|

Dünyanın en büyük metrosunda soluk soluğa bir kovalamaca

Serüven sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Tony Scott, gözde aktörü Denzel Washington ile dördüncü kez işbirliğine gittiği 'Metrodan Kaçış'ta hayranlarının çok iyi bildiği hızlı kurgu numaralarına yine bolca başvururken, oyuncu kadrosunun diğer ağır topu konumundaki John Travolta'dan da anılan türün tarihine geçecek çapta bir 'kötü adam' performansı elde etmiş.

Ali Murat Güven
00:00 - 1/08/2009 Cumartesi
Güncelleme: 22:18 - 31/07/2009 Cuma
Yeni Şafak
Dünyanın en büyük metrosunda soluk soluğa bir kova
Dünyanın en büyük metrosunda soluk soluğa bir kova

Walter Garber (Denzel Washington), yakın zamanda tenzil-i rütbeye uğratılıp New York metrosunda "hareket memuru" olarak görevlendirilen gururu kırık bir belediye görevlisidir. Gerçekte MTA (Büyükşehir Toplu Taşımacılık İdaresi) bünyesinde uzun yıllar boyunca üst düzey yöneticilik yapmış olan Garber, kendisine yönelik bir rüşvet suçlamasından dolayı soruşturma geçirmiş, alınan karar gereğince de koltuğundan indirilip hareket memurluğuna atanmıştır. Kahramanımız, her ne kadar "Görev görevdir, benim için hiç fark etmez" edâsı içinde yeni pozisyonunda verimli olmaya çabalasa da üstlerinin kendisine revâ gördükleri muamele onu içten içe kahretmektedir.

Derken, hayatın bütün sıradanlığıyla akıp gittiği bir günde New York metrosunda yaşanan şok edici bir eylem, adamımızı yeniden vitrine çıkartır. Baştan aşağı silahlanmış dört kişilik bir çete, metroyu içindeki yolcularla birlikte kaçırmıştır. Çetenin lideri Ryder (John Travolta), kendilerine bir saat içinde 10 milyon dolar tutarında bir fidye ödenmediği takdirde, belediye yönetimini bütün yolcuları öldürmekle tehdit etmektedir.

Olağanüstü bir zekâya sahip olan Ryder, bir an için alabildiğine merhametliyken, saniyeler sonra ise ölümcül öfke krizlerine girebilen son derece dengesiz biridir. Suça yönelmeden önceki hayatında, yani "zimmetine para geçirme" gerekçesiyle hapse düşmeden önce borsada müthiş bir başarı yakaladığı öğrenilen bu psikopat adamın şimdiki en büyük amacı ise kendisini mahvettiğine inandığı New York kentiyle hesaplaşmaktır.

Yıllarını metro ağına verdiği için tünel sisteminin her karışını ezbere bilen Garber, halihazırda bu gözü dönmüş ekibi köşeye sıkıştırabilecek en donanımlı kişi olarak gözükmektedir; o yüzden de engin bilgi birikimini suçluları avlayabileceği iyi bir plan kurmak için kullanmaya başlar. Dahası, bu görevde başarılı olup rehinelerin hayatlarını kurtardığı takdirde, üzerine yapışmış olan meslekî kiri temizleme umudu da doğmuştur. Ancak, deneyimli ulaştırmacı, New York'un altına yayılmış olan bu büyük bulmacanın içinde çok önemli bir parçayı yerli yerine oturtmakta güçlük çekmektedir. Hırsızlar, parayı alsalar bile, bütün çıkışları polis ekipleri tarafından tutulmuş olan bu labirentten nasıl kaçacaklardır? Kafalarından geçen şeytanî plan tam olarak nedir?


POPÜLER BİR ROMANIN ÜÇÜNCÜ UYARLAMASI

Tony Scott'un "Metrodan Kaçış"ı, Amerikalı polisiye roman yazarı John Godey'nin 1973 yılında piyasaya sürülüp kısa sürede best-seller olmuş çok ünlü bir kitabının sinema ve televizyoncular tarafından yapılan üçüncü uyarlaması… Asıl adı Morton Freedgood olan yazar, New York metrosunda geçen bu heyecanlı öyküyü yayımladığında kendisinin bile beklemediği düzeyde bir ilgiyle karşılanmış ve yapımcılar kitabının yayın haklarını satın alarak onu hemen ertesi yıl beyazperdeye aktarmışlardı. Joseph Sargent'in yönettiği 1974 yapımı filmde fidyeci ekibin soğukkanlı liderini Robert Shaw canlandırırken, suçluları durdurmaya çalışan Memur Garber rolünü ise Walter Matthau üstlenmekteydi.

Aradan 24 yıl geçtikten sonra, Godey'nin öyküsü yapımcıların bir kez daha ilgisini çekti ve 1998 yılında, Félix Enríquez Alcalá'nın yönetiminde, kanun adamını Edward James Olmos'un, kötü çocukların başını ise Vincent D'Onofrio'nun canlandırdığı kaliteli bir televizyon filmi daha yapıldı.

Uzun yıllardır Hollywood'u mesken tutmuş olan Britanyalı yönetmen Scott'un aynı öyküyü bazı ufak tefek değişikliklerle yeniden ele alan bu son çalışmasının, daha önceki uyarlamaları, özellikle de günümüzde polisiye alanında gerçek bir klasik olarak kabul edilen 1974 tarihli ilk çevrimi aşmayı başarıp başaramadığı konusu fazlasıyla tartışmaya açık… Ancak, kendince pek güzel bulduğu aşırı hızlı anlatım tekniğiyle filmlerinde "içeriği" gözünü bile kırpmadan "biçim"e feda eden, bu yönüyle hiç de hazzetmediğim bir sinemacı olarak, Scott'un son çalışmasında -en azından- beyin sarsıntısı yaşamadan başından sonuna kadar izlenebilecek bir akış ortaya koyduğunu söyleyebilirim. deta ilerlemiş yaşlarına karşın bir türlü durulmak bilmeyen ve dans pistinden hiç inmeyen aşırı hareketli salon adamları gibi, iyi ya da kötü, sıradan ya da nadide, eline hangi senaryo geçerse geçsin kendisini mutlaka "video-klip" estetiğine bulanmış, en babası üç-beş saniyelik planlardan oluşan baş döndürücü filmler yapmaya mecbur hisseden Scott, anılan yönüyle, kendisinden 7 yaş büyük ağabeyi Ridley Scott'un da tam aksi istikametinde bir hayran kitlesine sahip oldu. Oysa ki dünya çapında üne kavuştuğu ilk filmlerden biri olan 1983 yapımı korku-gerilim klasiği "Açlık"ta (Hunger) son derece oturaklı, sakin, öyküsünü sindire sindire anlatmayı yeğleyen bir sinema diliyle tanımıştık onu. Fakat, hemen ardından çektiği "Uçuş Akademisi" (Top Gun, 1986) ile niyeti bir bozdu, pir bozdu ve bir daha da hiç bir proje onu bu "klip gibi film çekme" alışkanlığından kopartıp eski temposuna geri döndüremedi.

"Gerçek Romantikler" (True Romance, 1993) ve "Casus Oyunu" (Spy Game, 2001) gibi iki-üç istisna haricinde herhangi bir Tony Scott filmine 15 dakikadan fazla tahammül edemeyen biri olarak, Üstad'ın "Metrodan Kaçış"ta yakaladığı -tam anlamıyla olmasa bile- görece dingin tempoya o yüzden fazlasıyla razı gelmiş durumdayım.

Daha önce fazlasıyla tüketilmiş olan bu öyküden bir başyapıt çıkmamış belki; fakat yüksek tempolu bir serüvene katılıp -başta Travolta olmak üzere- bir dizi kalburüstü oyunculuk gösterisi izlemek, arada da dünyanın en karmaşık metro ağının teknik ayrıntılarına vâkıf olmak isteyenler için keyifli bir hafta sonu seçeneği oluşturabilir.



METRODAN KAÇIŞ / The Taking of Pelham 1 2 3

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, ABD-İngiltere ortak yapımı

Türü ve Süresi: Serüven-Gerilim / 121 dakika

Gösterim Dili: Orijinal seslendirmesi İngilizce olan bu film, ülkemizde Türkçe altyazılı kopyalarla gösterime sunulmuştur.

Yönetmen: Tony Scott

Senarist: (John Godey'nin "The Taking of Pelham 1-2-3" adlı romanından uyarlamayla) Brian Helgeland

Görüntü Yönetmeni: Tobias A. Schliessler

Özgün Müzik Bestecisi: Harry Gregson-Williams

Kurgu Yönetmeni: Chris Lebenzon

Sanat Yönetimi Ekibi: David Swayze (Genel Sanat Yönetmeni), Regina Graves (Set Dekorasyonu), Renée Ehrlich Kalfus (Kostüm Tasarımı), Todd Kleitsch (Makyaj Ekibi Şefi)

Oyuncular: Denzel Washington (Walter Garber), John Travolta (Ryder), John Turturro (Camonetti), James Gandolfini (Belediye Başkanı), John Benjamin Hickey (Belediye Başkan Yardımcısı LaSalle), Luis Guzmán (Phil Ramos), Victor Gojcaj (Baskhim), Michael Rispoli (John Johnson), Ramon Rodriguez (Delgado)

İthalatçı Şirket: Warner Bros.

Dağıtıcı Şirket: Warner Bros.

İçerik Uyarıları: Polisiye filmlere özgü şiddet sahneleri ve argo konuşmalar içerdiğinden dolayı, 15 yaşından küçükler için uygun bir film değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: http://www.sonypictures.co.uk/movies/thetakingofpelham123/

Yıldız Puanı: * *


BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER

KONTES / The Countess

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Fransa-Almanya ortak yapımı

Türü ve Süresi: Biyografik Tarihsel Drama / 98 dakika

Yönetmen: Julie Delpy

Senarist: Julie Delpy

Oyuncular: Julie Delpy (Erzebet Bathory), William Hurt (Gyorgy Thurzo), Daniel Brühl (Istvan Thurzo), Anamaria Marinca (Anna Darvulia), Andy Gatjen (Miklos), Adriana Altaras (Klara), Jack O. Berglund (Ferenc Nadsky), Lucas T. Berglund (Paul Bathory), Sebastian Blomberg (Dominic Vizakna), Jeannette Hain (Anna Bathory)

Yıldız Puanı: * *

Aşk, intikam ve gurur duygularının arasında sıkışıp kalarak zamanla eli kanlı bir katile dönüşen Macar Kontesi Erzebet Bathory'nin yükseliş ve düşüşünün tüyler ürpertici öyküsü… 1560 doğumlu kontes, 14 yaşındayken nüfuzlu bir lord ile evlendirilir. Döneminin en güzel, akıllı ve de güçlü kadını olarak nam yapan Bathory, erkeklerin hâkim olduğu ve sadece onların sözünün geçtiği bir dünyaya başkaldıran cesur bir kadın olarak tanınmıştır.

Kontes, eşinin ölümünden sonra katıldığı bir davette, kendisinden oldukça genç bir asilzade olan Istvan Thurzo ile tanışıp onunla tutkulu bir aşk yaşamaya başlar. Fakat aykırı çiftin mutlulukları pek de uzun sürmeyecektir; çünkü Istvan'ın babası Kont Gyorgy Thurzo oğlunu bu dul kadından ayırmak için ilginç planlar kurmaktadır.


DÜNYANIN SONUNDAKİ KITA / Le Dernier Continent

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2007, Fransa-Kanada ortak yapımı

Yönetmen: Jean Lemire

İçerik Uyarıları: Her yaştan izleyici kitlesi için uygundur.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: http://www.lederniercontinentlefilm.com/

Yıldız Puanı: * * *

Kanada'nın Fransızca konuşulan Quebec bölgesinin yetiştirdiği dünyaca ünlü bir biyolog, okyanus bilimci ve belgesel film yapımcısı olan Jean Lemire, sinemanın küresel etki gücünü kullanarak, insanoğlunun dikkatini gezegenimizin karşı karşıya bulunduğu ekolojik sorunlara çekmeyi sürdürüyor. Daha önce de "St. Lawrence Balinalarıyla Karşılaşmalar" (1998), "Son Sınır" (1999), Yerkürenin Hatıraları" (2002) ve "Beyaz Gezegen" (2006) gibi her biri büyük emeklerle hazırlanmış çok değerli belgesellere imza atan saygın bilim adamı-sanatçı, ülkemiz sinemalarına biraz gecikmeli biçimde ulaşan 2007 yapımı "Dünyanın Sonundaki Kıta"sında da geleneksel çizgisini aynen sürdürerek, insan ırkını yaşadığı gezegene karşı daha bir sorumluluk duygusu içinde davranmaya çağırıyor.


FRANKLYN / Franklyn

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2008, İngiltere-Fransa ortak yapımı

Yönetmen: Gerald McMorrow

Oyuncular: Eva Green (Emilia Bryant), Ryan Phillippe (Jonathan Preest), Sam Riley (Milo), Richard Coyle (Dan), Jay Fuller (Keşiş)

İçerik Uyarıları: Simgeler ve metaforlarla bezeli karmaşık öyküsü, yanısıra da kısa sureli cinsellik/çıplaklık içermesinden dolayı, 15 yaşından küçükler için uygun bir film değildir.

Yıldız Puanı: * *1/2

Bir tarafta günümüzün Londra'sı; diğer tarafta ise hayâlî bir gelecekte kurulu olan, koyu bir Hristiyanlık fanatizminin hüküm sürdüğü tekdüze bir metropol görünümündeki Meanwhile City… Dindar bir Körfez Savaşı gazisi olan Peter Esser, Londra'nın evsizlerin işgali altındaki karanlık sokaklarında kayıp oğlunu aramaktadır. Öykünün bir başka cephesini oluşturan Milo'nun ise gerçek aşkın saf ve güçlü duygularına tekrar sahip olabilmek için otuzlu yaşlarında çırpınıp durduğuna tanık oluruz. Bu sırada, çekici ve yaralı güzel sanatlar öğrencisi Emilia Bryant da hayat ve ölümü ayıran ince çizgide gidip gelen intihar konulu sanat projeleri üretmektedir. Kentin tek ateisti, başına buyruk maskeli detektif Jonathan Preest ise sokaklarda intikam peşindedir.



15 yıl önce