T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Boş kale

Boş kale dramatik bir görüntü verir. Tıpkı boş tribünler, boş sinema salonu veya kapısı açık bırakılmış ve terkedilmiş eski bir ev gibi. Boş kaleye gol atmak marifet sayılmaz.

Bilakis boş kaleye gol atamayan futbolcunun kariyerinden şüphe edilir.

Hakem Serdar Tatlı Samsun-Fenerbahçe maçının 20. dakikasında Samsun kalesini boş bıraktı. (Özür dilemiş ama neye yarar. Bade harâbu'l-Basra) Nobre'nin kendini yere atmasını penaltı olarak değerlendirdi; kaleci Kerem'e kırmızı kart gösterdi.

Yorumcular Serdar Tatlı'ya çok yükleniyor ama, insaf ile Tatlı'nın bulunuduğu noktadan pozisyona bakar isek aldanmasının zor olmadığı anlaşılır.

Maç 20. dakikada bitmiş oldu denebilir. Her ne kadar yeni kaleci penaltıyı kurtarsa ve maç süresince çok iyi oynasa da Samsun'un gardı düşmüştü. Fenerbahçe bu gardı düşmüş Samsun'a beş gol attı.

Hazin bir galibiyet.

Antep ise Galatasaray önünde "hazin bir mağlubiyet" aldı. Maçın başındaki pozisyonları değerlendiremeyince onun da gardı düştü. Veysel'in atılması bu duruma tuz-biber ekti.

Türk takımlarının maç başındaki bu huzursuz-tedirgin duruşu bir türlü deva bulmuyor. Bu bizim fert olarak, millet olarak bir özelliğimiz galiba. Başlangıcı iyi yaparsak sonucu parlak oluyor. Hani ne denilmiş "Bidayeti iyi olanın nihayeti de iyidir".

Oysa Galatasaray "düşmeyen bayrak" olarak kimbilir kaç yıldan beri kulübü ile limonî bir durum yaşıyor (Para meselesi). Tâ Fatih Hoca ve Hagi zamanından beri süregelen ve kronikleştiği için başkanı dahi hastanelere düşüren bu iç bunaltan atmosfer neyse ki, futbol takımını bozmuyor. (Kampanya Adnan Polat'ın ifadesi ile hayal kırıklığı yarattı).

Bunu nasıl yorumlamalı?

Şöyle: Galatasaray gerçek mânası ile bir takım hüviyetinde. Takım oyunu oynuyorlar. Demek ki aralarında iyi bir arkadaşlık, dayanışma ve güven var. Maazallah bu durum Fenerbahçe'nin başına gelmiş olsa idi kısa sürede dağılırlardı.

Galatasaray da Antep kalesini boş bulmuş olacak ki, altı gol attı. Aynı manzara Denizli-Konya maçında yaşandı.

Bu arada kaçırdığımız bir olgu var. O da lige çok iyi başlayan, çok şey vaad eden Sivas. Puan cetvelinde 8. sıraya inmiş. Ne oldu acaba? Haftaya Galatasaray ile kendi sahasında oynayacak, bu maça şimdiden "dikkat" diyoruz.

Kendini iyicene toparlayan Beşiktaş için yine Sergen ve Tümer sözü ediliyor.

Lakin şunu gözden yitirmeyelim. Bu iki futbolcunun da meselesi klas olmaları değil, istikrarsız olmalarıdır. Yani açıkcası Beşiktaş bu iki futbolcuya dayanarak istikbali göremez.

Kayseri'nin tutunduğu dalı bırakmamış olması da ayrıca kayda değer.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi