AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Sansüre uğradım' demek için sansüre karşı olmak gerek

Besteci-piyanist Fazıl Say, Sivas katliamında ölen şair Metin Altıok'un anısına bestelediği oratoryo seslendirilirken kullanılan görüntülerin yayınının engellenmesini tepkiyle karşılamış.

"Bu bir sansürdür" demiş. Ve devam etmiş:

"Ya katilden yanasınız, ya ölüden."

Doğru. Ya sansürden yana olursunuz ya da karşı çıkarsınız. Fazıl Say'a bir sansür uygulanmışsa buna karşı çıkılmasından yanayım.

Yalnız, Say'ın 'sansür' yakınmasını duyunca fena halde irkildiğimi de söylemeliyim. Sansüre karşı olmak, tutarlı olmayı gerektiren ciddi bir iştir.Bu karşı çıkmak meselesi çifte kriteri kaldıran bir şey değildir.

Fazıl Say sansüre karşı çıkıyor, bu güzel bir şey ama bunu yaparken başka bir konuda aynı tutarlılığı göstermiş olması gerekmez mi?

Lafı uzatmadan irkildiğim meseleyi anlatayım: Aynı Say, iki yıl önce, Nazım Hikmet'in bestelediği bir şiirinde, bizzat sansür uygulamasaydı ya da ugulanan sansüre sessiz kalmamış olsaydı, kuşkusuz bunları söylememe gerek kalmayacaktı. Say'ın, Nazım Hikmet'i sansürleyerek bestelediğini, ilk kez Avrupa'da yaşayan değerli gazeteci Doğan Özgüden ortaya çıkarmıştı.

Özgüden bana da gönderdiği e mail mesajında şöyle diyordu: "Kültür Bakanlığı, 2001 yılında, "Türk bestecilerinin eser üretimlerini teşvik projesi" kapsamında, teknik olarak çok iyi hazırlanmış bir CD yayınlamış.

Kapağı: Fazıl Say: Nazım.

Aynı kapakta Nazım'ı seslendiren iki sanatçının daha adı yer alıyor: Genco Erkal ve Sertab Erener. Seslendirmeye ayrıca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Çoksesli Korosu'nun katıldığı belirtiliyor. Eser ilk kez 5 Ekim 2001'de Ankara'da seslendirildi. CD'sinin yayınlanmasından sonra da medyada büyük övgüler aldı.

Bu CD'de, Nazım'ın en ünlü şiirlerinden biri, Türkiye'nin en tanınmış piyanistinin eşliğinde, en başarılı Nazım yorumcusu olarak tanınan tiyatro sanatcısı Genco Erkal'a sansürlenerek okutturuluyor. Bu sansür CD'de ve Fazıl Say'ın babası Ahmet Say'ın içeriğini hazırladığı CD'nin kitapçığında belgeleniyor.

Nazım, 1950'de hapisten çıktıktan sonra yazdığı ünlü "Akşam Gezintisi" şiirinde büyük bir coşkuyla mahallesini anlatır. Kasabın kapısına üşüşen kedilerden çamaşırcı Huriye'nin işsiz oğluna, mahallenin veremlilerine, Rahmi bey'lerin radyosundan polis jipine, sütçü Yorgi'nin kızından bakkal Karabet'e kadar, tüm sosyal, kültürel, siyasal ve etnik zenginligiyle... Fazıl Say: Nazım'da bu şiir de vardır, eksiksiz tüm tipleriyle... Ermeni bakkal Karabet de dahil.

Bakkal Karabet'in ışıkları yanmış... Ne ki, Genco Erkal'in seslendirdigi şiirde bu dizeden hemen sonra, inanılmaz bir biçimde, tam beş dize atlanmakta ve "Mahallenin veremlileri"ne geçilmektedir. CD kitapçığında da bu beş dize yoktur.

İşte sansürlenen dizeler:

Affetmedi bu Ermeni vatandaş

Kürt dağlarında babasının kesilmesini.

Fakat seviyor seni,

Çünkü sen de affetmedin

Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına.

Nazım Hikmet, faşizan bir yönetim tarafından yıllarca hapislerde çürütüldükten sonra görece özgürlügünün daha ilk günlerinde, korkmadan, çekinmeden bu tarihsel gerçeği haykırabilmiştir.

Üzerinden tam yarım yüzyıl geçtikten sonra, Nazım'ın dizelerinin ve bu dizelerde dile getirilen gerçeğin, üstelik de Türkiye'nin en ünlü sanatçıları aracılığıyla sansür edilmesi tek kelimeyle utanç vericidir."

Bu mesaj üzerine yazdığım ve bu sütunda 10 Haziran 2002 tarihinde yayınlanan yazımda şunları söylemişim:

"Doğan Özgüden'in tepkilerine hak vermemek mümkün değil. Uygun görmedilerse şiirin tamamını almayabilirlerdi. Bu, o zaman bir tercih meselesi olurdu. Ama yukardaki dizelerin atlanması, siyasi bir tavrı yansıtması açısından düşündürücüdür. Bu, sadece bir oto sansür refleksi midir? Yoksa işin içinde başka bir neden mi vardır? Sanırım değerli sanatçılar bu konuya açıklık getireceklerdir."

Aradan bunca zaman geçti, ne yazık ki Fazıl Say ve diğer değerli sanatçılar konuya açıklık getirmediler. Bu dizeleri niçin sansürlediklerini bir türlü anlatamadılar. Şimdi Say, sansüre uğradığını söylüyor.

Metin Altok için bestelediği oratoryonun sonunda gösterilmek üzere hazırlanan görüntülerin Kültür Bakanı Erkan Mumcu'nun baskıları sonucu gösterilmediğini ileri sürüyor.

Gerçekten böyle bir muameleye maruz kalmışsa kötü… Sansürün her türlüsünü kınamak gerekir. Oysa Nazım Hikmet'i bizzat sansürleyerek sansüre karşı çıkmak pek inandırıcı olmuyor. Üstelik de bunu kendilerine yönelik bir baskı sonucu değil gönüllü olarak yaptıkları biliniyor. Kaldı ki, öyle bile olsa bir sanatçının sansürü reddederek işi bırakması gerekmez miydi? Fazıl Say'ı bir müzik adamı olarak çok takdir ediyorum. Ama Nazım Hikmet'i sansür eden -ya da sansür edilmesine ses çıkartmayan diyelim- bir sanatçı olarak, bu son olaydaki, "bana sansür uygulandı" çıkışını samimi bulmuyorum.

Sansür gibi özgürlüklere ilişkin konularda tutarlılık gerekiyor.


7 Temmuz 2003
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED