AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kemalizm'i özelleştirelim

Sizi bilmem ama bende şöyle bir kanaat oluştu: Kemalizm'in devlet ideolojisi olması, Kemalistlerin ahlakını olumsuz etkiliyor.

Kemalist okurlarım, klavyenin tuşlarına içi hakaret dolu bir silahın tetiğine basar gibi basmaktan vazgeçer de, sükunetle dinlemeyi ve okumayı denerlerse, arz edeceğim.

Edeceğim etmesine de, bunu, yani sükunetle okumayı, tartışmaya katılmayı, hazmetmeyi, his ve heyecanla değil akıl ve mantıkla hareket etmeyi, bir ideolojiye mensup olmanın fikri olgunluğunu gösterebilmeyi becereceklerinden pek umutlu değilim.

Bunun en son örneğini ünlü "31 Mart olayları" ("Söz vaktinde açılır" derler, 13 Nisan'da tam 93. yıldönümünü 'idrak' edeceğimiz askeri kalkışma) bağlamında, Hareket Ordusu'nun İstanbul'da nasıl bir "yağma hareketi" gerçekleştirdiğini, bir görgü tanığının kaleminden verdiğim yazı dolayısıyla yaşadım.

Haksızlık etmek istemem. Kemalistlerimiz içerisinde, bilgi ve birikim sahibi olanların mevcut olduğunu biliyorum. Hatta bunlardan bir kaçıyla çeşitli platformlarda birlikteliğimiz de olmuştur. Fakat, ünlü özdeyişte olduğu gibi, "en-nâdir ke'l-ma'dum: tek-tük olan yok hükmündedir".

Bu ideolojiye mensup olanların çoğunluğu, yukarıda dile getirdiğim gibi, ciddi bir davranış sorunu yaşamaktadırlar. Sadece davranış sorunu değil, anlama sorunu da yaşamaktadırlar. Mesela siz tarihi bir konuyu bilimsel bir çerçevede tartışmaya açmak istiyorsunuz. Bu zümre hemen harekete geçip, olayı "resmi ideolojiyle" irtibatlandırmaya kalkıyor.

Eskiden TCK'nın ilgili ilgisiz maddelerini kullanarak, az insanın canını yakmadılar. Bir gazeteci arkadaşımız, halk arasında anlatılan bir fıkradan –evet, sadece bir fıkradan- dolayı, bu zümrenin işgüzarları sayesinde, bir zamanlar mahkeme önüne bile çıkarılmıştı.

Evet, elinde yetkisi olan, hemen o yetkisini istismar ediyor. Çevresinde etkisi olan, düşünceyi katletme pahasına, bu etkisini kullanarak kendisini her kimeyse ona isbat etmeye koşuyor. Eğer elinde bu ikisi de yoksa, oturup hakaret ve tehdit mesajları yazıyor.

Bu öylesine refleks haline gelmiştir ki, bizim M. Ertuğrul Yavuz'un ağzıyla bu "muhteremler" (lafın gelişi değil, bayağı "muhteremler", çünkü "muhterem"in bir anlamı "hürmete layık"sa, bir diğeri de "dokunulmaz" demektir) ilgili ilgisiz her şeyde "korumacı" ve "himayeci" refleksleriyle hareket ederler.

Onları harekete geçiren akıl değil de refleks olunca, siz meselenin kendi çektikleri yönle bir alakası olmadığını anlatamazsınız. Evhamlarını teskin edemezsiniz. Ve tabi yakın tarihin kendisini, kahramanlarını, bazı kavramları, ve hatta bazı sıradan kelimeleri bile ağzınıza alamazsınız.

Yani bir türlü soğukkanlı olarak tartışamazsınız meseleyi.

Niçin?

Galiba bunun niçinini buldum: Kemalizm resmi ideoloji olduğu için.

Aslında Kemalizm'i devletin resmi kanatları altında "korunmaya muhtaç" bir ideoloji olmaya mahkum edenlerin, bu 'ideolojiye' ve onun mensuplarına büyük kötülük yaptıklarını düşünüyorum.

Bunun sonucu olarak tartışmıyorlar, tehdit ediyorlar. Konuşmuyorlar, hakaret ediyorlar. Akıl ve mantık yerine, his ve heyecanla hareket ediyorlar. Bütün bunların sonucunda da iyi yetişmiyorlar. Kendilerini yenileyemiyorlar. Karşı tezleri bilmiyor, bilmedikleri için de cahil kalıyorlar. Cehaletlerini bastırmak için ciddi meseleleri gürültüye getiriyorlar. Bilimsel platformda tartışılacak konuları, "güvenlik" platformuna kasıtlı-kasıtsız taşıyarak, kara-mizahın konusu oluyorlar.

İşte bunun için bir teklifim var: Gelin Kemalizm'i devlet ideolojisi olmaktan çıkarıp özelleştirme kapsamına alalım. Eğer özelleşirse, bundan üç unsur kârlı çıkacak.

Birincisi Kemalizm'in kendisi kârlı çıkacak. Çünkü ancak o zaman kendi ayakları üzerinde durabilme şansına kavuşacak. "Devlet destekli", bir başka ifadeyle "sübvanse edilen" bir "izm" olma ayıbından kurtulacak. Diğer ideoloji ve öğretilerle eşit şartlarda sahaya inecek. Ne o, Kemalistlerimiz bundan korkuyorlar mı yoksa? O zaman, kendilerine ve ideolojilerine güvenmiyorlar demektir ki, işte bu Kemalizm'in en yumuşak karnıdır.

Kârlı çıkacak ikinci zümre, "samimi Kemalistler" olacak. Çünkü onlar hep sahtelerinden şikayet eder dururlar (Nadir Nadi'nin Ben Atatürkçü Değilim adlı kitabını hatırlayın). Ama, bunun çözümü üzerinde hiç kafa yormazlar. Bu işin sahtesini önlemenin tek yolu bizim teklifimizin hayata geçirilmesidir. Değilse, devletin (aslında "milletin") imkanlarını kullanmak isteyen, milleti soymak isteyen, hak etmediği yere gelmek isteyen kötü niyetliler, bu amaçlarına "devlet ideolojisine" şirin görünerek, hatta en hızlı Kemalist ayaklarına yatarak ulaşmak isteyeceklerdir. Zaten öteden beri olan da budur. Başka türlü bunun önüne geçmek imkansızdır. Adam hırsız. Suçüstü yakalanmış. Yaptığının hesabını vermek yerine, "resmi ideolojinin kutsallarına" ait bir jargonla savunmaya geçiyor. Ne alaka?

Kârlı çıkacak üçüncü unsur devlet-millettir. Çünkü, Kemalizm günümüzdeki mensuplarının "memur zihniyeti" sayesinde, "zarar eden ve zarar ettiren bir KİT" haline gelmiştir. Devlet koruma ve zırhının ardından çıkıp özelleşsin. Sahaya inip diğer ideolojilerle eşit şartlarda yarışsın.

Kim bilir, belki o zaman kâr eder ve ettirir de, hepimiz kârlı çıkarız.


11 Nisan 2003
Cuma
 
SAMİ HOCAOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED