T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 22 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Ne ülke be... Avrupa Birliği yolundaki Türkiye'nin medyası, 28 Şubat dönemindeki alışkanlıklarına geri dönüyor. Allah var, özellikle "Şemdinli çukuru"nu kapatmak için göz yaşartıcı bir performans sergiliyor basınımızın bazı güzide(!) şahsiyetleri... Önce işe 'ispiyonculuk'la başladılar, şimdi 'şifre'leri çözüyorlar. Herhalde bundan sonraki yeni adımları, elbirliği ile memlekete şöyle 'modern' ya da 'postmodern' cinsinden bir darbe armağan etmek olacaktır. Zaten kafaları 'üçüncü dünya' ülkesi mantalitesine bağlı basına da bu yakışırdı doğrusu. Medya dünyasının, özellikle bir gruba bağlı gazete ve televizyonları günlerdir, askerler "neden masaya yumruğunu vurmadı", neden sert açıklama yapmadı diye kendilerini helak etmişlerdi. Bu grubun, neredeyse hergün bir yazarı "bugün de yine sert açıklama gelmedi" mealinde yazılar yazıyor, memleketteki 'huzur' ve 'istikrar' havasından zehirleniyorlardı. Ama sonunda muratlarına erdiler. Medyanın, "ispiyon" ve "jurnalciliği" sonunda askerleri de ikna etti ve adrese teslim zehir zemberek bir açıklama çıktı. Herhalde, ünlü medya patronunun "zehirli çiçekleri" artık rahat uyurlar... Nitekim, 'patron'un başyazarlarından birisinin, dünkü yazısında "Genelkurmay'ın sabrını nihayet taşırmayı başardıkları" için ağzı kulaklarındaydı... Şu ülkedeki basının "utanç verici" haline bakar mısınız Allahaşkına... Utanmasalar, askeri göreve çağıracaklar. Bu tablo karşısında, artık 'demokrasinin vazgeçilmez kurumu olan basın' şeklinde bir cümle kurmaktan nefret ediyorum. Çok üzücü bir görüntü ama, maalesef basının özellikle bir bölümü demokrasinin değil, darbelerin vazgeçilmez kurumu haline gelmiştir. Şimdi mesela, Genelkurmay Başkanlığı önceki gün Büyükanıt Paşa'nın yargılanmasına izin verilmediğini açıkladı. Genelkurmay, kanunların kendisine verdiği yetki çerçevesinde bir mensubunun yargılanmasına izin vermeyebilir. Bu tavır ne kadar normalse, savcılığın iddianamesi de o kadar normaldir. Eğer asker, elindeki güce dayanarak savcıyı suçlayan, 'zan altında' bırakan bir açıklama yapıyorsa, bu savcıyı da aşan ve de yargıyı 'zan altında' bırakan bir açıklamadır. Ve asker, açıklamasında iktidarı işaret ediyorsa, bu aynı zamanda 'siyasi irade'ye müdahale anlamı taşımaktadır ki, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre askerin böyle bir yetkisi ve hakkı yoktur, olamaz da... İşte bu noktada, askerin de, hükümetin de, medyanın da tek 'referans kaynağı' demokratik yasalardır, hukuk devletidir. Ama gelin görün ki, medya için önemli olan demokrasi değil, askercilik oyunudur. Doğrusu çok merak ettiğim bir şey var. Farzedelim ki, memleketteki "istikrar havası"ndan zehirlenen 'patron' ve 'ispiyoncu avanesi' istiyor diye asker 'anayasal sınırları'nı aşarak yönetime el koydu. Peki, bu sayın 'patron'a ne kazandıracak? 28 Şubat'ta askeri çağırdılar da ne oldu, ülkenin başı göğe mi erdi? 'Postmodern darbe' olunca memlekette her şey güllük gülistanlık oldu, ekonomi şaha kalktı, halkın refah düzeyi yükseldi de yoksa bizim mi haberimiz olmadı? Ne oldu yani... Eğer çok 'darbe' merak ediyorsanız, buyurun daha açık sesle çağırın askerleri. Bir kere daha memlekette 'istikrar'ı yok ederek, ekonominin yerle bir olmasını sağlayın. Eğer bu ülkenin iflasın keyif alıyorsanız, işte meydan sizin...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |