AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Hep o parmak

Irak'ın BM daimi temsilcisi büyükelçi Muhammad AlDouri, heykellerin devrildiği gün, "Oyun bitti" deyiverdi. ABD savunma bakanı Donald Rumsfeld, büyükelçiye, "Hayır, bu bir oyun değildi" cevabını vermekte gecikmedi... Bazıları, sadece dar bir ilgi çevresinin anlayacağı şifreli dille konuşmayı sever. AlDourri-Rumsfeld söz düellosu biraz o çerçeveye giriyor.

Söz düellosuna önem verişim, Rumsfeld'in Irak'ı, Saddam Hüseyin'i, Baas rejiminin önde gelenlerini en iyi tanıyan Amerikalı siyaset adamı oluşu sebebiyle. 1983 yılı Aralık ayında, Rumsfeld, Bağdat'a kadar giderek Saddam Hüseyin'i ziyaret etmiş ve ABD-Irak arasındaki şekerrenk ilişkilerin yeniden canlanmasına yarayan süreci başlatmıştı. Rumsfeld'in gezisi Amerikan basınına geniş biçimde yansımış, Saddam-Rumsfeld el sıkışmasına dair fotoğraflar "Yeni bir dönemin başlangıcı" olarak sunulmuştu.

"Yeni bir dönem" yanlış bir yakıştırma değildi. Rumsfeld'in Bağdat'ı ziyaret edip Saddam'la fotoğraf çektirmesinin üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden ABD ile Irak arasındaki ilişkiler 'stratejik' sayılacak bir boyuta yükseliverdi. 1984 kasım ayında, Washington, sadece diplomatik ilişkileri tazelemekle yetinmedi, Amerikan firmalarını Irak'la ilgilenmeye teşvik de etti. Irak'ın hayat damarı petrolle de ilgiliydi ABD; daha fazla gelir temin edebilsin diye, Irak petrolünü Ürdün ve Suudi Arabistan üzerinden Batı'ya ulaştıran iki boru hattı Amerikan firmalarının katkısıyla gerçekleştirildi.

"Bunları şimdi yazmak kolay" diyenleri uyarırım. Dün, burada, Saddam Hüseyin'in CIA ile irtibatı konusundaki bilgileri aktardığım kaynak Amerikan UPI ajansıydı, muhabir Richard Sale, haberini, Saddam sonrasında yazmıştı; ancak Rumsfeld-Saddam ilişkisine dair bu bilgileri edindiğim Con Coughlin'in "Saddam: The Secret Life" (Saddam: Gizli Hayat) adlı kitabı geçen yıl yayımlandı. Yani, Saddam gitmeden önce...

Coughlin, CIA'nin Bağdat'ta kopuk duran irtibatının 1979'da yeniden kurulduğunu yazıyor (s. 215). 1979, Saddam Hüseyin'in 'perde gerisi lider' konumundan devlet başkanlığına yükseldiği yıldır. Saddam Hüseyin, CIA adına ilk kez 1958 yılında kanlı bir eyleme girişmişti; devlet başkanlığına çıkışının CIA'nin Bağdat'ta yeniden bitivermesiyle aynı yıla rastgelmesinin bir anlamı olmalı...

Bizim topraklarda, özellikle siyaset alanında bulunan insanlara "CIA irtibatı" yakıştırılmasının bir tür spor olduğunu, iddianın çoğu kez temelsiz kaldığını ben de biliyorum. Ancak, Saddam'ın Amerikan istihbarat örgütüyle ilişkisi bir 'yakıştırma' değil. Sağlam kanıtları ve görgü tanıkları var. Hayatıyla ilgili kitaplardan, Saddam'ın, ilişkisinin 'Iraklı' görgü tanıklarını fazla yaşatmadığı anlaşılıyor...

Donald Rumsfeld'in girişimiyle ABD ile Irak arasında yeniden kurulan sıcak ilişki Irak-İran Savaşı günlerine denk düşüyor. O savaş sırasında, Washington'un, CIA aracılığıyla, Bağdat'ı 'altın değerinde' stratejik bilgilerle beslediği biliniyor. önceleri, "Hem Irak'a hem de İran'a 'düşmanın hareketleri' ile ilgili uydu fotoğrafları verin" denmiş CIA'ye, sırf iki ülkeden hiçbiri diğerine askerî üstünlük sağlayamasın diye... UPI muhabiri Sale'in konuştuğu bir istihbaratçı, "Astlarıma bunu tebliğ ederken aklımı kaçırıyordum" demiş yakınarak...

CIA, daha sonra, elindeki değerli bilgileri sadece Irak'a sunmuş; ülkeye gelen CIA ajanlarıyla buluşup bilgi alışverişinde bulunsun diye, Saddam Hüseyin, istihbarat örgütünden üç kişiyi bizzat kendisi görevlendirmiş... Saddam'ın hayatını yazan Adel Derwish, "Savaşın kaderini değiştiren FAO yarımadasına saldırıda Irak'ın üstün gelmesi için, CIA ve DIA, tam üç gün, İran'ın radarlarını körleştirdi" bilgisini veriyor.

Saddam Hüseyin ile yakın çevresinin, bir hafta önce sokaklarında cirit attığı Bağdat'tan buharlaşması hepimizi kafasını karıştırdı. ABD'nin hiç uyumayan uyduları, Bağdat'a dönük radarları, Saddam ve adamları ortalıktan kaybolurken ne yapıyorlardı acaba? Kendi uydularıyla radarlarını da karartmış olmasın CIA?

Bağdat'ın düşmesinden sonra yağma edilen villalardan biri Irak'ın öndegelen siyasilerinden Tarık Aziz'e aitti. Evde 'Amerikan hayranlığı' diye tanıtılan eşyalar bulunduğunu yazdı gazeteler... Ben, o eşyaların, muhtelif Amerika ziyaretleri sırasında, Tarık Aziz'e hediye edildiklerinden eminim. Aransa, herbirinin üzerinde, şimdilerin ünlü şahinlerinin kartları bile bulunabilir. 1984'te Washington'a gittiğinde, Keldani Hıristiyan olduğu özellikle vurgulanan Tarık Aziz, dönemin en ünlü politikacıları ve bizzat ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından kabul edilmişti çünkü...

Neyse. Uzun yıllar CIA tarafından desteklenen bir liderin başında bulunduğu bir yönetim gitti, önümüzdeki günlerde, onun yerini, yine CIA tarafından kurulmuş Iraqi National Congress (INC, Irak Ulusal Meclisi) adlı örgütün oluşturacağı yeni bir yönetim alacak... Coughlin'in 'Saddam' kitabında (s. 287) şu satırları okuyoruz: "1992 yılında, CIA, Kürtler dahil 40 kadar Iraklı muhalif grubu Viyana'da biraraya getirip INC'yi oluşturdu. (..) INC CIA tarafından paraca destekleniyordu; sadece ilk yılında 23 milyon dolar akıtıldı bu örgüte..."

AlDourri de doğru Rumsfeld de... Bir oyun bitti bitmesine, ama yeni bir oyun başlıyor...


14 Nisan 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED