|

28 Şubat mağdurları yeniden yargılansın

28 Şubat yargı kararlarının hapishanedeki mağdurları, 4'üncü Yargı Paketi'nden umutlu. Post-modern darbenin birçok mağduru, cunta güdümlü yargı kararlarının yeniden ele alınması gerektiğini belirtti. Avukat Güven Yılmaz, 'Toplumda bu düzenlemeye karşı çıkan yok. Eğer istenirse yeni paketle bu iş çözülür' dedi

Aysel Yaşa
00:00 - 1/03/2013 Cuma
Güncelleme: 23:19 - 28/02/2013 Perşembe
Yeni Şafak
28 Şubat mağdurları yeniden yargılansın
28 Şubat mağdurları yeniden yargılansın

28 Şubat post-modern darbesinin onaltıncı yılında '28 Şubat yargı kararlarının iptali' ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Başta Fikre Özgürlük Platformu olmak üzere çeşitli dernek ve STK'lar, yakında çıkacak olan 4'üncü Yargı Paketi ile gerekli düzenlemelerin yapılarak, bu adaletsizliğe son verilmesi için çalışmaları sürdürüyor. '28 Şubat darbesi sürecinde verilen yargı kararları da darbenin izlerini taşımaktadır, darbe hukukunun izleri acilen silinmelidir' diyen avukat Mehmet Alagöz, o dönem hukuka aykırı olarak alınan pek çok siyasi kararın yeniden ele alınması gerektiğini belirtti.

Cunta yargısının baş mağdurlarından olan Salih Mirzabeyoğlu'nun avukatı Güven Yılmaz ise sürece farklı bir açıdan yaklaştı. Yılmaz, 'DGM'ler Avrupa Birliği muktesebatı çerçevesinde kaldırıldı. Olmaması gerektiği gerekçesiyle mahkemeler ortadan kaldırılmış, ancak olmaması gereken ve ortadan kaldırılan bu mahkemelerin verdikleri kararlar nedeniyle insanlar hâlâ müebbet hapislerinin infazları için cezaevlerindeler' dedi. Darbelerin sonuçlarıyla hesaplaşmadan yol alınamayacağını söyleyen Yılmaz, darbe öncesi ve sonrası verilen siyasi kararların iptal edilmesi gerektiğini belirtti.

Çevik Bir'le aynı gün hapse giren gazeteci

Gazeteci-yazar Şükrü Sak, 28 Şubat yargı kararları nedeniyle cezaevinde tutulan mahkûmlardan biri. Darbe döneminde Akıncı Yolu Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yapan Sak, o dönemde hakkında açılan davanın on üç yıl sonra Yargıtay tarafından onaylanması nedeniyle bugün cezaevinde. Sak, 'Yeni Nizam isimli derginin yayın hazırlığını yapmak, örgütsel kitap okumak, Salih Mirzabeyoğlu'nun fotoğraflarını bulundurmak, DGM önünde slogan atmak, dergi kapağına mahkeme resmi koymak' gibi 'suç' isnatlarıyla cezaevine konuldu. Şükrü Sak'ın Konya'da yaşayan eşi Havva Sak, süreçle ilgili şunları söyledi: 'Eşim ilk olarak 1999 yılının aralık ayında cezaevine girdi, 2000 yılının ocak ayında çıktı. Bu süreçten on iki sene sonra geçtiğimiz yıl mart ayında davasının cezası geldi. Üstelik zaman aşımına çok kısa bir süre kalmıştı. İşin ilginç bir diğer tarafı ise eşim 28 Şubat'ı yapanlarla aynı gün içeri alındı. Çevik Bir bunlardan biriydi.'

KANLI PANTOLONA YASAK

Sak, on aydır Bolu F Tipi Cezaevi'nde. Terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor. 28 Şubat döneminde ölüm tehditleri aldığı için ailecek kötü günler geçirdiklerini söyleyen eşi Havva Sak, 'O dönemde eşim Noel Baba Operasyonu'nda kafasına nişan alınmasına rağmen mermi sektiği için bacağından vuruldu. Uzun süre hastanede kaldı. Kanlı pantolonu delil hükmünde olduğu için bize vermediler. Dava açmamızı engellemek istediler' şeklinde konuşuyor. 28 Şubat'la beraber bozulan düzenlerinin bir türlü düzelmediğini söyleyen Sak, maddi sıkıntılar nedeniyle ayda bir açık görüşe dahi gidemediğini söylüyor.

Hukuksuzluk sona ersin

4'üncü Yargı Paketi ile 28 Şubat hukuksuzluklarının önüne geçilebileceğini belirten Avukat Güven Yılmaz, '22 Mayıs 2004 tarihine kadar DGM tarafından kabul edilen iddianameler ile görülmekte olan davalar bir ay içinde mahkemece, temyiz aşamasında bulunanlar da Yargıtay'ca verilecek kararla düşürülebilir ve bu davalar nedeniyle tutuklu bulunanlar düşme kararı ile birlikte tahliye edilebilir' dedi. Böylece post-modern darbe dönemi DGM'lerinden çıkan kararların tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılabileceğini kaydeden Yılmaz, 'Böylelikle halen cezaevinde bulunanlar bir ay içinde tahliye edilebilirler' diye konuştu.

Aile boyu eziyet

Emrullah Arslan'ın eşi Halime Arslan, 28 Şubat'ın en büyük mağdurlarından biri. 2000 yılında Noel Baba Operasyonu'nda Bandırma Cezaevi'nde yatan kardeşi Hasan Meriç'i kaybeden, aynı operasyonda eşinin de yaralandığını söyleyen Arslan'ın kendisi de iki kez DGM'de yargılanmış. Şimdi Konya'da yaşayan Arslan, eşi hapiste olduğu için yaşadığı baskınların dayanılmaz olduğunu söylüyor: 'Emrullah ilk olarak cezaevine 1999'de girdi, 2003'te çıktı. 19 Ağustos'tan itibaren de içeride. Şu anda Kırıkkale'de. Bolu'ya nakli çıktı, nakledilmeyi bekliyor. Eşime şu anda yedi yıl verileceği söyleniyor ama daha mahkeme var. Şu anda muallaktayız.'

Evinin sürekli basılmasından dolayı rencide olduklarını belirten Arslan, '2006 yılında hamileyken evimize baskın yedik. Kapıyı açar açmaz bir silah enseme dayandı ve hamile olmama rağmen beni yere yatırmaya çalıştılar. Üç yüz elli polis evimize baskın yaptı. Eşimi İzmir'de gözaltına almalarına rağmen yine de evimizi bastılar' diyor.

HÂLÂ 'TERÖRİST' DİYORLAR

'Silahlı örgüt kurmak deniliyor ortada silah yok. Yapmadığım işlerle suçlandım ama ceza almadım. Kardeşimden gelen mektuplar yüzünden de yargılandım. Bandırma Cezaevi'nde öldürülen kardeşimden geriye kalan fotoğrafları bile suç unsuru diye elimden aldılar.' diyen Arslan, 28 Şubat'ın bittiğine de inanmadığını belirtiyor. 'Kimse 28 Şubat bitti hikayesiyle kandırmasın insanları. 28 Şubat bitmedi halen devam ediyor. Ben hâlâ evde hazır bekliyorum, acaba ne zaman baskın yapacaklar diye. Yaşadığım yer küçük bir ilçe ve herkes bana yolda çevirip 'Terörist misin?' diye soruyor. Şimdi tüm bunlar yaşanırken, o kötü süreç bitmiş mi oluyor?' diye soruyor.

ÇOCUKLAR HASTA OLDU

Arslan, 3 çocuğunun da hapisteki babalarıyla görüştükleri zaman hastalandıklarını aktardı. Büyük çocuğunun, babası hapse girdiğinden beri derslerinde başarısız olduğunu dile getiren Arslan, 'Psikolojimiz çok kötü etkilendi' diye konuştu.


11 yıl önce