AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

D İ Z İ
'Onu savaşta tanıdım'

 Aliya İzzetbegoviç tezahurat olur veya üzerine gösteri gölgesi düşer korkusuyla Cuma namazını hangi camide kılacağını en son ana kadar gizli tutardı. Gideceği camiyi, Oğluna ve korumalarına, arabaya bindikden sonra söylerdi. Dini istismardan çok korkardı ve cami avlularındaki ilgiden son derece rahatsız olurdu.
Mutevazı evinde sadece emeklilik maaşıyla geçiniyordu. Son ânına kadar hep sâde bir hayat yaşadı... Arkasından mal ve mülkler bırakan bir lider değil, halkına hürriyeti kazandıran örnek bir mücadele ve ışık tutan eserler bıraktı...

Onu hep uzaklardan duyardım. Genç bir gazeteci olarak dış politikaya yeni yeni ilgi duymaya başlamıştım. Balkanları dergi ve kitaplardan öğrenmeye çalışıyor, Almanya ve İsviçre başta olmak üzere, Balkanlardan gelenlerin kurdukları teşkilatlara giderek bölge ile ilgili bilgi alıyordum. Yugoslavya'yı meydana getiren Cumhuriyetlerden Hırvatistan, Bosna Hersek, Kosova, Sancak ve Makedonya'dan kaçarak Avrupa ülkelerine sığınan siyasi öncülerle buluşup siyasi faaliyetleri öğreniyor ve örgütleri tanıyordum. Bosna müslümanlarının mücadeleleri sözkonusu olsun da, Ali izzet Begoviç adı zikredilmesin; mümkün değil. Halkına kendini adamış, İnanmış samimi bir müslüman olduğu için defalarca mahkemeye çıkarılmış, 9 yılını zindanda geçirmiş olan bu 'İslamcı lider' hep sembol isimdi.

Aliya ile karşılaşıyoruz

Onunla tanışmayı, fikirlerinden yararlanmayı çok istediğim halde bir türlü gerçekleştirememiştim. Bosna-Hersek'in dağılan Yugoslavya'dan ayrılmasından sonra Sırp canileri tarafından tarihde eşine zor rastlanan soykırımı hareketinin başlatıldığı sıralarda, 4 Aralık 1993'te tüm zorlukları aşarak kuşatma altındaki Saraybosna'ya İgman Dağı üzerinden girmeyi başardım. Cumhurbaşkanı Begoviç'in Başdanışmanı Osman Brka'ya Viyana'da, Saraybosna'ya geleceğimi söylediğimde inanmamış olmalı ki, Saraybosna'da beni karşısında bulduğunda şaşırmıştı..

Osman Brka, Aliya İzzetbegoviç'e benden bahsetmiş, Bosna ile ilgili çalışmalarımı anlatmış. İzzetbegoviç de, "Biz ateş çemperi içinde yaşarken, bizi hatırlayıp bunca zorlukları göze alarak geldiğine göre, mutlaka görüşelim" demiş. Şehri çevreleyen tepelere yerleşen Sırplar, Saraybosna'yı sürekli bombalıyorlardı.

Günde takriben 300 top mermesi şehir merkezine düşüyordu. Cumhurbaşkanlığı binası, seçilen hedeflerin başında geliyordu. Buna rağmen İzzetbegoviç, Başbakan Haris Silayiç ve Cumhurbaşkan Yardımcısı Eyüb Ganiç başta olmak üzere müslüman Boşnak halkının siyasi öncüleri bu binada çalışmalarını sürdürüyorlardı. Osman Brka ile Cumhurbaşkanlığı sarayındayız. Çalışma odasının girişinde Aliya İzzetbegoviç'in oğlu Bâqır Begoviç bizi karşıladı. Onunla Viyana ve Cenevrede önceden görüştüğüm için, tanışıklığımız vardı.. Nihayet kapılar açıldı ve Aliya İzzetbegoviç bizi ayakta karşıladı ve kucakladı. Karşımdaki insan, içinde bulunduğu çetin mücadele-savaş şartlarına ve ilerleyen yaşına rağmen dimdik ayakta ve kararlıydı. Dışarıda çatışma sesleri hiç kesilmediği gibi zaman zaman yakınımıza top mermileri düşüyordu. Her an bir top mermisi başımıza da düşebilirdi.. Böyle bir ortamda süren sohbetimizde, dünyadaki değişimler ve Balkanlarda meydana gelen olayları tartıştık. Onun olaylara bakışı, tarihi bilgisi ve gelişmeleri değerlendirme tarzı beni ciddi manada etkilemiştir. Onunla sonraki yıllarda defalarca biraraya geldim. Önemli konuları tartışıp fikirlerine baş vurdum. Kıymetli fikirlerinden çokca istifade ettim.

Münevver bir liderdi

Cesaret ve kararlılığıyla hemen herkesin dikkatini üzerinde toplayan İzzetbegoviç, bütün baskılara rağmen boyun eğmeyen ve inandığını hiç çekinmeden her yerde savunan bir insandı. İslamî kimliğini her zaman ve mekanda sergilemekten çekinmeyen, inancından taviz vermeyen bir şahsiyet idi.. Bu tavrını Mahkemelerde yargıçlara karşı olduğu gibi birçok uluslararası kurum ve kuruluşların düzenlediği toplantılarda da ortaya koymuştur. Bunların birine ben de şahid oldum. 4-5 Aralık 1994'te Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de gerçekleştirilen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı zirvesinde, 52 ayrı ülkenin Devlet veya Hükümet başkanının katıldığı toplantıda kadeh kaldırmayan tek lider o idi. Genç yaşta başlattığı siyasi çalışmalarında, o, her zaman asimile edilmek istenen milletini, öz kimliği olan İslam kültürüyle ayağa kaldırmanın mücadelesini vermişti. O hep zoru ve çileyi seçti. Osmanlı'nın Balkanlar'dan çekilmesiyle Sırp ve Hırvatlar tarafından yeryüzünden silinip toprakları işgal edilmek istenen Müslüman Boşnak halkı tarihinde ilk defa bağımsız bir ülke olarak semalarında bayrağını çekip kendi ordusunu kurmaya muvaffak olmuşsa, bunda şüphesiz Aliya ve arkadaşlarının çok büyük rolü olmuştur.

Zoru ve çileyi seçti

O sadece siyasi bir lider değil, Bosna halkının sembolü karizmatik bir liderdir de. Denilebilir ki, Bosna Davası, Aliya sâyesinde büyüdü. Aynı şekilde, Aliya da Bosna Buhranı ile.. Bosna Trajedisi ortaya çıkmasaydı, Aliya, belki de zaman değirmeninin içinde ufalanıp giden nice tefekkür ve eylem adamlarından birisi olarak, kaybolup gidecekti.. Ama, Yugoslavya dağıldıktan sonra ortaya çıkan korkunç boğuşma içinde; Bosna, Aliya sâyesinde kendi öz kimliğine uygun bir çizgi izlemek bahtına kavuştu ve Aliya da, inanç, fikir ve eylemlerinin uygulama alanı olarak bulduğu, bağımsız olmak için çırpınan bir müslüman halk ve bir müslüman toprağına..Onun için de, Aliya'nın şahsında, aslında bütün bir Bosna ve hatta Balkan tarihi, ve özellikle Balkan müslümanlarının 500 yıllık sergüzeştlerinin tarihi vardı..

ALİYA'NIN KİŞİLİĞİ

Aliya tezahurat olur veya üzerine gösteri gölgesi düşer korkusuyla Cuma namazını hangi camide kılacağını en son ana kadar gizli tutardı. Gideceği camiyi, Oğluna ve korumalarına, arabaya bindikden sonra söylerdi. Dini istismardan çok korkardı ve cami avlularındaki ilgiden son derece rahatsız olurdu. Bir gün.. Sisli bir kış havası ve günlerden Cuma. Müslümanlar devam eden Sırp bombardumanından korunmak için yüksek binaların duvar diplerinden hızlı adımlarla camiye koşuyordu. Ben de daha güvenlikli bulduğum için Cuma namazını Gazi Hüsrev Bey camiinde kılmaya karar verdim. Cami, savaşa rağmen tıklım tıklım doluydu. Hocaefendi hutbede iken Aliya ve oğlu Baqır ve iki koruma girdi. Hoca hutbeyi durdurdu. Hürmeten yer almasını bekledi. Görevler ayağa kalkıp en önde yer vermek istedi. Ancak Aliya, "burası Allah'ın evidir. Burada faraklılık olmaz.. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır. Herkes, bulduğu yere oturur. Ben burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; amma, İslamı inşallah çiğnetmeyeceğiz... Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın!" demişti. Aliya'nın o tavrıyla bütün cemaat duygulanmıştı..

Emekli maaşıyla geçinirdi

Mutevazı evinde sadece emeklilik maaşıyla geçiniyordu. Son ânına kadar sâde bir hayat yaşadı... Arkasından mal ve mülkler bırakan bir lider değil, halkına hürriyeti kazandıran örnek bir mücadele ve ışık tutan eserler bıraktı. O en zor şartlarda bile adâletin üstünlüğünü esas alan bir ahlâk anlayışıyla düşmanları üzerinde bile, saygı uyandırmıştı... Asla, kin duygusuna kapılmayan; hep, iyiliğin ve ahlâkın, adâletin gerçekleşmesini gözetleyen bir fazîlet timsali olarak parladı. Gizliliği, entrikayı sevmezdi. Açık ve şeffaf olmayı önerirdi. Hesap vermekten kacınmazdı. Makam ve mevki onun için inanç ve ideallerini gerçekleştirme yolunda bir amaç değil, bir araçtı. Mutevazi ancak onurlu bir kişiliği vardı. Eleştiriye açıktı, tartışmayı severdi. Ancak haksızlığa tahammülü yoktu. Hayatı boyunca, Allah'a ve İslama göre şekillenen şahsiyetine, kendine olan güveniyle hep dik durmuştu. Son yıllarında ise, gençlerin yolunu açmak için, huzur içinde makamını güven duyduğu genç kadrolara bıraktı ve onlara tecrübeleriyle yardımcı olmayı sürdürdü..

Boşnakların şanlı direnişi

Aliya'yı her ziyaret edişimin ardından, günün olaylarını değerlendirip, geçmişten günümüze Balkanlardaki değişimleri ve müslüman Boşnakların varolma mücadelesi ile Aliyaínın bu mücadeledeki rolünü araştırdım. Her fırsatta sorular sorardım. Aliya büyük bir sabırla bu sorularıma cevap verirdi. Kısacası Onu tanımak ve ruh dünyasının inceliklerini sezmek için onun tefekkür dünyasında girmeye çalıştım.

Bu yoldaki her adım atışımda, gördüm ki o bir derya, ve o bir sabır taşı. Bir dafasında bana, ësenin soruların beni yeniden tarihe getiriyor. Her tefasında geçmişi hatırlıyorum ve bütün bir tarihimiz gözümün önünde canlanıyor.. Ve, geçmişi hatırladıkca geleceği daha iyi görebiliyorum. 'Nereden nereye' diyerek ufkum genişliyorî demişti. O zamanlar aldığım ses kayıtlarını yeniden dinliyorum ve notlarımı yeniden okuyorum . Onunla olan beraberliğimi bir kazanım ve bir güzel talih olarak kabul ediyorum. Yeni Şafak için hazırladığım bu dizide . Yakın gecmişimizde Balkanlarda yaşananlar, Sırp çetnikleri ve Hırvat Ustaşaların yaptığı zülümler ve bunlara karşı milletçe inanç değerleriyle varolma mücadelesi veren müslüman Boşnak halkının şanlı direnişini bulacaksınız. Ayrıca Aliyaínın kendi ağzından gençliğini, Müslüman Gençler Teşkilatı'na katılışıyla başlayan cile dolu hayat mücadelesini ve Onun Önderliğinde Bosna'da yükselen bayrağı okuyacaksınız.

YARIN: ALİYA İZZETBEGOVİÇ HAYATINI ANLATIYOR




 
Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

width=120 height=52> Mehmet Koçak
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED