T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 MAYIS 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Akif EMRE

Pratik akıl stratejik akla karşı

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça siyaset pazarının iyice canlanacağına ilişkin öngörüler artık fiili olarak gözlemlenir hale geldi. Belli ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendini bir şekilde taraf sayan kurum ve kuruluşlar bu oyunu kazanmak için ellerlindeki tüm kozlar şimdiden sahaya sürmeye hazırlanıyor. Sahnelenmeye başlanan 'gerilim politikası'nın Türk siyasetinin bilinen oyun tarzlarından birinin farklı yorumuyla yeniden sahneye konduğu izlenimi vermesi, tarafları bilmem ama seyirci durumundaki biz sıradan vatandaşlar açısından final sahnesini az çok tahmin etme fırsatı veriyor.

Biz seyircilerin final sahnesi hakkında bu kadar rahat fikir yürütebiliyor olmasının 'kazanan'dan çok kaybeden taraf konusunda olmasına dikkat çekerim. Evet, siyaseti mecrasından saptırma pahasına müdahil olmak için siyaset dışı kozları kullanmakta sakınca görmeyen bir siyaset aklının taktik yeteneğine hayranlık duymamak elde değil. Türk'ün 'pratik aklı' siyasette kendini gösterdikçe şaşırtıcı manevraların sergileneceğinde kuşku yok.

Türk'ün siyasetteki 'pratik aklı' ile ortaya koyduğu taktik manevralar, sergilediği maharet tarihsel olarak da kendini gösteren bu müthiş özellik aynı zamanda telafisi mümkün olmayan bir zaaflar dizisi demektir. Siyasi erkin her zaman sergilemekten haz duyduğu siyaset manevralarının dar alanda sonuç alıcı niteliği seçkinler zümresinin pratik çözümlerininin kutsanmasına yol açmıştır. Kısa vadeli sorunların çözümünde bize özgü bir tarzı ortaya koyan pratik akıl gerçekten her durum ve dönem için geçerli midir? Dahası övündüğümüz bu pratik akıl uzun vadede stratejik hesap yapmayı alıkoyan, stratejik hesabı günübirlik çözüme heba etmeye neden olan bir reflekse mi dönüşmektedir?

Türk seçkinlerince siyasetteki istenilmeyen tercihlerin önlenmesi için devreye sokulan bu pratik aklın taktik çözümlerinin bu millete kaça patladığını düşünmekten alıkoyan hangi aklın eksikliğidir. Tarihsel olarak bakıldığında bulunduğu her coğrafyada siyasi bir çözüm geliştirebilme yeteneği gösteren bu pratik akıl aynı zamanda gerçekleştirilen her siyasal, toplumsal oluşumun da sonunu getirmiştir. Tıpkı tarihte kurduğumuz bilmem kaç devletle övünmenin, bu devletlerin yıkılışındaki zaafları görmeyi engellemesi gibi. Bu kadar devlet kuran siyasi akıl/yetenek aynı zamanda bizzat bu devletlerin de sonunu getirmiş olduğu üzerinde düşünmeye değmez mi sizce? Dar alanda yürütülen ve günü kurtarmaya yönelik siyasi manevra yeteneği uzun vadede enerji ve birikimi yok eden, bu milletin tarihi yürüyüşünü engelleyen bir sürece dönüşebilmesi üzerinde düşünmeye değmez mi?

Bu pratik akıl ne zaman stratejik akla dönüştü? Selçuklu deneyiminden Osmanlı birikimini ortaya çıkaran stratejik vizyon ancak bir medeniyet bakış açısına sahip olunduğunda ortaya çıkacaktır. Türk'ün birbiriyle taht kavgası yapmaktan yorgun düşen enerjisini, 'imparatorluk kurucu irade'ye dönüşmesini mümkün kılan tarafını ortaya çıkması; pratik karakterini stratejik akılla buluşturan süreç ve manevi iklim anlaşılmadan ne tarih doğru okunur ne de yaşananlardan ders alınır.

Stratejik vizyonu dar alanda siyasi kazanç peşindeki pratik akla feda eden derinlikten mahrum 'seçkinler aklı'ın her devreye girdiği dönem kadro çatışmalarının dönemidir. Yakın tarih bu kadro çatışmalarının dar alanda siyasi çıkarın stratejik hesaba baskın çıktığı örneklerle dolu...

Türkiye'nin kurtuluşunu medeniyet değiştirmede gören seçkinlere özgü vizyonsuzluk aslında stratejik aklın hakim olduğu kurucu siyasi geleneğin yerine ikame edilen pratik refleksidir.

Yaşanmakta olanlara bakarak vizyonsuzlukla operasyonel becerinin buluştuğu bir siyaset alışkanlığının bu ülkeyi nelere sürükleyebileceğini tahmin etmek zor değil. Kadro dayanışmasını ideolojik çatışmaya dönüştürmesini iyi bilen deneyimli seçkinci dayanışma yarınlarımızı ipotek altına aldıklarının farkında bile değil. Tek stratejik refleksini, İslam ve bu milletin tarihi ve kültürel birikiminin tezahür ettiği alanlarda göstermede kullanan bir siyaset tarzının yol açacağı sonuçlardan kaygı duymamak ne mümkün. Ne bu oyuna sergileyenlerin ne de oyunda figüran olanların zeminin ayağımızdan kayıp gitmekte oluşunu önemsemediklerini görmek daha da kaygı verici...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi