|

Açılımın baş engeli hukuk bürokrasisi

AK Parti Parti Meclisi Üyesi Mazhar Bağlı, “Çözümün ana konsepti demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin geliştirilmesidir. Demokratik Açılım'ın en önemli eksiği ise hukuki altyapısı. Yapmak istedik ama hukuk bürokrasisi ya da jüristokrasi buna izin vermedi” dedi.

Murat Palavar
00:00 - 26/06/2010 Cumartesi
Güncelleme: 22:59 - 25/06/2010 Cuma
Yeni Şafak
Açılımın baş engeli hukuk bürokrasisi
Açılımın baş engeli hukuk bürokrasisi
Terörle mücadelede askeri zaaf var mı? Varsa nedir? Askeri, istihbarat vs.

Terörle mücadele konusunda dile getirilen iki temel sorun var. Zaafiyet ve hukuk dışına çıkma. Bugüne kadar yürütülen mücadelenin belki de halk nezdinde gözle görülür bir ilerleme kaydetmemiş olması doğal olarak insanlarda bazı istifhamlar oluşturmaktadır. Ama tüm bunların ötesinde bir istihbarat eksikliği olduğu çok açıktır. Örgütün içinde bir haberci veya istihbarat elemanı yoksa eğer bu bir zafiyet olarak görülebilir. Bir diğer sorun da bu sorunun dış bağlantılarının iç dinamiklerden çok daha önemsenmesidir. Elbette örgütün dış bağlantıları var ama asıl dinamik içerdedir.

PKK nasıl silah bırakır?

PKK'nın silah bırakması tek bir alan üzerinden yürütülen çalışmayla gerçekleşmez. Dağa çıkma nedenleri ortadan kaldırılmalı, uluslarası bağlantıları kesilmeli ve halk desteğini kesmekle sağlanabilir. Tüm bunlar yapıldığında da silahları bırakmayabilir.

AK Parti ve BDP ne yapmalı?

AK Parti, tüm tahriklere rağmen bu meseleyi demokratik zeminden ayrılmadan ele almaya devam etmelidir. BDP de bu konuda muhatabın kendisi olduğunu, muhataplık için başka adreslere işaret etmemelidir. Diyaloğa açık olmalıdırlar. Birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunmamalıdırlar.

GÜVENİLİRLİĞİNİ KANITLAMALI

AK Parti açısından yapılması gerekenler bellidir. Açılıma devam etmek ve bu meseleyle ilgili olabilecek her meşru aktör ve tarafla görüşmeler içinde olmaktır. Vatandaşlara dokunacak bir politik dil ve diyalog yolundan vazgeçmemelidir. Demokrasinin standartlarını yükseltmelidir.

BDP daha aktif olabilir miydi?

BDP daha aktif olabilirdi ama o sürekli kendisine değil örgüte referansta bulunmaktadır. Sivil siyasete vurguda bulunabilir. Seçim sürecinde şiddeti yedeğinde bulundurarak uyguladığı baskı-şantaj ve tehditler aslında onun demokrasi ile olan ilişkisinin hastalıklı halini somutlaştırdı ve doğal olarak gerçekten de demokratik bir anlayışa sahip olduğu konusunda derin kuşkulara neden oldu. Bunu gidermeden de sivil ve demokratik bir aktör olarak bu meselede güvenilir bir taraf olarak var olabilmesi kolay değildir.

Demokratik açılımın eksikleri neler? Neler yapılmadı?

Demokratik açılımın hukuki alt yapısı bir türlü oluşturulamadı. Bunu birkaç kez yapmak istedi iktidar partisi ama hukuk bürokrasisi veya jüristokrasi buna izin vermedi. Keza sivil bir anayasanın yapılmaması da açılım için bir eksiklik olarak görülebilir. Belki ilginç olabilir ama asıl eksiklik muhalefetin buna destek vermemesi ve bu süreci sabote edecek her türlü yola başvurmasıdır.

Çözüm/Şiddetin durması için somut üç öneriniz ne olur?

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki şiddeti başlatanların isteklerini yerine getirmekle şiddet bitmeyecektir. Sanırım hep bu yönde bir imada bulunulmaktadır. Şiddet bir şantaj aracı olarak kullanıldığı ve sonuç aldığı sürece varlığını devam ettirecektir. Şiddeti başlatanların talepleri de bitmeyecektir zaten.

Çözümün konsepti ne olmalı?

Çözümün ana konsepti demokrasi, hukuk ve özgürlüklerdir. Devletin veya resmi ideolojinin insanları etnik kökenine, inancına vs. bakmadan görebilmesindedir. Bunun sağlanabilmesi kolay değil ama başka çare yok. Bugün benzer sorunları olan her toplumun izlediği yollar bellidir.


BDP MYK Üyesi Ayhan Bilgen, silahın bir hak arama aracı olmaktan çıkması için siyaset yolunun açılması gerektiğini ifade etti. Bilgen, “Sıkı güvenlik politikaları ile siyasetin önünü keserseniz silahlı çatışma sarmalına sürüklenirsiniz” uyarısında bulundu.

Şiddet neden arttı ve hedefi ne?

Çatışmaların artışını sürpriz olarak yorumlayanlar, kafasını kuma gömüp kendi çözümünü dayatanlardır. Otuz yıldır tekrarlanan söylemlerle yol alınamayacağı itiraf edilerek yola çıkılmalı.

Peki nasıl diner bu şiddet, PKK nasıl silah bırakır?

Silahsızlanmanın, çatışma yaşamış tüm ülkelerde ilk şartı siyasete katılımdır. Silahın bir hak arama aracı olmaktan çıkması için siyasete katılımın önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Tam tersine sıkı güvenlik politikaları ile siyasetin önünü keserseniz silahlı çatışma sarmalına sürüklenirsiniz. Demokratikleşme her şart altında göze alınarak silaha götüren nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Silahsızlanma konusu ise ancak diyalog yolu ile aşılabilir. Bu diyaloğun toplumsal hassasiyetler dikkate alınarak yürütülmesi mümkündür.

Bunun için ne yapılmalı, AK Parti ile BDP işbirliği yapamaz mı?

Köklü bir anayasa değişikliği için iki partinin diyaloğa girmesi iki tarafta da fanatizme dayalı siyaset yapmak isteyenleri rahatsız edebilir ama bu tablodan ülke karlı çıkar. Toplumun önü açılır. BDP açısından yapılması gereken sorumluluk üstlenen bir siyaset tarzı geliştirmektir.

Demokratik açılımın eksikleri neler? Neler yapılmadı?

Açılım yapıyor gibi gözükmenin beklentileri yükseltip ardından hayal kırıklıkları doğurduğu göz ardı edilmemelidir. Riskli dönemlerde tercih yapmayı göze almak gerekir. Sorunu muhatapları ile konuşmayı bile göze alıp savunamazsanız hiç bir adım atamazsınız.

Çözüm/Şiddetin durması için somut üç öneriniz ne olur?

KCK adı altında yürütülen operas-yonlar ve Kandil ile Mahmur'dan gelenlere yönelik davalar, taş atan çocuklar yargısal açıdan en önemli kriz alanları.

Siyasal açıdan atılması gereken ilk adım seçim barajına yönelik olmalı.

Üçüncü adım ise silahsızlanma için gerekli olan yol haritasını uluslararası tecrübeyi dikkate alarak çıkarmaktır.


HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, “Hükümet'in başardığı birçok olumlu işe rağmen, diyalog eksikliği ve statükocuların gösterecekleri direncin hesaba katılmaması açılım önündeki en büyük engeller olarak öne çıktı” dedi.

Şiddet neden yükseldi yeniden?

Bir kere silah taşıyan PKK'nın bu silahları her an kullanabileceği ihtimali unutulmamalıdır. Son dönemde, açılım sürecinin tıkanması ve onun yarattığı umutsuzluk, silahların tekrar devreye girmesine zemin hazırlamıştır. Bugün de şiddeti besleyen unsurların ortadan kaldırıldığını söyleyemeyiz. Çocuklara karşı izlenilen tutum, sivil siyasetçilere tutum, DTP'nin kapatılması, henüz Kürt bölgesinde siyasetin henüz demokratikleşmediğini gösteriyor.

Bunlar mıdır demokratik açılımın eksikleri?

Hükümetin 2009 yılında başlattığı açılım, başardığı birçok olumlu işe rağmen, ne yazık ki uzun erimli bir perspektif içermeyen, somut adımlarla desteklenmeyen, bütünlükten yoksun bir yapıdaydı. Başka bir deyişle; Demokratik Açılım; Kürt sorunu gibi çok yönlü, kapsamlı ve kangrenleşmiş bir sorunu çözecek nitelikten yoksundu. Örneğin; statükocuların açılıma karşı gösterecekleri direnç hesaba katılmadı. Kürt kesimiyle yeterli diyalog kurulamadı, onlar sürece yeterince dahil edilemedi. Özetle açılım, somut adımlarla pekiştirilemediği için değişim taraftarlarının desteği sürdürülemedi, değişim beklentisi diri tutulamadı.

AK Parti ve BDP ne yapmalı?

AK Parti, Kürt sorununu çözmek için, geçmişte hiçbir partinin sahip olmadığı avantajlara sahip. Uluslararası koşullar, AK Parti'nin lehinedir. Ortadoğu'daki dengeler, Kürt sorununun çözümü için geçmişe göre daha elverişli bir durumdadır. Bu durumda AKP'nin yapması gereken, mevcut koşullardan yararlanarak, sorunun çözümü için seri ve kararlı bir biçimde, hedefleri belirlenmiş bir çözüm planını hayata geçirmektir.

BDP'nin yapması gereken ise çözüm sürecine karşı çıkmak değil, öneri ve tutumuyla sürece pozitif katkıda bulunmaktır.

Çözüm/Şiddetin durması için somut üç öneriniz ne olur?

Kürtçe konusunda kapsamlı adımlar atılmalı ve yasal düzenlemeler yapılmalı. Genel bir af çıkartılmalı. Hükümet, yeni bir anayasa konusunda taahhütte bulunmalıdır.


Bürokratların önceliğinin koltuğunu korumak olduğunu söyleyen Terörle Mücadele Uzmanı ve Öğretim Üyesi Emrullah Uslu, terörle mücadelede zaafların giderilmesinin yolunun, terörle mücadeleye sivil siyasi iradenin müdahale etmesinden geçtiğini belirtti.

Türkiye neden terörü bitiremedi?

Evet terörle mücadelede zaaflar var. Mantalite zaafı var öncelikle. Bu memleketin ordusu 30 yıl terörle mücadele etmiş. Terörü kendi sahasında yakalayınca boğmuş. Ama terör deplasmanına gidince ve örgüt taktik değiştirince ya da yeni şartlar ortaya çıkıp oyunun kuralları değişince çuvallamış. Şimdilerde yeniden yükselişe geçen terör karşısındaki şaşkınlık bundan. Devletin kafasının en iyi çalıştığı yerlerden biri olan Emniyet'i iyi bilirim örneğin. Orada bile bürokrat önce koltuğunu düşünür. Ben bu sorunun bürokrasinin aklıyla çözüleceğine inanmıyorum. Bu durumda bürokrat kendi koltuğunu korumak için hareket ediyorsa o zaman devletin başka bir stratejiye ihtiyacı var. Bu stratejiyi de, Genelkurmay değil, sivil irade yazmalı. Çünkü sivil bir akıl gerekiyor.

Devlet bu kişilerden yararlanmıyor mu?

Bu konuda sivil akıl deseniz sağdan say 10, soldan say 9 kişidir. Aynı adamların 30 yıldır aynı öneriyi getirip devlete verdiğini de söylemeliyim.

Nasıl giderilecek zaaflar?

Devlet önce kendi insanını ötekileştirmeyecek. Devleti yönetenler kendi çevresine yerleşmiş ve sadece duymak istediğini söyleyen “uzmanlar”ın dışındakileri de dinlemeye başlamalı.

Çözüm için ne yapmak lazım?

Sorunun çözümü, yeni bir anlayışla ve kapsamlı bir proje çerçevesinde mümkündür. Tüm kesimlerin tepki ve düşüncelerini dikkate alan bu proje, en az 5 yıllık kapsamlı bir proje olmalı.


Özel Kuvvetler eski Alay Komutanı emekli Albay Mithat Işık, terörle mücadelede profesyonel birliklerin sayısının artırılması gerektiğine vurgu yaptı. Daha düzgün olan Irak topraklarında bir tampon bölge oluşturulması gerektiğini ifade eden Işık, güvenlik güçlerinin de mobilize olması gerektiğini söyledi.

Özel Kuvvetler eski Alay Komutanı emekli Albay Mithat Işık, bölgede en önemli unsurun sınır güvenliğini sağlamak olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

“Ülkeler arasındaki sınır güvenliği iki taraflı sağlanır. İki ülke de güvenliği sağlarsa güvenlik zaafiyeti az olur ya da olmaz. ABD'nin işgalinden sonra Irak sınırında kuzeyde Kürt bölgesel yönetimi oluştu ve istikrar sağlanamadı. Sınır, Hezil çayından İran sınırına kadar olan yaklaşık 150 kilometreliktir. Sınırın bazı yerlerinde 18, bazı yerlerde 50 ile 80 kilometre arasında kontrolsüz bölge var. Örgüt, ana üssü Kandil olmak üzere bölgeye yerleşiyor ve sınırdan girişler yapabiliyor.”

Işık, Silahlı Kuvvetler'in bölgede iki türlü işlevi olduğunu hem eylemler karşısında güvenliği sağladıklarını hem de oparasyonlar düzenlediklerinin belirterek, sınır bölgesindeki birliklerimizin Irak sınırından geçme konusunda ABD ile sıkıntı yaşadığı için birliklerin karakollarda statik olarak durduğuna dikkati çekti. Bu konudaki zaafiyeti giderebilmek için profesyonel birliklerin bulunduğunu dile getiren Işık, Irak içerisinde bir tampon bölgenin kurulmasının da önemini vurguladı. Işık şöyle devam etti:

“Bölgeye sık sık operasyon yapılmalı. 15 günde ayda bir operasyon yapılmalı. Irak'taki hükümet kurulmasından sonra silahlı kuvvetlerini kuruncaya kadar bunlar yapılmalı. Ayrıca bölgede tampon bölge oluşturulmalıdır. Tampon bölge sınırın değişmesi anlamına gelmiyor. Ayrıca son günlerde tartışması süren sınırın yeniden düzenlenmesi ve düzeltilmesi de bence kesin çözüm olur. Kendi güvenlik güçleri de Irak'ın sınırını koruyuncaya kadar bu gereklidir.”

MANEVİ DEĞERLERE DİKKAT

Işık, bölgede profesyonel birliklerin sayısının mutlaka artırılmasından yana olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeterli sayıda birliğimizi profesyonel yapmamız lazım. Hepsi profesyonel olmamalı, mevcudu ayarlamamız lazım. Çünkü, askerliğin bir de manevi değeri var, şehitlik makamını zarara uğratmamak lazım. Türkiye'nin profesyonel sayısı için 20 bin yeterlidir. 20 bin kişilik profesyonel kişi yeterlidir. Şu anda profesyonel olarak 6 tugay var, 8-10 bin kişi var.”



Bölge halkına dostane yaklaşım
Erhan Seven / ANKARA

Emekli Kurmay Albay, Stratejist ve Milli Güvenlik Uzmanı Mesut Ülker, askeri birliklerin küçük mobil birliklerden oluşması gerektiğine dikkati çekerken, ateş ve taktik gücü yüksek askeri unsurların olması gerektiğini, sayısal artışından çok niteliğinin artırılmasının mutlak olduğunu belirtti. Ülker, bölge şartlarının çok ağır ve zor olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Askeri birlikler batı bölgelerinde bulunan şartlara göre takviye edilse bile varolan eksiklikler nedeniyle gençler başarılı olarak sayılamayabilirler. Uzun süreli eğitilmiş, özel harekat kabiliyeti olan, psikolojik destekli ve devamlı bır özel personel ile mücadele olmalıdır. Kır jandarmasını o şartlara adapte edebilmek zor. O nedenle komando birlikleri bölgede olmalıdır. Profesyonel birlik çalışmaları arttı ve bu nedenle ordudaki uzman çavuş sayısı da artırıldı. Ancak 31 yaşındaki uzman çavuş ile 21 yaşındaki delikanlının durumu farklı.”

Ülker, terörle askeri mücadelede istihbaratın önemine dikkati çekerek, teröristle mücadele ile terörle mücadelenin ayrı kavramlar olduğunu belirtti. Ülker, teröristle mücadelenin askeri niteliği bulunduğunu, terörle mücadelenin ise vatandaşın da içinde bulunduğu topyekün bir çaba olduğuna dikkati çekti. Teröristle mücadele konusunda ateş gücü yüksek, mobil, taktik gücü üst düzeyde, reaksiyonel ve küçük birliklerden oluşması gerektiğini belirten Ülker, “Şu anda zaten TSK'nın elindeki birliklerdeki asker sayısı terör örgütünden kat kat fazla. Önemli olan burada asker sayısını arttırmak değil, niteliği arttırmaktır. Teröristle özel harekatla mücadele etmek gerekir. Sabit hedefler yerine mobil unsurlar olmalıdır. İletişim sağlanmalıdır” dedi.

EĞİTİM SÜRESİ YETERSİZ

Güvenlik güçlerinin sıcak takipte hukuki rahatlığa ulaşması gerektiğinin altını çizen Ülker, bölgede görev yapan askerlerin eğitim sürelerinin de yeterli olmadığı görüşünde. Emekli Albay Ülker, bölgedeki askeri ve emniyet güçlerinin yerel halka karşı hasmane değil, dostane olmaları gerektiğini belirtti. Ayrıca bölgedeki yerel değerlere de önem verilmesi gerektiğini belirten Ülker, şunları söyledi:

“Asker ve emniyet unsurları özellikle istihbarat konusunda birbirlerine yakın çalışmalıdır. Dostane olmalıdır, hasmane değil. Ayrıca kültürel ve yerel değerlere de önem verilmelidir. Güvenlik güçleri sosyo-kültürel değerlere uygun olarak hareket etmesi gerekir. O insanlara aidiyet duygusunu yaşatmak gerekir. Yoksa dost- düşman moduna geçiyorlar. Asker, vatandaşa lanlı-lunlu yaklaşmamalı, sevgiyle yaklaşmalı, sevgi kapıları açıyor.” Ülker, bölgede polis özel harekat unsurlarının etkinliğininin artırılması gerektiğini de belirtti.





14 yıl önce