T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 22 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Okay Gönensin ismiyle, ilk, bir kitapta karşılaştım. Aklımda yanlış kalmadıysa, Sienkiewicz'in bir kitabını çevirmişti... Kötü Elsa Triolet çevirisi de ona aittir, yine yanlış hatırlamıyorsam. Doğru hatırladığım bir şey var; Hasan Cemal'in ("Cumhuriyeti Çok Sevmiştim" kitabında) sitayişle bahsettiği Gönensin, çağı anlama ve algılama, hele demokrasiyi içselleştirme konusunda pek de övgüyü hakeden biri değil. Bir entelektüel ve okur-yazar olarak Gönensin ne yazık ki yaşadığı ülkeyi bilmiyor. İnsanları tanıdığı, siyasetin türlü çeşitli halleri konusunda fikri olduğu da söylenemez. Ezber cümlelerle konuşuyor, ezber cümlelerle yazıyor. Bir şeyi daha doğru hatırlıyorum: Yeni yüzyılın (yeni dünyanın) değerlerini tevarüs etmiş görünen ve iyi niyetli bir aydın girişimi kabul ettiğimiz "Yeni Yüzyıl" gazetesini, götürüp, postmodern darbenin "resmî yayın organı"na dönüştürmüştü. Devlet merkezli düşünmeyen bazı yazarlarına da, önce sansür uygulamış, sonra gazeteyle ilişkilerini kesmişti. İsim vermeyeyim, hangi yazarlardan sözettiğim anlaşılmıştır. İşbu Okay Gönensin, arada sırada "türban", "laiklik", "asker-siyaset ilişkisi" konularında yazılar yazıyor... Hemen belirteyim; sığ gazeteci ilgisinin (yahut bilgisinin) biçimlediği, hiçbir derinliği olmayan yazılar. Mesela, "uyum yasaları" çerçevesinde gündeme gelen MGK meselesine ilişkin şu dehşetengiz saptamayı yapmıştı: "MGK'nın bugünkü yapısıyla oluşturulmuş olmasının bir tek nedeni vardı; o da temel meselelerde sivil siyasilerin (ne demekse, "sivil siyasiler") alacakları kararlara güvensizlik ve doğru kararlar alınmış olsa bile, bunların uygulanmasında yaşanacak zaaflara karşı tedbir almak..." Bu cümleden şunu anlıyoruz: MGK'nın (eski) yapılanmasında sorun yok. Sorun, "sivil siyasiler"in yönetme biçiminde. Sivil siyasiler ülkeyi kötü yönettikleri için, "askerî siyasiler" duruma el koymak zorunda kalmışlardır ve MGK doğmuştur. O halde sivil siyasiler, askerî siyasileri ikna etmek zorundadır. Bu da hallolmayacak bir mesele değildir. Tuhaf, değil mi? Daha tuhafı geliyor: Gönensin'e göre "yakın zamana kadar bu ülkede MGK diye bir sorun yoktu"; bu kurum normal seyri içinde çalışıyordu, alan memnun veren memnundu, ne zaman ki Çiller'in desteğiyle Erbakan Başbakan oldu, sakin çalışma düzeni bozuldu, bu da "asker-sivil çelişkisinin zeminini" oluşturdu. Daha da tuhafını önceki gün yazdı: "Daha önce Türkiye'de başörtüsü, türban ve benzeri bir sorun yoktu, 70'li yıllara kadar olmamıştı. (....) Türkiye'de kimse kimseye başını açması için baskı yapamaz. Dinsel kökenli toplumsal tepkilerden çekinir. Oysa tam tersine, gençlerin başlarını kapatmaları yönünde kuvvetli bir baskı oluşturulmaya çalışıldığı da ortada." İzninizle Gönensin'in bu cümlesini herhangi bir değerlendirmeye tâbi tutmayayım. Neresini değerlendireceksin! Meseleye Gönensin gibi bakanlarda ilginç, tuhaf, şaşırtıcı bulduğum yaklaşım şu: "Daha önce Türkiye'de böyle bir mesele yoktu, güzel güzel geçinip gidiyorduk..." Ee, şimdi var işte böyle bir mesele... Kimbilir bundan sonra, daha önce karşılaşmadığımız hangi meseleler çıkacak karşımıza. Ona bakarsanız, daha önceki güllük-gülistanlık kırsal Türkiye'de "modernite" diye bir kavram da yoktu; dolayısıyla "modern" ve "mahrem" ilişkisi kurulamıyordu... Benim Okay Gönensin'e tavsiyem şu olabilir: Bu ülkenin gördüğü en yüz karası uygulamalardan biri olan "ikna odaları" meselesini bir kurcalasın, sonra da zahmet olmazsa azıcık kitap okusun. İsterse, İdris Küçükömer, Kemal Tahir, Şerif Mardin, Nilüfer Göle'den mürekkep bir "okuma listesi" sunabilirim kendisine...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |