T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Bakalım, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça daha neler göreceğiz. Hemen her gün, demokratik sisteme karşı yeni bir 'kalkışma' ile karşılaşıyoruz. Seçime daha bir yıl var, ama güçlerini demokrasiden almayan bazı merkezler, anlaşılan siyaseti by-pass ederek Türkiye'ye başka maceralar yaşatmak istiyorlar. Günlerdir, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli bir 'fısıltı gündemi' yaşanıyor. Bu gündemde de ön plana çıkan üç isim var. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Bilindiği gibi, İlhan Selçuk Cumhurbaşkanı Sezer'in yakın dostu, aynı zamanda Demirel'in de dostu. İlhan Selçuk, geçtiğimiz Cuma günü Cumhurbaşkanı Sezer'le baş başa bir görüşme yapmış. Bu arada, yeniden 'yüksek rakımlı' tepenin hayallerini kuran Süleyman Demirel'in de bu 'dostluk trafiği'ni dikkatle izlediği belirtiliyor. İşte Sezer'in ve Demirel'in sırdaşı İlhan Selçuk Pazartesi günkü Cumhuriyet'in imzasız yayınlanan baş yazısında (Ertuğrul Özkök yazıyı İlhan selçuk'un yazdığını söylüyor), Sezer'in önümüzdeki dönemde AK Parti iktidarına karşı uygulamayı düşündüğü yeni planlara dikkat çekiyor. Yazının son paragrafı şöyle: "Bu yolda yürürlerse, Sayın Cumhurbaşkanı ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda kalacaktır ki Çankaya'nın bu tutumunu 'taraf tutmak' diye nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan gayrı bir içerik taşımaz." Yani İlhan Selçuk demek istiyor ki, Cumhurbaşkanı Sezer bu parlamentonun Cumhurbaşkanı seçmemesi için elinden geleni yapacak. Sayın Sezer, "ister istemez anayasal görevini yerine getirmek zorunda kalacak"mış... Peki nasıl yapacak bu işi, hükümeti mi feshedecek? Cumhurbaşkanı'nın böyle bir yetkisi yok ki... Kim ne derse desin, bütün bunlar 'demokrasi dışı' heveslerin tezahürleridir. Bunlar, Türkiye'yi yoran, siyaseti hırpalayan gayretlerdir. Ayrıca, bu tür gayretlerin bugüne kadar, kimseye yarar sağladığı da görülmemiştir. 28 Şubat sürecinde bunların alası denendi ama kazananı hiç olmadı... 28 Şubat'ta, 'siyaset dışı' güçlere lojistik destek verenler nerelerdedir acaba şimdi? Ne yazık ki, hayatlarında bir kez olsun 'halkın iradesi' ile buluşma cesaretini gösterememiş bazı kesimler, nedense tam da Türkiye'nin 'istikrar'ı yakaladığı, biraz olsun nefes aldığı dönemlerde 'yapay' platformlar oluşturarak, soluduğumuz havaya 'karbondioksit' karıştırmaya çalışıyorlar. Aslında bu gruplar yıllardır bir gerçeği anlamakta güçlük çekiyorlar; eğer yaşadığımız havanın oksijenini kirletirlerse, onlar da bizimle birlikte 'nefes darlığı' çekecekler. Galiba bütün dönemlerde yaşadığımız sıkıntılar büyük oranda, siyaset üzerinden 'nemalanmaya' çalışan güçlere karşı, siyasetin yeterince direnç gösteremiyor olmasından kaynaklanıyor olsa gerek... Kısacası, öncelikle iktidarıyla, muhalefetiyle siyasetin bütün unsurlarının giydikleri 'demokrasi gömleği'ni hazmetmesi ve değerini bilmesi gerekiyor. Nitekim, Başbakan Tayyip Erdoğan dün grupta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bugün yakaladığı demokrasi standardını, insanlara iki beden büyük görenler olduğunu bildiklerini belirterek önemli bir noktanın altını çizdi: "Daha vahim olanı ise bu düşünce sahiplerinin, ekseriyetle siyasetten geçinenler arasından çıkmasıdır." Şimdi, devletin kıyısında köşesinde 'siyasetten geçinmek' için pusuda bekleyen birileri, 'bir şeyler' adına kampanya hazırlığı yapıyor. Bunu görebiliyoruz, ama bir şeyi daha görüyoruz; toplumun huzurunu kaçırmak üzere kampanya üstüne kampanya düzenleyenler, bu gidişle sonunda AK Parti'yi yüzde 50'nin üzerinde bir oyla iktidara getirecekler. Bizden söylemesi...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |