Tüm evini boşalttı, geri kalan eşyalarını bir kırmızı bavula doldurdu ve yola koyuldu. Kırmızı bavullu bu gezgin kız dünyanın birçok ülkesine gitti, farklı kültürlerle tanıştı, göçmen kadınlarla çalıştı. Sonra tiyatro oyunlarında oynadı, hayatın aslında toz pembe olmadığını bu güzergahta öğrendi. Geçtiğimiz hafta İstanbul'da mola veren oyuncu Fadik Sevin Atasoy'u artık İstanbul'da bulmanız mümkün değil. Gezerek öğrenmenin tadını almış bir kere. Gezginliği konuşmak üzere buluştuğumuz Atasoy, evini satıp yola çıkamayanları cesaretlendirecek cümleler kuruyor.
Benim yola çıkış amacım tatil yapmak değildi ki, asıl gayem bilmediğim yerlerde de iş yapabiliyor, kısıtlı bir bütçe ile yaşayabiliyor muyum, onu görebilmekti. Berlin'de göçmen kadınlarla gönüllü olarak çalışma kararı verdim. Şimdi 13'ten 70'e uzanan bir yaş diliminde tam 35 tane öğrencim var. Sahip olduğum içsel zenginliğin temelini onlar attılar. Ben İstanbul'u hiç bırakmadım, sadece uzaklaştım. Bıraktığım şey beni garantici olmaya zorlayan, risk almaktan beni korkutan tarafımdı. Bu sebeple benim hikayemde İstanbul bir metafordur.
Yaşadıklarımı size anlatmaya kalksam sanırım tüm hafta sonu eklerini ve haftalık gazetelerinizi bana ayırmak zorunda kalırdınız, bu sebeple ancak bir cümleyle özetlemem gerekirse: Uyandım, yola çıktım, tökezledim, doğruldum, vazgeçmedim, yoldayım!
Evet, çok rahatlattı. Gördüm ki gerçekten bir çatı, bir hırka ve bir lokma yeterli yaşamak için. Eşyalar bavula kolay sığdı dolayısıyla, şimdi ise bavulumdan taşıp dünyayı gezen şey yüreğim, hayallerim ve duygularım.
Bana bu kararı aldıran şey ise kendime sahip çıkıp, istediğimi gerçekleştirmekti.
Virginia Woolf'un sözünü çok severim: “Bir kadın olarak hiçbir yere ait değilim, sadece dünyaya” der. Bu da durumu özetliyor sanırım.
Dünyanın ortasında yapayalnız kalmayı ve hayatın sana sunacaklarını mertçe kabul etmeyi gerektirir gezginlik. Kimileri Tanrı misafiri der ve güleryüzle ağırlar, kimileri meczup sanıp eziyet eder, kapıya koyar. Cinsiyet, din, dil, ırk ayrımcılığına göğüs gerebilmelidir gezgin. Bir tatlı sözle zenginleşebilmeli, bir bıçak darbesinin yaralarını sarabilmelidir gezgin. Güçlü bir fırtınada dahi bavuluyla sağlam durabilmeli, hafif bir melteminde keyfini çıkarabilmeyi bilmelidir. Sanırım gezginlik pek de anlatılamaz, her gezgin kendi hikayesini yaşar çünkü.
Cesaret, vicdan, vizyon, disiplin ve ruh sahibi olmak.
Defterlerim, tütsülerim ve her ülke için gerekli elektrik adaptörü.
Zamanım gelmiş olması. Herkes için bir zaman vardır. O aşamaya geldiğinizde artık kalmak istemezsiniz.
Bir durak seçip oraya yerleşmek ve oradan hareket etmek istiyorum.
Los Angeles, İskoçya, Berlin ve Türkiye arasında mekik dokumak isterim. Los Angeles işim gereği, İskoçya kendim için, Berlin ilham kaynağı, Türkiye ailem olduğu için.
Daha öncede söylediğim gibi ben İstanbul'dan hiç ayrılmadım ki geri döneyim, sadece açımı genişlettim. Bu geniş açının içinde İstanbul da yerini koruyacaktır.
Birçok kültüre ev sahipliği yapmış bir şehirdir İstanbul. Orhan Veli'nin şu dizeleri gelir aklıma hep 'bakakalırım giden gemilerin ardısı sıra....' Sabırla gelecek misafirlerini bekleyen gizemli bir hancıdır İstanbul benim için, İstanbul bekler, bekler, bekler.
Ne insanları, ne şehirleri, ne de duyguları birbiriyle kıyaslamayı oldum olası hiç sevmemişimdir. Her şehir kendince güzel bir anlam taşıyor benim için. İstanbul da kendi içinde güzel, kendince güzel.
İstanbul'da yaşamayı başaran, dünyanın her yerinde başarır.
Gerard Butler'a röportajın sonunda kaplan gözü bir tespih hediye etmiştim, sabır sanatını geliştirmesinde yardımcı olacağını söyleyince, kendisinin tam da buna ihtiyacı olduğunu, kaplan gözünün de uğurlu taşı olduğunu belirterek çok şaşırmıştı. Tespihin nasıl çekileceğini ona gösterirken de dikkatle izlemişti. Dediğim gibi tarih boyunca biz bu topraklar üzerinde sabrı ve geniş yürekle kabullenmeyi bildik, şimdi tekrar atalarımızın bu bilgisini hatırlamaya ihtiyacımız var. Ben İstanbul'da Galata Kulesi'ni ve Hazerfan Çelebi'nin hikayesini çok severim. Tutkusunun inancıyla, kendi elleriyle kanat yapıp, korkmadan kuleden aşağıya ve sonra semalara bırakan Hazerfan Çelebi en büyük ilham kaynağımdır.
Berlin'de sosyal sorumluluk projesi, New York Broadway'de Keşanlı Ali Destanı'nda başrol, Los Angeles'ta Edgemar Center of Arts'ta tek kişilik oyunumun provaları, Türkiye'de Mavi Pansiyon sinema filmimin çekimleri ve festivallerde jüri üyeliği ve danışmanlık, Roma İtalya'da Roma-Türk film festivalinin İtalyanca sunuculuğu ve Usta filmimin gösterimi için bulundum. Açıkçası ben elinde bavul boş boş gezmiyor, elimde bavul, gittiğim her şehirde, kendimce, sanatıma uygun iz bırakmaya çalışıyor ve iş yapıyorum.
Müthiş olumlu etkiledi, dünyanın herhangi bir yerinde film çekebilme özgürlüğü kazandım.
Ailem, dostlarım, sektördeki büyüklerim. Roma için tasarımcı Özgür Masur ve Urarat'la kostüm provaları, biriken röportajlar derken, İstanbul nasıl aktı gitti ben de anlamadım.
Olmaz mı? Sinema nerede ben oradayım. Fakat kesinleşince açıklayacağım detaylarını.
Gezgin olmakla evrenselliği yakaladığını söyleyen Fadik Sevin Atasoy dünyanın her yerinden farklı insanları tanıdığını ve bunun da bir sanatçı adına zenginlik olduğunu ifade ediyor. Çıktığı bu yolculukta farklı kültürleri tanıyan Fadik Sevin Atasoy İstanbul'dan ayrılmadığını sadece açısını genişlettiğini belirtiyor.