T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 14 MAYIS 2006 PAZAR | ||
|
Müslümanların İspanya ve Sicilya'dan Araplarla başlayan Avrupa'ya yürüşü, Osmanlılarla Balkanlar'dan devam etmiştir. Sürekli hareket halinde olan Osmanlı toplumunda, değişik etnik ve dini kesimler arasında yapdımlaşma dayanışma doruk noktasıydı. Merkezden daha çok yerinden yönetime dayanan, geniş Osmanlı coğrafyasında hiç bir kesim, başka bir kesimin inancını değiştirmeye zorlamamıştır. Tarihin uzun ömürlü yönetimlerinden biri olan Osmanlı devletinin başarısı, toplumun bütün kesimleri arasında adaletin ayrılmayan bir devlet yapısı yanında yönetici elit yetiştiren güçlü eğitim yöntemlerinden kaynaklanır. Osmanlı devletinde yönetilenler ile yönetenler arasındaki uyum ve düzen, devlet kurum ve kuruluşlarının ekonomik yapının omurgasını oluşturan üretici kesimi korumasına dayanır. Devletin misyonu, üretici yapıyı güçlendirmektir. Tarihin her döneminde, toplumları ayakta adil yönetimler ve adaletten hiç taviz vermeyen yöneticiler tutmuştur. Her ülkenin adil yönetime ihtiyacı toprağın suya olan ihtiyacından çok daha fazladır. Çünkü toprağın suya ihtiyacının belirli bir zamanı vardır. Toplumların adil yönetime ihtiyaçları ise süreklidir. Bütün ülkelerde adil yönetime her zaman ihtiyaç vardır. Adil yönetimin olduğu ülkede, hayat bütün boyutlarıyla canlılığını korur. Prof. Dr. Halil İnalcık'ın yakın dostu olan Prof. Dr. William Mc Neill, birlikte hocalık yaptıkları Chicago Üniversitesi'nin Tarih Bölümü'nü bütün dünya tarihini kucaklayan bir düşünce akademisine dönüştürmüştür. Mc Neill Türkçe'ye "Dünya Tarihi" olarak çevrilen "The Rise of The West" isimli kitabında, fütühata dayanan büyük imparatorlukların ya yağmaya ya da toplumu zenginleştiren, adalet ve güvenliği sağlayan yönetime dayandıklarını anlatır. Osmanlı devletinin ikinci grupta yer aldığını açık ve seçik bir biçimde ortaya koyar. Osmanlı devlet geleneğine, adil yönetim, can, mal ve aile güvenliği esastır. İnalcık da Osmanlı yönetiminin en temel ilkesinin adalet olduğunu vurgulayarak, "İdeal Osmanlı hükümdarı, Kanuni Sultan Süleyman tipinde, kanunla idare eden, adil bir hükümdar" olduğunun üzerinde önemle durur. İnalcık, Ortadoks ve Protestan Avrupa'yı Osmanlıların ayakta tuttuğunu tarihi belgeler ışığında anlatır. Osmanlı tarihinin önemli bir bölümü Avrupa'ya dayanır ve Avrupa'da geçer. Geçmişte, Osmanlı olmadan Avrupa, Avrupa olmadan da Osmanlı olmazdı. Gelecekte de, Türkiye olmadan Avrupa Birliği, Avrupa Birliği olmadan da Türkiye olmaz. Ancak Avrupa Birliği'nin, gerçek bir birlik olabilmesi için, Roma'yı değil, Osmanlı'yı kendine örnek alması gerekir. Bunun için de, Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'den Saraybosna'ya taşınmalıdır. Saraybosna Yahudiler, Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar ve Müslümanların birlikte yaşadığı bir Avrupa Kudüs'üdür. Avrupa Birliği'nin bütün başkentlerinde olduğu gibi, haberleşme kulelerine değil, adalet kulelerine ihtiyaç vardır. Dünyayı gören adalet kuleleri olmayan Avrupa ayakta kalamaz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |