T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İhsan DENİZ

Şiir mi geri çekiliyor, şair mi?

Yukarıdaki soruyu, pek alâ, "Şiir mi öndeydi, şair mi?" veya "Şair mi şiirin(in) önündeydi, şiir mi şairin(in)?" şeklindeki yan/alt sorularla açımlayabileceğimizi düşünüyorum.

Bendeniz, -elbette istisnaları muaf tutuyoruz- hayli zamandır 'şair'in 'şiir'i(ni)n "önüne" geçtiği kanaatine varanlardanım. Bundan, 'şiir'in geri çekildiği anlamı çıkarılmamalı. Kaldı ki, bu husustaki bakış açımı çeşitli vesilelerle bu köşede dile getirdim. Oysa, burada mesele farklı; yani şiirin can çekiştiği, öldüğü şeklindeki 'hokkabaz'ların gülümseten iddiaları değil, bahis konusu olan.

Mesele şu: Şair, âdeta, kendi varlığını/varoluşunu şiire borçlu olduğu hissinden/kaygusundan uzaklaşmış ve şiiri, kendi egosunu etrafa saçmanın bir 'aracı' hâline getirmiştir. Dahası, "şair" diye nitelenmenin -bunun türlü yolları ortaya çıktı yakın zamanda- 'rant'ına, hem de hayli sefilce göz koymuştur.

Evet, 'şiir' adına talihsizliktir yaşanan: Son yıllarda çıktığı vitrinden bir türlü inmek bilmeyen, afişe oldukça ve popüler tüketim nesnesi kılındıkça yaptığı işin sahih anlamından hızla uzaklaşan 'şair', neredeyse toplumsal bir 'soytarı' hâline gelmeye başlamıştı.

'Eser'in çok geri kademelere itildiği bu vasatta, toplumun ilgisi bir şekilde şairlerin (ve edebiyatçıların) yazma uğraşlarının dışında kalan ve esasen başkalarını pek de ilgilendirmeyen veya ilgilendirmemesi gereken yönlere, örneğin onların yaşama biçimlerine, bireysel ilişkilerine, aşklarına, cinsel tercihlerine vs. çekildi. Dahası, şairler (ve edebiyatçılar) magazin dünyasının gündelik ihtiyaçlarını karşılayan birer konu mankeni, arsız birer figürü olmayı kendilerine lâyık gördüler.

Utanma ve mahremiyet hislerini tümüyle yitirdiler..

Ukalâlıkları, boşboğazlıkları, lâfazanlıkları, densizlikleri ayyuka çıktı..

Kimileri, yaşça büyük ve donanım, görgü, tecrübece bakımından da kendilerinden zengin sayılanlara bile 'şiir ve şairlik dersi' vermeye kalkıştı.

Kimileri, tabasbusun ve riyakârlığın engin denizinde yüzmeyi bir marifet sandı.

Kimileri, bukalemun mîzaçlı olmaktan hiç yüksünmedi..

Kimileri, 'ne oldum delisi' hâline geldi..

Kimileri, işi 'ticaret'e döktü; örneğin, roman furyasında oraya-buraya savruldu..

...

Peki, netice ne oldu?

'Şair', ahlâkını yitirdi!..

Kendini, şiiri(ni)n önüne koymanın trajik vebâliydi bu..

Kendini (şair) 'gösteren'i (şiir) kıyıya çekip, 'gösterilen' konumuna gelmenin zehir saçan iştahasıydı, karşımızda duran..

Bana öyle geliyor ki, sözünü ettiğim 'dangalakça' süreç biraz daha devam edecek. Ama onun da bir sonu var! Günün birinde 'şiir', yani 'eser' hakikî yerini, anlamını yeniden bulacak..

Hece'nin aralık sayısında, "Şiir geri mi çekiliyor?" başlıklı dosya konusunu görünce, biraz da bunları düşündüm...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi