T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Eski anılar, yeni izlenimler

Tunus'un başkentinin tam orta yerinde, nereye dönersen seninle birlikte gezdiğini fark ettiğin cesamette kocaman bir Habib Burgiba heykeli vardı. Bu defa dön Allah dön heykeli göremeyince beni bir merak almasın mı? Meğer, Zeynelabidin bin Ali bir saray darbesiyle yönetime el koyduktan (1987) kısa bir süre sonra heykelin tamire ihtiyacı olduğu ortaya çıkmış. Alıp götürmüşler ve heykelden kalan boşluğa da kara bir saat kulesi dikmişler...

Burası Tunus. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ikili ilişkilere biraz daha etkinlik kazandırmak ve temel bazı sorunlarda ortak çalışmalar yapıp birlikte hareket etmeyi getirecek çözümler üretmek üzere burada. Ben de, yıllar sonra, yeniden Tunus'tayım.

1989'da henüz başbakan olan Turgut Özal'la gelmiştik Tunus'a. O gezi "Özal'dan inciler" diye sıralanan bir dizi çarpıtılmış sözden birinin telâffuz edilmesine tanık olmuştu. Bir söz hem telâffuz edilir, hem de nasıl çarpıtılmış olur merakındaysanız, az sabır, bu çelişkiyi açıklığa kavuşturmak üzere ben de sabırsızlanıyorum çünkü...

Türkiye Cumhuriyeti'nin o zamanki büyükelçilik binası geniş bir bahçe içindeydi. Akşam verilen dâvetten sonra otomobillere binmek üzere hareketlenildi. Ancak, Başbakan Özal, uzaktan Prof. Abdülcelil Temimi'yi görünce durdu. Tunus'un Türkoloji alanında çalışan bu önemli bilimadamıyla bizim de kulak verdiğimiz bir sohbete daldı. Sohbetin konusu kalkınma ile din arasındaki doğrudan ilişkiydi. 'Dindarların ülkelerin kalkınma hamlelerindeki yeri' gibi bir konu...

Bir ara, "Zaten İslâm dini fakirliği değil, zenginliği öne çıkartır, Allah zengini sever" dedi Turgut Özal... Tam o sırada gözüne ben ilişmiş olmalıyım ki, adımı da anarak, "Öyle değil mi?" diye bana soruverdi. Ben de, sorusunu havada bırakmayayım diye, "Doğru efendim" dedim ve ekledim: "Hatta, siz de bilirsiniz, 'Fakirlik neredeyse küfür olacaktı' diye bir de hadis vardır..."

Evet, hatırladınız: Turgut Özal'a mâl edilen "Ben zengini severim" sözü Türk siyasî edebiyatına Tunus'tan armağandır... "Allah zengini sever" cümlesi, zaman içerisinde, "Ben insanın zenginini severim" haline nasıl dönüştü, benim havsalamın alamayacağı bir çarpıtma olayıdır o. Özal'ın Tunus ziyareti (1989) sırasında Sabah'ta yazan Güneri Civaoğlu, başbakanla aramdaki 'hadis' muhabbetini duyup ertesi gün çıkan yazısında kullanmıştı da...

Habib Burgiba 1987'de devrilmişti, 2000 yılında öldü. Kendi yetiştirmesi ve içişleri bakanı olan Zeynelabidin bin Ali tarafından alaşağı edildiğinde bayağı yaşlanmıştı. Eşi de artık hayatta değilmiş... Ya sülâlesi? "Bir oğlu var, ama pek ortalarda görünmez; Burgiba'nın oğlu olduğunu da belli etmemeye çalışır" dediler...

Tunus'un Osmanlı tarihinde yeri ayrıdır. Tunuslu Hayrettin Paşa (1821-1890) adıyla mâruf kölelikten sadrazamlığa yükselmiş devlet adamı, eğitimini Tunus'ta almış, ilk resmî görevlerini orada ifa etmişti. Sultan II. Abdülhamid kendisini sadrazam olarak atadı. Kalkınma modelleri ne zaman tartışma konusu olsa, Hayrettin Paşa'nın padişaha sunmak üzere kaleme aldığı sonradan yayımlanmış lâyihalar akla gelir. Kültür Bakanlığı Atilla Çetin'in yazdığı Tunuslu Hayrettin Paşa biyografisini, Nehir Yayınları da M. Salah Mzali ile Jean Pignon'un hazırladığı "Tunuslu Hayrettin Paşa'nın Hatıraları" kitabını çıkarmıştır...

Tunuslular da bayraklarını çok seviyorlar. Başkentin dört bir tarafı, neredeyse bütün direkler, her zaman kırmızı-beyaz Tunus bayraklarıyla süslü duruyor. Daha önceki gelişlerimde de böyleydi, şimdi de o heyecan aynen sürüyor. Kıpkırmızı bir zemin, hilâl, yıldız... Tunus bayrağının Türk bayrağından tek farkı, bizde beyaz olan hilâl ve yıldızın, onlarda beyaz bir çerçeve içerisinde yine kırmızı olarak muhafaza edilmesi...

Bir diplomatımız, "Doğruluğunu garanti edemem, ama burada anlatılan, Kırım Savaşı'na bizim yanımızda katılan birlikleri için özel yapılan bayrağı benimsemiş Tunuslular..." bilgisini verdi. Tunus'tan gelenleri diğerlerinden ayırmak için yapılan ufak düzenleme sonucu küçük bir fark dışında her şeyiyle Türk bayrağına benzeyen bir bayrakları olmuş Tunusluların...

Güzel bir öykü; yanlış çıkma ihtimali olsa da...

Türkiye ikili ilişkilere son yıllarda özel önem veriyor ve üniversitelerinde Türkçe öğrenmek isteyenlere hocalık etsinler diye öğretim üyeleri gönderiyor Tunus'a. Yüzlerce Tunuslu, değişik eğitim kurumlarında Türkçe öğreniyormuş. Bir öğretim üyesi, "Gözlerini Türkiye'nin kalkınmasına dikmiş durumdalar" dedi...

Burası Tunus, öyle olacak tabii... Gördünüz, döndük dolaştık Özal'ın kalkınmayı din ile irtibatlayan tespitine geldik...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi