T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Ahmedinecad'dan önce davranamadık

Yıllar önce DTCF'de felsefe okumaya başlayınca karşımıza çıkan iki hoca birçoğumuzu bayağı "hayal kırıklığına" uğratmıştı. Bizler lisenin "fen ve matematiğinden" kaçmış ve kendimizi "felsefe"nin kucağına atmaya hazırlanırken, iki profesör, Aydın Sayılı ve Sevim Tekeli kara tahtaya bir takım denklemleri yazmaya başlamışlardı bile. Matematik ve astronomi tarihi ile karşı karşıyaydık. "Sıfır"ı ilk kez kullanan ve denklemleri o zamana kadar bilinmeyen yöntemlerle çözen Harezmi'nin cebri mi dersiniz, gözlemlerinin doğruluğu çağdaşı Tycho Brahe ile yarışan Takiyüddin'in rasathanesinde gerçekleştirdiği hesaplar mı dersiniz, doğrusu şaşırıp kalmıştık.

Aydın Sayılı hakkında anlatılanlar onun Atatürk tarafından keşfedilen bir dahi çocuk olduğu yönündeydi. Öğretimini ABD'de tamamlayan hocanın alanında uluslararası bir otorite olduğu söyleniyordu. "Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir" başlıklı kitabı bu hayat hikayesinin bir delili olmalıydı. Sayılı'nın "Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astoromi ve Tıp" adlı kitabını ("Giriş" bölümünden başlayarak) ilk derslerden itibaren okumamız isteniyordu. Odasına ve derslerine, yüzünde bugün bile nedenini çözemediğim bir tebessümle sessiz sedasız girip çıkan Aydın Bey, bizim o zamana kadar haberimiz olmayan konularda Türkçe ve İngilizce yayın yapıyordu. "Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri", "Uluğ Bey ve Semerkand'daki İlim Faaliyetleri Hakkında Gıyaseddin-i Kaşi'nin Mektubu", "Abdülhamid İbn Türk'ün Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler Adlı Yazısı ve Zamanın Cebri" gibi gerçekten de ilk kez karşılaştığımız konular ve sorulardı bunlar....

Prof. Sevim Tekeli'ye gelince: Aydın Bey'in öğrencisi olduğunu bilirdik. Tekeli'nin "bilim tarihi" çalışmaları daha çok Osmanlı dönemine ilişkindi. Mesela "16'ncı Yüzyılda Osmanlılarda Saat ve Takiyüddin'in 'Mekanik Saat Konstrüksiyonlarına Dair En Parlak Yıldızlar' Adlı Eseri" başlıklı çalışması ve kitabı.

Evet, gördüğünüz gibi konumuz "bilim tarihi"nin Türk ve İslam dünyasını ilgilendiren bölümü. Biliyorsunuz, bu alana ilişkin ilk kitap Adnan Adıvar'ın "Osmanlı Türklerinde İlim" adlı kitabıdır. Sayılı ve Tekeli'yi bugün İKÖ Genel Sekreteri olarak görev yapan Ekmeleddin İhsanoğlu ve Esin Kahya gibi araştırmacılar takip etti. Sonra diğerleri ve bu arada tabii bir de Almanya'da Frankfurt Goethe Üniversitesi Arap-İslam Bilimi Tarihi Enstitüsü'nde görevli Prof. Fuat Sezgin.

Fuat Sezgin hakkında basınımızda çıkan haber sayısı üç beşi geçmez herhalde. Oysa 27 dil bildiği söylenen bu değerli bilim tarihçisi başkalarının gözünde -haklı olarak- çok değerli bir kimse. Nitekim daha geçenlerde, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın elinden "13. Uluslararası İran İslami Bilimler Kitap Ödülü"nü aldı. Sezgin ayrıca, bugüne kadar incelediği elyazmalarından hareketle, unutulmuş birçok alet ve makineyi yeniden imal ettirerek Frankfurt'ta bulunan "Arap-İslam Bilim Tarihi Enstitüsü"nde sergilemeyi de başarmış. Ne güzel... Almanlar bu enstitüyü gezerek, Arap-İslam Bilim Tarihi hakkında fikir ediniyorlar... Peki ya Fuat Sezgin'in memleketinde, bu konuda orada neler yaşanıyor?

Takdir edersiniz ki, İslam-Arap-Osmanlı bilim ve teknoloji tarihine ilişkin yazılan-yayınlanan eserlerin geniş kitlelere yönelik öğretici rolü ile Frankfurt'daki gibi bir "sergi"nin öğretici rolü karşılaştırılamaz bile. Dolayısıyla Almanya'da yaşayıp söz konusu sergiyi dolaşabilenler bizden kat be kat daha şanslıdır. Aslında ne acı; Almanya'da yaşayanlar rasathanesi başına yıkılan Takiyüddin'in "saati"nin bir benzerini temaşa edip "medeniyetler savaşı" tezlerini akılcı bir biçimde safdışı birakabilirken, bizler "saat"ten maatten habersiz bir biçimde "hamaset" ile kendimizi avutuyoruz.

Fuat Sezgin için İran'da düzenlenen töreni aktaran haberde karşıma çıkan şu bilgi de beni çok şaşırttı: Sezgin'in İran'da ödül alan "İslam'da Bilim ve Teknomloji" adlı beş ciltlik eseri Türkçeye çevrilmekteymiş... Nihayet!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi