|

C-5 koğuşundan Meclis koridorlarına

Muhsin Yazıcıoğlu'nun 55 yıllık yaşam serüveninden satır başları. Bugün Muhsin Başkan'ın yaşadığı siyasi mücadeleye, hapishane günlerine, 12 Eylül öncesi ülkü ve dava dönemlerine şahitlik eden arkadaşlarıyla, büyükleriyle konuştuk.

Abdülkadir Selvi
00:00 - 10/04/2009 Cuma
Güncelleme: 22:41 - 9/04/2009 Perşembe
Yeni Şafak
C-5 koğuşundan Meclis koridorlarına
C-5 koğuşundan Meclis koridorlarına

Önce doğru bildiği ülküsünde, davasında mücadele verdi. Milli ve maneviyatçı duruşuyla omuz verdiği arkadaşları arasında reis oldu, lider oldu. 12 Eylül'den önce kendi tabiriyle 'Anadolulu gençlerin birbirine vurdurulması' olayını gözlemlediği için 'eller silah değil kalem tutmalı' diyerek tehlikeye parmak bastı. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, ÜGD Kurucu Başkanlığı derken, 12 Eylül'de Mamak Cezaevi'nde bol işkenceli geçen 7.5 yıl ve ardından beraat kararı. Hapishanede geçen çileli günler ve tahliye kararı ile özel hayatı ve siyasi hayatının başladığı 1988 yılı. Bu yıldan sonraki 21 yıllık bir duruşu olan, vatan, millet diyen, maneviyatı hiç elden bırakmayan, birlik siyaseti isteyen bir siyasetçi. Başbuğları Türkeş ile yaşanan sıkıntılar, helallik bile vermem tehditlerine rağmen MHP'lilikten kopuş ama ülkücülükten asla. Muhsin Yazıcıoğlu'nun 55 yıllık yaşam serüveninden satır başları. Bugün Muhsin Başkan'ın yaşadığı siyasi mücadeleye, hapishane günlerine, 12 Eylül öncesi ülkü ve dava dönemlerine şahitlik eden arkadaşlarıyla, büyükleriyle konuştuk.


İDEALLERİ UĞRUNA MÜCADELE ETTİ

55 yıllık çileli, mücadeleli hayata gözlerini Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde açtı Muhsin Yazıcıoğlu. Milletini, vatanını, memleketini seven, inanç değerleriyle milli değerlerini bünyesinde hemhal eden genç olarak Şarkışla'da geçti ilk delikanlılık günleri. Dünyaya yayılan siyasi dalga, 1968'lerde yaşanan gelişmeler Şarkışla'da yaşayan bu genci bulmuş ve yakalamıştı. Bu nedenle memleket meselelerine kulak kabartan, görüş ortaya koyan, gönül koyan bir yapıyla henüz 14 yaşında Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. 1968'de daha sonra Türkiye'de önemli bir siyasi figür, önemli bir insan olmasının temelleri de orada atılmış oldu. Yazıcıoğlu'nun genç yaşında siyasi hayatla ilgilenmesi, memleket meselelerine ilgisinin bir çocukluk hevesi olmadığı, Ankara'ya üniversite okumaya geldiğinde iyice ortaya çıktı. 12 Eylül 1980 ihtilali öncesinde 'kardeşin kardeşe vurdurulduğu' dönemde hep sükunet, itidal telkin etti. Daha sonra hem kendi camiasında, hem de duyulan her yerde önemli bir söz olarak tarihe geçecek olan 'eller silah değil, kalem tutmalı' sözü de bu döneme damga vurdu.


SİYASET ADAMI DEĞİL GÖNÜL ADAMIYDI

Yazıcıoğlu'nun üniversite öğrencisi olarak Ankara'ya geldiği 1972 yılından sonra hem mücadeleci, hem de insani yönünü ortaya koyabilecek olanlardan biri de hiç kuşkusuz o dönemdeki asistanlardan biri Dr. Turan Güven Hoca.Turan Hoca ile Muhsin Yazıcıoğlu'nun tanışıklığı tam 37 yıl önceye dayanıyor. Hoca'nın o yıllara ve sonrasına ilişkin hem siyasi hem de insani görüşleri ise şunlar oldu: "Kendisini öğrenciliğinden beri tanıyordum. Ben asistanken Ankara'ya öğrenci olarak gelmişti. Yakınlığımız o dönemde kuruldu. Beni asistan olarak konferansa çağırırdı. Siyasette birlikte görev yaptık. Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. Hanımım da kadın kolları genel başkanlığı yaptı. Kendisine MHP'nin devamı olan MÇP'den ayrıldıktan sonra daha sıcak bakmaya başladım. MHP'nin milliyetçi duruşunun statükoya yakın olması beni rahatsız ediyordu. O dönemde Muhsin Başkan, ülkücü hareket içinde ondan bir önceki kuşak tarafından çocuk gibi görüldü. Ben onu bizim kuşaktan destekleyen bir kişiydim. O da bundan dolayı hep memnun olmuştur. Benim desteğimden memnuniyeti o kadar fazlaydı ki, yaptığı toplantılarda onu dikkatlice dinlerdim. O da konuşmalarını bana bakarak yapardı, onu mutlu ederdi. Ben de bazen başka yere de baksın diye kafamı yere eğerdim.


HERKESİ KENDİ GİBİ TEMİZ GÖRÜRDÜ

Kendisi çabuk kandırılırdı, temiz biriydi. Herkesi kendisi gibi saf ve temiz zannediyordu. Mesela siyasetçinin biri BBP'ye gelmek istiyor, başkan ona rozet takıyor. Meğerse adam başka bir partiyle konuşmuş ama rozet taktırıyordu. Adam da 15 gün sonra da çekip gidiyor. Ben böyle şeyleri görsem sinirlenirim, ama o hiçbir şey konuşmadı arkalarından, menfi bir şey konuşmadı. Gönül adamlığı da ortaya çıkıyor. Öbür dünya torbasını doldurarak gitti. Biz de bazen kızardık ağabeylik durumları olduğu için. Bazı konularda, bazı kişiler için tenkitler yapardık, dinlerdi, not alırdı ama yine de o tenkitleri sertleşmemek için yerine getirmezdi"


En sevdiği yemek: İçli köfte (eşinin yaptığı)

Yaptığı en güzel yemek: Sivas'a özgü mantı

İdeali: Türk-İslam birliği kurmak

Sinirlendiği konu: Vatan, millet ve din karşıtı söylemler


Adam gibi adam Muhsin Başkan

1977-78 yıllarında Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda görevlerinde bulunan Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin Kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu'nu ocak genel başkanlığından bu yana tanıyan, TBMM'de birlikte vekil olarak çalışan, zaman zaman da aynı fikirlerin uygulanmasındaki yöntem ayrılıkları nedeniyle ayrı düşen, ancak dostluğunu hiçbir zaman kaybetmeyen Ökkeş Şendiller'e kulak verelim.

'Adam gibi adam' tanımlamasını yapıyor Muhsin Yazıcıoğlu için Şendiller. Tanışmaları cezaevinde olmuş, ama birlikte yatarken değil. Muhsin Yazıcıoğlu'nun daha sonra ortaya çıkan, cezaevi arkadaşlarını koruyup kollama, arayıp sorma, parasız bırakmama, haklarını koruma noktasında ilk mesajları verdiği dönemde tanışmışlar Yazıcıoğlu ile Şendiller. 1979'da Maraş Davası'ndan Adana Askeri Cezaevi'nde yatan Ökkeş Şendiller, Yazıcıoğlu tarafından ÜGD Başkanı olarak ziyaret ediliyor. Muhsin Başkan ile cezaevi müdürünün odasında yaptıkları 1.5 saatlik görüşmeyle tanışıklığını başladığını belirten Şendiller, kendisinin ihtilalden bir ay önce hapishaneden çıktığını ve 'geçmiş olsun' ziyaretiyle biraraya geldiklerini belirterek başkan ile yol arkadaşlıklarını satırbaşlarını şu şekilde vurguluyor:

"Maraş davasıyla ilgili olarak çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Kırcı ile, Çatlı ile, MHP ile ilişkilendirilmeye çalışıldı. Bu konuda çok uğraştılar ama olmadı. Doğu Perinçek, Emcet Olcaytu o dönemde avukattı. Nerede Ülkü Ocakları ile ilgili dava olsa müdahil olarak gidiyorlardı. Ülkü Ocakları'nın kapatılması için gayret gösteriyorlardı. Muhsin Başkan Maraş olaylarında Ülkü Ocakları'nın bağlantısı olmamasından dolayı teşekkür etti.


Bundan böyle karada ölmeyiz evelallah

2007 yılında olası suikastlere karşı anti terör dersi alan Muhsin Yazıcıoğlu, özellikle silahlı ve bombalı saldırılara karşı eğitimliydi. Yazıcıoğlu, özellikle araba kazaları ve araçlara yönelik saldırılara karşı ne kadar uzmanlaştığını şu cümleyle özetledi: Artık bize karada ölüm gelmez kendimizi koruruz ama havada ne olacak bilemeyiz

BBP lideri Yazıcıoğlu'nun ölmeden önce suikastlere karşı ders aldığı anti terör ve ileri sürüş teknikleri uzmanı Çelebi Deli, ölümünden kısa süre önce Yazıcıoğlu'nun bölücü örgüt PKK'nın yan örgütü olarak bilinen TAK'ın kendisini tehdit ettiğini söylediğini ifade etti. Başbakanlık Koruma Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Daire Başkanlığı ve Özel Harekat Şube Müdürlüğü'nde görevli polislere de eğitim veren Çelebi Deli, 2007 sonlarında ders vermeye başladığı BBP lideriyle ilgili sadece Yeni Şafak'ın sorularını cevaplandırdı. BBP liderine, Yazıcıoğlu'nun 06 BBP 01 plakalı makam aracıyla ders veren Çelebi Deli, Yazıcıoğlu'nun da eski bir sporcu ve aynı zamanda komando olduğunu hatırlatarak "Ben de kendisinden çok şey öğrenmişimdir. Çok hızlı, çevik, güçlü biriydi. Katılmak istediğinde araba kazası riskleri üzerinde durmuştuk. Zeten 2006'da geçirdiği trafik kazası da şüpheli. Bu eğitimler önemli devlet adamları ve liderleri açısından çok önemli. Önemli birçok insan trafik kazasında öldü. Ancak "Artık bize karada ölüm gelmez kendimizi koruruz ama havada ne olacak bilemeyiz" diyen Muhsin Başkan karada ölmedi.


Bir de onu ev arkadaşından dinleyelim

Yazıcıoğlu, milliyetçi, değerlerine bağlı gençlerle omuz omuza yürüdü. Onlara büyük destek verdi, omuz verdi. Verdiği omuz o kadar büyüktü ki, o dönem kendilerini bu şekilde tanımlayan gençlerin de bir anlamda lideri oldu, reisi oldu. Yokluğu birlikte yaşadılar, ceplerinde olmayan parayı bile paylaştılar. Muhsin Başkan'ın Ankara'daki dönemlerini en iyi bilenlerden biri de kuşkusuz, daha sonra Mamak'ta aynı koğuşu paylaştıkları, siyaseti birlikte yaptıkları Hasan Çağlayan'dır. Çağlayan, 1974 yılında Muhsin Başkan ile başlayan bir anlamdaki kader ortaklığının canlı şahitlerinden. Çağlayan'dan dinleyelim özellikle ev arkadaşlığı günlerini: "1974 yılında bu tarafa dönem dönem ayrı kalmamıza rağmen kader ortaklığı yaptık. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar da aynı evlerde, aynı işyerlerinde zaman geçirdik, birlikte olduk. Ülkü Ocakları yönetiminde tanıştık. O bir dönem genel başkan oldu ben de yardımcısı oldum. Onunla birlikte aile yaşantısı içinde aynı ocağı, aynı aşı paylaşan insanlar pozisyonundaydık. İnsanların gerçek yüzlerini bir şeyi bölüşürken, aynı aşı, aynı yemeği bölüşürken görebiliyorsunuz. Biz aynı evi paylaştığımızda aslında yokluğu da paylaştık, aşımızla birlikte. Babalarımızdan gelen kıt kanaat parayı paylaşırken kimin ne olduğunu anlıyorsunuz. Başkan, cebindeki son parayı bile bizimle paylaşırdı. Zaman zaman evde 6-7 kişi olurdu. Bu kişiler değişirdi, gelenler gidenler olurdu. Ama o cebinde ne varsa yoksa paylaşmayı bilirdi. Benim başkanla bu yakınlığımız sayesinde anne ve babalarımız da yakınlaştı. Onun anne babası benim evimde, benim annem babam onun evinde kalırdı. Her anlamda en çok mesaimizi birlikte verdik, anne babamızdan, kardeşimizden fazla birlikte olduk. Bu geçen 35 yılda Allah'a şükür bir sitemli bir bakışımız bile olmadı. İhtilalden kısa bir süre önce beraber iş kurmuştuk. Ancak oradan bir kuruş kazanamadan yakalandı ve cezaevine kondu"


İsmail Güneş'in objektifinden son yolculuk


Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesine bağlı Keş Dağı mevkiinde düşen Med Air'e ait helikopterde yaşananlar 16 gün sonra İHA muhabiri İsmail Güneş'in görüntüleriyle günyüzüne çıktı.

BBPLideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bulunduğu ve 6 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazayla ilgili helikopter içinden çekilen görüntüler ortaya çıktı. Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı tarafından incelendikten sonra İsmail Güneş'in ailesine teslim edilen kasetteki görüntüler, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin Sivas'tan yola çıkmasıyla başlıyor. Havada gazeteleri inceleyen Muhsin Yazıcıoğlu, cep telefonuyla Sivas Gemerek'e telekonferans yöntemiyle bağlanıyor ve belediye başkan adayı için toplanan kalabalıktan oy istiyor.

Sivas BBP İl Başkanı Erhan Üstündağ'ın Muhsin Yazıcıoğlu'nun hemen yanına oturduğu görülen 13 dakikalık kayıtta, pilot Kaya İstektepe'nin yanındaki ikinci pilot koltuğuna bir BBP'linin oturduğu da dikkat çekiyor. Kamera kaydında bölgedeki olumsuz hava koşulları da net bir şekilde yeralıyor ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun bu hava şartlarına rağmen üzerinde sadece ceket olması dikkat çekiyor. Helikopterden indikten sonra miting alanına geçen Yazıcıoğlu burada toplanan kalabalığa hitap ederken birlik-beraberlik mesajları veriyor. Yazıcıoğlu ve bareberindekiler mitingden sonra vatandaşların 'Hayırlı yolculuklar 'dilekleri arasında helikoptere biniyor.


YARIN: Filistin askılı, elektrikli işkence günleri

15 yıl önce