T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
O K U R   S Ö Z C Ü S Ü 20 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf Ziya CÖMERT

En kötü sansür, otosansür

İnsanı rencide etmemek, insanların ruhlarında, işledikleri fiilleri kat kat aşan yıkımlara sebep olmamak için; çocukları korumak, topluma zarar vermemek, kötülüğü teşvik etmemek için yapılabilir. Bunların dışındaki 'otosansür' zarar verir.

Otokontrol, ya da 'selfkontrol'. İnsanın kendi eylemlerini kontrol etmesi. Hata yapmamaya özen göstermesi. Sonradan pişman olup olmayacağını, adımı atmadan önce bir düşünmesi. Evet, otokontrolün çok küçük istisnalar dışında, iyi bir şey olduğunu söyleyebiliriz.

Ama otosansür farklı. Otosansürün iyi olduğunu da kötü olduğunu da söylemek için yeteri kadar gerekçe bulabiliriz.

Otosansürün azı karar, çoğu zarardır. Otosansür, bir seviyeye kadar, otokontrol gibidir. Ve o seviyeye kadar olanı, 'iyi bir şey' sayılabilir. Sonrası, sizi kısıtlar, hareket alanınızı daraltır. Tadınız tuzunuz kaçmaya başlar. Sonunda, yavan bir nesne haline gelirsiniz.

Gazetecilikten söz ettiğimize göre, konumuza biraz daha yakından bakalım.

Bir muhabir, bir haberi düşünür. Yani bir haber konusu bulur. Sonra, bulduğu konuyu çalışmak yerine, felsefe yapmaya başlar: Bu haberi bizim gazete girmez. Boşuna yapmayayım. Ve haberi yazmaktan vazgeçer.

Bir muhabirin, yıl boyunca, bu şekilde 10 haberi yapmaktan sarf-ı nazar ettiğini varsayalım. Ve diyelim ki, bu 10 haberden 5'inde yaptığı 'felsefe' isabetli olsun. Bu muhabir arkadaşımız, kamuoyundan ve gazetesinden 5 adet haberi esirgeyerek, hem kendi kariyerine zarar vermiş, hem gazetesinin 'kalite'sini düşürmüştür. Kendi hareket alanını genişletmek yerine, sürekli engeller icad ederek üretimlerini azaltan muhabirler, çok talihli insanlardır. Çünkü, 'ruhlarında' gazetecilik olmadığı halde, Allah onlara bir iş ve maişet vermiştir.

Doğru olan, ürettiğiniz 'fikir'in mümkün olan en üst düzeyde tartışılmasını sağlamak için elinizden geleni yapmaktır. Doğruya en yakın sonuçlara, ancak danışarak ulaşabiliriz.

Otosansür, gazetelerin başka kademelerinde güzel olmayan sonuçlar doğurur.

Geçen hafta, böyle bir 'otosansür' vakasından bahsetmiştim. Isparta Belediye Başkanlığı'ndaki olaylar, gazete yönetiminin bir sınırlaması olmadığı halde, sayfalara yeterince yansıtılmamıştı.

Takip eden günlerde, benzer bir olayla karşılaştık. Başbakan Erdoğan'ın Mersin'de, 'çiftçi' olduğu söylenen 'profesyonel' protestocuyla diyalogu, hemen bütün yayın organlarında yer aldı. Haber, Yeni Şafak'ta da verildi. Bazı açılardan, veriliş şekli doğruydu. Resmi kayıtlara göre, çiftçi, çiftçilikle uğraşmıyordu. En azından, Tarım Bakanı Mehdi Eker, böyle söylüyordu. Adam, daha önce de, altı yedi kez bu tür protesto eylemleri yapmıştı. Ama Yeni Şafak, Başbakan Erdoğan'la protestocu arasındaki diyalogu, eksik vermişti.

Bir insanı rencide etmemek için, insanların ruhlarında, kendi işledikleri fiilleri kat kat aşan yıkıcı sonuçlara sebep olmamak için, çocukları korumak için, topluma zarar vermemek için, kötülügü, çirkinliği teşvik etmemek için, ahlaki olmayan bir durumu normalleştirmemek, yaygınlaştırmamak için, otosansür anlamlıdır. Bunların dışındaki 'otosansür' tavsiye edilmez.


Güzel sözün fasulyeye ne faydası olabilir?

Ben, güzel sözü severim. Güzel sözün, söyleyene de, muhatabına da çok faydası olduğuna inanırım.

Çiçeklerin sevgiyle büyütülmesi, köylerde, kadınların hayvanlara bile, şefkatle, güzel sözler söyleyerek bakmaları, güzeldir. Çiçeklerin, hayvanların, güzel sözden memnun olduğunu düşünmek, hoşuma gider.

Böyle şeylerin, 'bilimsel' olarak doğru bulunduğuna dair yazılar okudum. Benim bu kanaatim yüzde yüz doğru olmayabilir. Leyla Evren, bir haberimizi bu açıdan eleştiriyor. Önce, 14 Şubat'ta verdiğimiz haberi tekrarlayalım:

'Sevginin gücü' deneyle kanıtlandı

Tavşanlı'daki Aslanbey İlköğretim Okulu'nun 7 A sınıfı öğrencileri sevgi ve güzel sözün canlılar üzerindeki etkisini deneyle ortaya koymaya çalıştı. (....) Deney yapan öğrencilerden Onur Tuncay, iki ayrı kavanozdaki suyun içine çeşitli besin maddeleri koydu. Bir ay boyunca her gün "güzel söz" söylenen kavanozdaki gıda maddesi tazeliğini korurken, "hakarete uğrayan" bozuldu. Aynı deneyi Neşe Mert bulgur, M. Ali Çınar nohut, Rabia Öztürk ise peynir kavanozunda denedi. Kötü söz söylenen gıdalar bozulurken, güzel söz söylenen gıdalar aynen kaldı.

Leyla Hanım, mektubunda, haberin 'bilimselliğini' sorguluyor. Özetliyorum: '(...) Habere göre ortaöğretim öğrencileri güzel söz söylenen gıdaların bozulmadan kaldıklarını bulmus. Peki, deney bilimsel olarak doğru mu dizayn edilmiş mi? Güzel söz ve kötü söz söylenen gıdaların baslangıçtaki kontaminasyon seviyeleri aynı mı? Gözlemlenen bozulma seviyeleri görülebilir şekilde farklı mı? Bozulma nasıl ölçülmüş? Nohutların kulakları nerede? Sözü getirmek istedigim nokta şu, her gazetenin bilimsel editörü olmalı. Haberi illa verecegiz diyorsanız, mutlaka karşı yorum da eklenerek verilmeli.

Biliyorum, daha şu noktada, Leyla Evren'e katılanlar da var, katılmayanlar da. Haber, en azından 'sempatik', 'sevimli'. İlköğretim öğrencileri deney yapmışlar. Bu bile hoş. Ayrıca, mavi turnusolun kırmızıya dönüşmesi gibi alışılmış deneylerden birini de yapmamışlar; güzel sözün, varlıklara etkisini ölçmeyi denemişler.

Biz, bir çok haberi, eğer kabul edilmesi güç bir bilgi içeriyorsa, bir başka kaynaktan teyid ettirmeye önem veriyoruz. Özellikle, bir tarafın 'suçlandığı' durumlarda, suçlanan kimsenin söz hakkı olduğunu düşünüyor ve bu hakkı kullandırmaya çalışıyoruz.

Bu haberde, suçlanan bir taraf yok. Ama, bilginin 'eksik' olma ihtimali var. Leyla Evren'in önerdiği gibi, 'karşı görüş' gerçekten, haberi tamamlardı.


Diyarbakır'daki 'Peygamberimiz'e Saygı' Mitingi

Faysal Deniz'in eleştirisi: Diyarbakır'daki Peygambere Saygı Mitingine Yeni Şafak'ın gerekli duyarlılığı göstermemesine üzüldük. Diyarbakır için büyük önem taşıyan ve Diyarbakır'a karşı olumsuz intibaları yok edecek böyle bir olaya Yeni Şafak'ın gereken önemi vermemesi gazeteniz hakkında farklı düşünmemize yol açtı. Bölgemizde oynanan oyunları bozacak böyle bir mitinge yer vermeniz sanırım daha hayırlı olacaktı.
Cevap: Değerli okurumuz. Diyarbakır'daki mitingin haberi, hem de tam sizin söylediğiniz gerekçelerle, 13 Şubat tarihli gazetemizde verildi. Diyarbakır'da, 'etnik' olmayan bir 'mesele' için düzenlenen ve bölgede hepimizi sevindiren bir 'birliktelik' sağlayan mitingi, 1. sayfadan da duyurduk. Mektubunuz, 18 Şubat'ta yazılmış. Birkaç gün geriye gider, haberlerimizi incelerseniz, eminim görürsünüz. Selamlar.


  • AHMET İSKENDER

    Verdiğiniz kitaplar çok güzel. Bu kitapları okuyarak kendimizi geliştirmiş oluyoruz. Yeni Şafak'ı okumak da çok güzel. Bir de ricam olacak. Tirmizi'nin hadis kitabını da verirseniz sevinirim.

  • FATMA BAĞAN

    İlahiyat fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Yeni Şafak'a fakülteye başladığım yıl abone olmuştum. 4 yıl boyunca bir ilahiyatçının kütüphanesinde bulunması gereken kitapları Yeni Şafak kitaplığıma kazandırdı. Emeği geçen herkese teşekkürler.

  • MURAT BOZKURT

    Mektubat gibi kıymetli bir eseri okuyucularınıza kazandırmak için başlattığınız çalışmadan dolayı teşekkür ediyorum.

  • FARUK BAŞARAN

    Ben Almanya'da eczacılığı bitirdim. Benim Türkiye'de diplomam tanınmıyor. Bu kadar saçma birsey hayatımda duymadım. Yetkililerin bu duruma bakmalarını rica ediyoruz. Bu durumda olan doktor, eczacı vb. kisilerin yetkili mercilere müracaatı için herkesi davet ediyorum.

  • BETÜL ÇAKIR

    Ben 8 yaşında İlkokul 1. sınıf öğrencisiyim. Babam gazetenizin abonesi. Gazetenizden ben de yararlanmak istiyorum. Başka gazeteler çocuklara yönelik ekler veriyorlar. Yeni Şafak da çocuk eki versin ya da çocuk sayfası olsun. Talebimi ciddiye alıp değerlendirir-seniz sevinirim.

  • SALİH KOCAKAYA

    Uzun süredir yazılarına hasret kaldığımız saygıdeğer, beyefendi, gönül adamı Hüseyin Hatemi hocamızı, yazı kadrosuna katmakla ne iyi bir iş yaptığınızın bilmem siz de farkında mısınız?

  • FETHİ AZAKLI

    Hüseyin Hatemi hocamızı tekrar aramıza kattığınız için teşekkürler.

  • RECEP YETKİN

    Sayın Hatemi, aramıza hoş geldiniz. Sizin gibi değerli bir yazarı yanımızda yani Yeni Şafak'ta görmek bizim için büyük bahtiyartlık.

  • TURGUT MARUFOĞLU

    Besmeleden 'Nas'a her ayet dillerinde... İmla hataları da olsa son zamanlarda okuduğum en güzel haber çalışmasıydı. Tebrik ederim...

  • YASEMİN, SÜMEYYE, VİLDAN PEKDEMİR

    Gazetemizin 16 Şubat 2006 tarihinde yayınlanan başörtüsü konulu Yusuf Kaplan'ın yazısını ilgiyle okuduk. Teşekkürler Yeni Şafak.


    Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi