|

Babalarını kaybettikleri yolda yürüdüler

11 Temmuz 1995'te binlerce masum Boşnak'ın hayatını kaybettiği “ölüm yolu”nda bu kez "Marş Mira" (Barış Yürüyüşü) için adımlar atılıyor. Henüz çocukken otobüslerle Srebrenitsa'dan Tuzla'ya götürülen gençler, babalarını kaybettikleri bu yolda şimdi barışın temsilcisi olarak onurla yürüyor

Elvide Demirkol
00:00 - 16/07/2011 Cumartesi
Güncelleme: 00:35 - 16/07/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Babalarını kaybettikleri yolda yürüdüler
Babalarını kaybettikleri yolda yürüdüler
11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'daki katliamdan kaçarak orman yoluyla Tuzla'ya varmaya çalışan sivillerin yaşadığı büyük trajedi, “Marş Mira” yani "Barış Yürüyüşü" ile her yıl bir kez daha dünyaya duyuruluyor. Bosna-Hersek'te bu yıl 6.'sı düzenlenen yürüyüş, ters istikamette, yani sivil Boşnakların sığındığı Tuzla yakınlarındaki Nezuk'tan Srebrenitsa'ya doğru başlıyor ve 110 kilometrelik bir yolculuğun ardından 3 gün sonra Potoçari Şehitliği'nde bitiyor. 7 binden fazla kişinin katıldığı yürüyüş sırasında, kaybettikleri ailelerine dair hatırları bir bir canlanan Boşnaklar, son durağımız olan şehitlikte babalarının, annelerinin ve kardeşlerinin mezarlarında yeniden bir araya geliyor.


Ağaçlarla çevrili, engebeli araziden geçerken hafızalarda 1995'teki büyük vahşet canlanıyor. Yakınlarını kaybeden Boşnak gençleri, “Kim bilir şuan oturduğumuz yerde kaç kişi öldürüldü” diyerek iç çekiyor. 1995'te otobüslerle Srebrenitsa'dan Tuzla'ya giden ve ancak geride bıraktıkları ailelerine bir daha kavuşamayan gençler, buluşmak üzere ayrıldıkları en son anı anımsıyor tekrar. Belki de çocukken babalarıyla gezdikleri patika yollarda şimdi başı dik yürüyorlar.

OTOBÜSE BİNDİK VE BİR DAHA GÖRMEDİK

Marş Mira'daki o gençlerden Mirza Koşpic, yürüdüğü bu ormanlarda ailesini kaybettiğinde henüz 7 yaşındaymış. Yaşadığı acılara rağmen gülümsemeyi başaran üniversite öğrencisi Mirza, o günleri şu söylerle anlatıyor: “Savaşta annemi, babamı ve o sıralar 15-17 yaşlarında olan 2 ağabeyimi kaybettim. Soykırımın yaşandığı sırada Srebrenitsa'daydım. Annem isabet eden bir bomba yüzünden 1992'de öldü. O zaman 49 yaşındaydı. Srebrenista'dan Tuzla'ya gitmeye çalışan babamı ve ağabeylerimi ise yürüdüğümüz bu yolda vurdular. 2004'te babamın cesedi bulundu. Tabi sadece kemikleri. Kimlik tespitini benim ve amcamın verdiği DNA örnekleriyle yaptılar. Şu an Potoçari'de yatıyor. Erkek kardeşlerimden birinin cesedi geçen yıl bulundu. Ancak diğerini hala arıyoruz. Soykırım sırasında beni teyzemle birlikte otobüse bindirdiler. Çünkü yürümek benim için tehlikeliydi. Çok küçüktüm, otobüse bindirilmemizi hatırlıyorum sadece. Sonra da uyumuşum. Tuzla'ya varınca ailemin gelmesini bekledim günlerce. Ancak gelmediler. Bu yürüyüşe 5. kez katılıyorum.”

Suljo Alic de Mirza Koşpic ile aynı kaderi paylaşıyor. Onun da babası bu yolda can vermiş.

BAŞINDAN VURDULAR

ABD'den bu yürüyüş için Bosna-Hersek'e gelen Suljo, “Başımıza gelenleri anlatmak çok zor. 1995'teki katliamda babamı, amcamı, 6 kuzenimi kaybettim. Srebrenitsa'da yaşıyorduk. Ben ve iki ablam Potoçari'den Tuzla'ya giden otobüslere bindirildik. Babam da bu geldiğimiz yolu kullanarak Tuzla'ya varmaya çalıştı. Ancak onu bu yolda öldürdüler. Başının arkasından vurmuşlar. Bir eniştem bu yolda 17 gün yürüyerek hayatta kaldı. Yeğenim Asmir ise babasını hiç görmedi. Babası ormanda öldürüldüğünde henüz 2 aylıktı. Babamın cesedini 2002'de bulduk ve 2003'te de Potoçari'ye defnettik. Yaşasaydı şu an 64 yaşında olacaktı. Annemle birlikte 2002'den bu yana ABD'de yaşıyoruz. Çünkü Srebrenitsa'da döneceğimiz bir ev kalmamıştı” diyor.


'Genç Boşnaklar'ın ortak acısı

Türkiye'deki Genç Boşnaklar Derneği'nin üyelerinden Kadir Bektic'in ailesi de Srebrenitsalı. Babasını, 2 dayısını, 2 dedesini ve ailesinden daha birçok kişiyi kaybeden Kadir, “1995'te annem ve iki kız kardeşimle otobüslere binip Srebrenitsa'dan ayrıldık. O zaman 5 yaşındaydım. Çok küçük olduğum için yolculuğumuza dair bir şey hatırlamıyorum. Babam orman yoluyla gitmeye çalıştı. Fakat kurtulamadı" diyor. Türkiye'de ses getiren '8372 ayakkabı' eyleminin de öncülerinden olan Kadir Bekic, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde okuyor.


DİŞ MACUNU VE TUZ YİYEREK HAYATTA KALMIŞLAR

ABD'den gelen 20 yaşındaki Boşnak Armin Peimanoviç'nin babası ise Tuzla'ya orman yoluyla kaçıp, hayatta kalan nadir insanlardan. Tuzla'ya annesi ve erkek kardeşiyle 1993'te gittiğini anlatan Armin, “Babam askerdi. Sivilleri korumak için Srebrenitsa'da kaldı. Daha sonra da yürüdüğümüz yolu kullanarak Tuzla'ya geldi. 4 gün boyunca diş macunu ve tuz yediklerini, ormanda bulduklarıyla hayatta kaldıklarını anlattı babam. Bir büyükbabamın cesedini 2006'da buldular. Annemin babasının cesedi de geçen yıl bulundu" ifadesini kullanıyor.


'Kızım beni tanıyamadı'

48 yaşındaki Fahridun Mehmedoviç, 16 yıl önce “ölüm yolu”nda yürüyerek Tuzla'ya ulaşabilmiş. O da ABD'de yaşıyor. Yıllar sonra gittiği bu yolda acıları tazelenen Mehmedoviç, başından geçenleri şu sözlerle dile getiriyor: “2 erkek kardeşim ve yeğenim savaşta öldürüldü. BM çatısı altındaki Hollanda askerlerinin insanları bir yerde topladığını öğrendik. Oraya gidersek Sırp ordusunun geleceğini ve bizi öldüreceğini düşündük ve 1995'te Srebrenitsa'dan Nezuk'a doğru yürümeye karar verdik. Yürümeye başladığımızda 10 bin kişi kadardık. Ancak peşimizdeki silahlı Sırp askerlerinin açtığı ateş yüzünden ancak 3 bin kadar insan Nezuk'a varabildi. Yanımızda hiç yiyecek yoktu. Diş macunu ve ormanda bulduğumuz meyveleri yedik. İçecek suyumuz da yoktu. Çünkü Sırp ordusu yerleşim yerlerindeki sulara zehir atmıştı. İçenler halüsinasyon görüp kendini kaybediyordu. Eşim, Bosna'daki savaş nedeniyle 1992'de Tuzla'ya gitmişti ve kızımız 1 yaşındaydı. Ben o zaman Srebrenitsa'daydım. Onları yaklaşık 4 yıl hiç görmedim. Dört yıl sonra kapılarını çaldığımda eşim gözlerine inanamadı. 10 dakika hiç konuşmadan öylece kaldık. Kızım Fahira ise beni hiç tanıyamadı, bir süre konuşmadı.”


Her adımda barış mesajı

Srebrenitsa'da yaşanan katliamın 16. yıldönümünde 'Marş Mira' için 8 Temmuz sabahı Nezuk'tan yola çıkıyoruz. Yürüyenler sadece savaşta hayatını kaybedenlerin yakınları değil, dünyanın dört bir yanından aktivistler de bu acıya ortak oluyor, soykırım ayıbını hatırlatmak için yollara düşüyor. Türkiye'den çok sayıda katılımcının yanı sıra, ABD, İngiltere, İskoçya, Slovenya, Fransa, Hollanda, Hırvatistan, Romanya, Avusturya ve daha birçok ülkeden 7 binden fazla kişi barış konvoyunda yerini alıyor. Birçoğu için bu ilk 'Marş Mira'. Bu yıl 6.'sı yapılan yürüyüşe ailelerinin yanında gelen 5 yaşında çocuklar da var, 70-80 yaşlarında büyükler de.

KAHVELER İKRAM EDİLİYOR

Geçtiğimiz yollarda Boşnak kadınlar kapılarının önünde sevinçle karşılıyoruz bizi. Kimi kahve ikram ediyor kazanlarda pişirilmiş, kimi de eliyle ördüğü yün çorabı hediye ediyor büyük bir içtenlikle. Bizi güler yüzüyle karşılayan Dugi Dio köyünden Raziye Muijkiç, yıkık dökük bir evi eliyle işaret ederek, “Bu ormandan kaç ceset çıktığını biz de bilmiyoruz. Ben de ailemden çok kişi kaybettim” diyor. Bölgede evleri olan bazı Boşnak gurbetçilerin de sadece bu yürüyüşe tanık olmak için yurt dışından geldiğini söylüyorlar.

'SAVAŞ' YAZ OKULU PROJESi

Gençlerin ağırlıkta olduğu yüzlerce metrelik yürüyüş konvoyunda yabancı öğrenciler dikkat çekiyor. Yaz okulu projesi için Bosna'da bulunan üniversite öğrencileri Hırvat Marcela Riloviç, Rumen Anita Sobjak ve Avustralyalı Heather Anderson'ı Srebrenitsa yolunda buluyoruz. Nezuk'tan başlayan yürüyüşe katılan genç kızlar, savaşa dair ne düşündüklerini ve Boşnak halkını şu sözlerle ifade ediyor: "Yaz üniversitesi için buraya geldik. Srebrenitsa ile ilgili projemizde birçok şey var. Boşnak kadınlarla konuştuk, anıt mezarlara gittik. Kayıpları bulma komisyonu ile görüştük. Kemiklerden kurbanların kimlik tespitleri yapılıyor. Özellikle kadın kurbanların konuşmaları bizi çok etkiledi. Onları çok takdir ediyoruz. Bizden daha güçlüler.”

AYNI ACIYI PAYLAŞIYORUM

Yürüyüş sırasında Boşnakça konuşan Alman bir genç kız dikkatimizi çekiyor. 24 yaşındaki Lea Völker, II. Dünya Savaşı sırasında büyükbabasını kaybetmiş. Fransızca-İngilizce Edebiyatı okumasına rağmen Bosna'da yaşanan savaşa karşı geçtiğimiz yıllarda Almanya'yı bırakarak Bosna-Hersek'in Tuzla kantonuna yerleşmiş. Anaokulu öğrencilerine Almanca dersi veren Lea, savaş mağduru insanların hikayelerinin kendisini çok derinden sarstığını anlatıyor.

Boşnak kurbanların yaşadığı sıkıntılar bir parça anlaşılıyor dik yokuşları tırmanırken ve sıcak altında kilometrelerce yol giderken. Barış yürüyüşüne yabancı basından katılımcılar da oluyor. Soluklanmak için oturduğumuz bir köşede sohbet ettiğimiz Mısır Ahram gazetesinden Muhammed El Hebişi, “Binlerce insanı bir araya getiren; sıcak havaya ve çok ağır doğa şartlarına rağmen yürümelerini sağlayan tek neden, soykırım kurbanlarının yanında olduklarını göstermek için dünyaya verilecek mesajdan başka bir şey değildir” diyor.

Yürüyüşün 3 gün süren etapları için 3 ayrı kamp kuruluyor. İçlerinde Boşnak, Sırp ve Hırvatların görev aldığı Bosna ordusu, kamp alanlarına erken saatlerde ulaşarak çadırları kuruyor. Bazıları yanlarında getirdikleri uyku tutumunda yatarken, bazı katılımcılar da civar köylerdeki Boşnakların evlerine misafir oluyor. İHH'nın kurduğu çadırlar da kamp alanın da yer alıyor. Kamp çadırları ise birbirini daha önce hiç görmemiş, ancak aynı mesajı taşımak için bir araya gelen binlerce kişinin geçici evi oluyor. Ekmek, su, battaniye paylaşılıyor yol arkadaşları arasında. Çadırınıza misafir olanlar bir ihtiyacınız olup olmadığını sormadan ayrılmıyor.

HERKES BU YÜRÜYÜŞE KATILMALI

Onlardan biri de makine mühendisi Senad Bayriç. Kakanj bölgesinde yaşayan Bayriç'in bu 3. yürüyüşü. Marş Mira'ya katılımın her yıl arttığını söyleyen Bayriç, “Savaşta herhangi bir kaybım olmadı. Katılma amacım kurbanlara ve ailelerine destek vermek. Toplu mezarların yanlarından geçerken derin duygular yaşıyoruz. Bosna'da herkesin yaşananları unutmamak için bu yürüyüşe katılması gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Kampta geçirilen gecenin ardından sabah ezanıyla birlikte hareketlilik başlıyor. Günün ilk ışıklarıyla birlikte yola düşüyoruz. Gündüz 40 dereceye yakın hissedilen sıcak hava nedeniyle belli noktalara yerleştirilen su tankerleri kilometrelerce yol kat eden katılımcıların su ihtiyacını karşılıyor. Sağlık ekipleri de acil müdahale için yürüyüş boyunca hazır bekliyor.

KATLİAMIN BAŞLADIĞI YERDEYİZ

Üç günlük yürüyüşün ardından Srebrenitsa'ya, 8 binden fazla Boşnak kurbanın yattığı Potoçari Şehitliği'ne varıyoruz. Yani katliamın başladığı noktada biz yürüyüşümüzü tamamlıyoruz. Bizleri Bosna-Hersek'te bisikletleriyle 500 km yol kat ederek gelen bir grup karşılıyor. Yol kenarlarına dizilen Srebrenitsalılar Marş Mira'ya katılan binlerce kişi için kapılarını açıyor. Yol boyunca kaybettikleri ailelerine dair hatırları bir bir canlanan gençler ise, şehitlikteki babalarını, annelerini ve kardeşlerinin mezarlarında buluşuyor. 8372'nin üzerinde masum sivilin bulunduğu şehitlik bu kez kimlik tespitleri yapılan 613 kurbanın daha cenaze töreni için hazırlanıyor. Mahşeri bir kalabalık, dualarla son şehitlerini de toprağa veriyor.





13 yıl önce