T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fadime ÖZKAN

Fırfırı bol bir konu: Medyada kadın

Son on, on beş gündür medya gündeminin en popüler konularından biriydi kadın. Hem kimsenin geri duramadığı bir rutin gereği, hem de sınırları giderek genişleyen ve muğlaklaşan magazin aleminden hayatımıza düşüveren 'bomba' nedeniyle.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü bir kez daha 'idrak' ettiğimiz günlerde düzenlenen paneller, açıklanan istatistikler, sıralanan sorunlar ve önerilen çözümler, günlerce televizyonlarda, gazetelerde geniş yer aldı. İlgilenenler döndü baktı, can kulağıyla dinledi, ilgilenmeyenler ya kanalı değiştirdi, ya sayfayı çevirdi.

Ama kimse alıkoy(a)madı kendini, Aliye nasıl kurtulur, başlıklı haberleri takip etmekten. Aldatılan bir kadınının çocuklarına kavuşmak için verdiği mücadeleyle özdeşleştirilen bir kadın oyuncunun, eşini aldatan bir adam ile 'yakalanması' büyük bir 'olay', bu olayı köpürten haberler de reytingi en yüksek kadın haberiydi geçen haftanın.

Gerçekle sanal birbirine uymayınca, bile isteye ikisini birbirinden ayırd etmeden üretilen dedikodu oyununa katılmak kadar katılmamak da oyunun bir parçası haline gelince ve merak duygusu "dur bakalım, şimdi ne olacak" diye diye gıdıklanınca, iki bin altı yılı sekiz martına kompleks bir kadın sorunu damgasını vurdu, yurdum sınırlarında.

Atlarsak olmaz, tabii bir de Ajda Pekkan'ın yeni estetikli dudakları mevzuu vardı, "medyanın ağzını sulandıran".

Şu ya da bu şekilde medyada sadece hem tüketici, hem seyirlik nesne olarak yer alabilen "kadının doğru temsili" meselesine sıra gelmedi haliyle. Hem de medya çalışanlarının yarıya yakını kadın olmasına rağmen.

İletişim profesörü Edibe Sözen ile bu konu etrafında yaptığımız ve geçtiğimiz salı günü yayınlanan röportajda, Sözen bu durumu, medyadaki kadınların da erkek egemen bakışa teslim olmaları halinde başarılı olmalarına, yollarının ancak bu şartla açıldığına bağladı. Bu çok keskin ve fazla genellemeci bir yaklaşım, bana göre.

Sözen'in dediği gibi olanlar da vardır elbette ama, medyadaki her kadının ancak bu şart ile var olduğunu söylemek bunun dışında kalanları ağır bir "zan" altında bırakmak olur ki, bu hem bilgi, beceri, zeka, çaba ve mesleki yeterlilikleri nedeniyle var olan kadınlara, hem de bu özellikleri temel ölçü kabul eden erkeklere büyük haksızlık. Sonuçta hem yansıtılan, hem yansıyan boyutlarıyla "medyada kadın olmak" bol fırfırlı bir tartışmanın başlangıç noktası yahut başlığı.

Fırfıra kavis veren çok önemli etkenlerden birini de açtı Edibe Sözen aynı röportajda: Geçen yüzyılın başından itibaren işleyen süreçte, kadının modernleşmenin lokomotifi olarak görüldüğünü, modernleşme hamlesinin kadının bedeni ve giyimi üzerinden yürütüldüğünü, bu toplumun başkası olmaya özendirilmiş bir toplum olduğunu, aradan geçen her on yılda kadına biçilen rolün küçük dokunuşlarla şeklen değiştiğini ama sonucun hiç değişmediğine dikkat çekti.

Bu süreçte 80'ler kırılma noktası, 90'lar fırfırın kıvrımlarının iyiden iyiye arttığı yıllardı. Çünkü artık en ücra köşeler de dahil olmak üzere her yere ulaşan özel televizyon kanalları vardı. Televizyonların varlığı ile sunulan kadın modeli pekişti, fırfır renklendi. Artık ortam da, insan da, argümanlar ve enstrümanlar da değişmekteydi.

Savunduğu değerlerde hayli "muhafazakar" bir tutum sergileyen ama toplumu dönüştürmekte ısrarcı davranan medya, kadını hem "seyirlik bir nesne" olarak kullandı, hem de onun üzerinden tüketim toplumunun yapı taşlarını sağlamlaştırdı. Sağlam duran, sağlam kalan kadınlar, bir yandan hakim ve baskın anlayışa karşı direnç geliştirdiler, bir yandan medyayla başa çakabilmenin yollarını keşfettiler. Bu sonucu değiştirmeye yetmedi, en azından henüz.

Medyada kadın temsili, medyanın "transparan" kadınlarına ve erkeklerine bırakılmadan, "gösteren" ve "gösterilen" olarak iki boyutuyla da sağlıklı bir zeminde tartışmayı gerektiren önemli bir konu. Bu fırfır düğüm olmadan bir ucundan tutup açmak gerek zira.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi