AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
27 Mayıs ve hatıratlar…

Seksenlerden önce ilk veya orta öğrenim görenler, her yıl 27 Mayıs günleri kutlanan Hürriyet ve Anayasa Bayramı'nı hatırlayacaklardır. Okullarda dersler fiilen mayıs ayının ortalarında biterdi, ancak bu ayın 19 ve 27 mayıs günleri kutlanan iki ayrı bayram için hazırlıklar devam ederdi.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı (o zamanki adı böyleydi) özellikle orta öğrenim gençliğinin şehrin stadlarında icra ettikleri çeşitli figür ve gösterilerle öne çıkmaktaydı. Günlerce devam eden hazırlıklar sırasında öğrenilen figürler bayram günü halka gösterilirdi. Sıcağın altında atlet ve şortla akşama kadar beklemek biz öğrenciler için bir ölümdü ve çoğu kez omuzlarımız yandığından derilerimiz soyulur bayramdan sonra beş on gün büyük sıkıntı çekerdik.

19 Mayıs Bayramı'nı anlıyorduk, ancak 27 Mayıs günü yapılan bayramı anlamak asla mümkün değildi. Her şeyden önce kasaba halkı bu bayrama asla itibar etmez bayramın yapıldığı yere sadece memurlar, öğrenciler ve resmi görevliler gelirdi. Resmi erkanın yaptıkları cafcaflı konuşmalardan sonra öğrencilere ezberletilen hürriyet vurgulu şiirler okunur ve bayram kutlaması tamamlanırdı.

Biz öğrenciler için 27 Mayıs Bayramı'nın en olumsuz tarafı, 19 Mayıs bayramından sonra adeta sona eren eğitim öğretim dolayısıyla köylere, evlere gitmemiz mümkünken 27 Mayıs Bayramı'na katılmak mecburi olduğundan adeta zorla okulda tutulmamızdı.

O yıllarda ne 27 Mayıs 1960'da gerçekleştirilen darbenin ne olduğunu anlıyorduk, ne de niçin bayram yapıldığını, neyi kutladığımızı biliyorduk. Muhtemelen öğretmenlerimiz bununla ilgili bir şeyler söylüyorlardı, ama herhalde halkın seçtiği iktidar kaba kuvvetle ve cunta marifetiyle devrildi onun için bayram yapıyoruz, demiyorlardı.

27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı saçmalığının kalkması için bir başka darbeyi beklemek gerekmiştir. Nihayet 12 Eylül darbesi sonrasındaki askeri yönetim bu saçmalığa son verdi de seksenlerden sonraki nesil bunu yaşamadı. O günlerde insanlar alttan alttan "acaba 12 Eylül bayram ilan edilecek mi?" diye birbirine soruyorlardı. Ne de olsa geçmişte böyle bir tecrübe yaşanmıştı. 27 Mayıs darbecileri bu günü bayram yapmışlardı 12 Eylülcüler de yapabilirlerdi! Bereket versin 12 Eylülcüler bu yola girmediler ve darbe gününü bayram yapmak gibi bir yanlışlığa yönelmediler. Bundan dolayı teşekkür borcumuz olmalı!

Ülkemizde darbelerle ilgili azımsanmayacak bir yayın var. Lehte ve aleyhte olduğu gibi olayı anlamaya ve analiz etmeye yönelik bilimsel çalışmalar da var. Bu olayların anlaşılmasında en önemli katkıyı darbelerin içinde yer almış aktörlerin kaleme aldıkları hatıratların oluşturduğunda asla şüphe yok. Gerçi hatıratlar da sonuçta birinin bakışını ve olayları anlama çerçevesini yansıtmaktadır. Bu bakından olay hakkında tek bir kişinin hatıratıyla sonuca varmak zor, ancak bir bakışı yansıtması bakımından önemlidir.

Darbeleri anlamak için hatıratlar önemli…

Mesela 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren "Zorlu Yıllarım" (İstanbul, Milliyet Yayınları, 1994) adıyla kitaplaştırdığı hatıratını yayınlamıştır. Bunların dışında da 12 Eylül öncesini ve sonrasını karşılaştıran yayınlar da yaparak genel olarak gerçekleştirdikleri darbenin meşruiyetini oluşturmaya çalışmıştır.

12 Mart Muhtırası'nın mimarlarından Muhsin Batur da hatıratını "Anılar ve Görüşler: Üç Dönemin Perde Arkası", (İstanbul, Milliyet Yayınları, 1985) adıyla yayınlamıştır.

27 Mayıs darbecileri arasından hatıratını yayınlayanlar var. Mesela Orhan Erkanlı, Dündar Taşer, Haydar Tunçkanat, Muzaffer Özdağ gibi isimler ilk anda akla gelenler. Bu isimlere en son eklenen Numan Esin oldu. 27 Mayıs darbecilerden biri olan Numan Esin, "Devrim ve Demokrasi/ Bir 27 Mayısçının Anıları" (İstanbul, Doğan Kitap Yayınları, 2005) adıyla okuyucunun önüne çıkmış bulunmaktadır.

Milli Birlik Komitesi'nin kendi içerisinde bölünmesiyle ortaya çıkan ve tasfiye edilerek yurt dışına gönderilen On Dörtler Grubu'ndan biri olan Numan Esin, darbe sürecini, darbe sonrası gelişmeleri, darbeciler arasında yaşanan tartışmaları ve gelişmeleri kendi bakışıyla okuyucuya sunmaktadır.

Bütün bu hatıratların ana temasının bir tür kendini savunma psikolojisi olması ve yaptıklarının doğruluğuna olan inançlarını dile getirmeye çalışıyor olmalarını anlamak zor. Adeta "evet biz bunu yaptık, yaptığımız belki iyi değildi ama bunu yapmakta haklı idik, çünkü bizi bunu yapmaya mecbur etmişlerdi, iyi niyetle yaptık…" anlamında bir tezi savunmaları ve okuyucuyu da buna inandırmak istemeleri aslında bir vicdan azabının dışa vurumu değil mi?

Darbecilerin kaleminden çıkan hatıratları okurken farklı yayınları da birlikte okumakta yarar var. Mesela 27 Mayıs'la ilgili hatıratları okurken Mehmet N. Taşdelen'in "Yassıada, Menderes ve Muhafızları: "Gizli Objektif"in Kaleminden Yassıada" (İstanbul, Bir Harf Yayınları, 2005) adlı hatıratını da birlikte okumak olayı anlamak noktasında büyük yarar sağlayacaktır. İsterseniz bir deneyin.


2 Haziran 2005
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED