüksek rütbeliler varmış..

Yalçın Özer'e:

-Maalesef sizin bu brifingde bulunmanız mümkün değil... Binayı hemen terkedin, demişler..

"Olur böyle şeyler" değil mi?

Sonra, yazıları kesildi Yalçın Özer'in..

Dün İnternethaber.com'da, arkadaşımız Hadi Özışık, o dönemi şöyle özetlemişti:

-Mesut efendi ve tayfasının susturduğu Yalçın Özer'e, Enver abisi dahil hiç kimse sahip çıkmamıştı... Yoo hakkını yemeyelim... Enver Ören, maddi desteğini hiç eksik etmedi. Bir dediğini iki etmedi Yalçın Özer'in... Ama kalemini iade etmedi... İktidarın baskısına boyun eğmek zorunda kalan Enver Ören, yıllar sonra TGRT'nin başarılı Ankara Temsilcisi, Yalçın Özer'in kardeşi Metin Özer'i de susturmak zorunda kaldı...

Evet...

Bazan böyle "soyadı kırımları" da olur...

Eşim Canan Barlas'ın "Yeni Yüzyıl"daki ve benim "Sabah"taki yazılarımız da, böyle kestirilmişti.

Daha bana bildirim yapılmadan bir gün önce, Bodrum'daki bir davette, Mesut Yılmaz'a yakın isimler, "Mehmet Barlas'ın yazıları kesiliyor" diye, konuklarına müjde vermişlerdi.

Reha Muhtar'ın "Ateş Hattı"na canlı bağlanan bir Sabah-Etibank yöneticisi de, iki yıl sonra, "Barlas" adına getirilen yasağı şöyle açıklamıştı:

-Üstün bir irade, Mehmet Barlas'ın yazı yazmasına karar vermişti... Aynı üstün irade, Mehmet Barlas'ın yazı yazmamasına karar verdi... Mesele çok basit.

Evet... O üstün iradeler her kimler ise, bir kısmı iktidarda, bir kısmı emekli ve yargılanıyor, bir bölümü de cezaevinde...

Ve Yalçın Özer, susturulmuşluğun ezikliğini taşıyarak, 54 yaşında kalp krizi geçirip, öldü...

Cengiz Çandar veya Mehmet Ali Birand da, andıçlanıp, hedef gösterildikleri için, "başka şekilde" ölebilirlerdi...

Uğur Mumcu'yu, Abdi İpekçi'yi, Çetin Emeç'i vurarak öldürenler de, neticede onları susturmadılar mı?

Ne diyor filozoflar:

-Hukuksuz devlet, örgütlenmiş şiddettir!..

Önceki gün Yeni Şafak'ı polis bastıktan sonra, pek çok meslektaşımız olaya karşı tepki koydu. Ertuğrul Özkök'ün, Rauf Tamer'in, Hasan Cemal'in tepkileri, bir şeylerin değiştiğini gösteriyor...

Keşke herkes, yaşananları bilerek, 28 Şubat 1997'ye geri dönebilseydi...

En azından, Dinç Bilgin cezaevinde olmazdı...

ŞAKA

Ama ne uygarlık!..

Bizim Anayasa Mahkemesi'nin gündemi, Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyini de yansıtmıyor mu?

-Tayyip Erdoğan mı yasaklanacak?

-HADEP mi kapatılacak?

Bir ülkede, siyasi partilerin açık tutulmasından çok kapatılmaları, siyasetçilerin özgür olmasından çok yasaklanmaları iuçin hukuk çalıştırılırsa, buna "çağdaş uygarlık düzeyi" denilmez mi?

GÜCÜME GİDİYOR

Sessiz çoğunluk köşeye sıkıştırıldı!

Tam anlamı ile bir "sessiz çoğunluk" olayı yaşanıyor bugünkü Türkiye'de...

Halkla ilişkileri kopuk bir kadro, ülkeyi yönetemiyor... Aslında, İMF'den hangi talimat gelecekse, ona göre hazır-ol vaziyette bekliyorlar.

Toplumun, mesela ısınma konusunda canına tak ettiyse, "doğalgaz biraz ucuzlasın" falan diyorlar. Ama dünyada petrol ucuzlarken, bütün akaryakıt ürünlerine de, haftada bir zam yapıyorlar...

Ve "sessiz çoğunluk", sessiz ve ezilmiş, olayı içinde yaşıyarak eziyet çekiyor...

Bir e-mail geldi.. "İçinizden Biri" imzalı...

Konu, "gücüme gidiyor"du...

"Her ay otomatik olarak elektriğe, suya, benzine, telefona, doğalgaza yapılan zamlar
Çukurlara batıp çıkmak
İşe gidiyormuş gibi yapıp, dolaşıp eve gelmek
Çocuğumun yüzüne bakamamak
Eşime hediye alamamak
Bütün bunlara karşı eli kolu bağlı oturmak
Gücüme gidiyor...
Okuduğum okullar, çektiğim çilenin karşılığında elde ettiğim sonuç
Her yerde torpille iş bulma
Gücün ve paran yoksa adam yerine konmama
Gücüme gidiyor...
Sürekli yardım dilenen bir ülke
Kendi bireyinin iyiliği için değil, zorla yaptırılan reformlar
Beni beden yeteneksizlerinin yönetmesi
Çocuğumun geleceğini bu yeteneksizlerin iki dudağı arasına bırakmam
Sunulan hortumculardan hortumu beğenmem
Çok gücüme gidiyor...
Daha o kadar çok şey var ki,
Burada anlatmak çok güç.
On dakika kendimi dinlediğimde
İçimizdeki sesle yaptığım mücadele
Bir bilseniz nasıl gücüme gidiyor."


9 Ocak 2002
Çarşamba
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED