|

Dosyası kayboldu umudu asla

Üniversite hastanelerindeki fiziki şartları, hastalık takip sistemindeki eksiklikleri, profesörlere ulaşmanın güçlüğünü görünce hayal kırıklığına uğrayan hastalara, üniversite hocaları da destek veriyor: 'Ne hastaneye benziyoruz, ne üniversiteye. Artık bu işin adı konulsun!'

Aybike Eroğlu
00:00 - 2/05/2013 Perşembe
Güncelleme: 23:51 - 1/05/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Dosyası kayboldu umudu asla
Dosyası kayboldu umudu asla

Kanser teşhisi konulan bir hastanın aklına önce İstanbul'daki üniversite hastaneleri geliyor. Çapa ve Cerrahpaşa'nın yolunu tutan hastalar, Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerdeki hizmeti gördükten sonra üniversite hastanelerindeki fiziki şartları, hastalık takip sistemindeki eksiklikleri, profesörlere ulaşmanın güçlüğünü görünce hayal kırıklığına uğruyor. Hastalar arasında aylarca yatak bekleyen de var, yıllardır süren tedavilerin kayıtlı olduğu dosyası kaybolan da var, bir yılda defalarca doktoru değişip her seferinde derdini en baştan anlatan da… Ancak üniversitedeki hocalar, tüm eksiklere rağmen fedâkarlık yaparak hastalara başıboşluğu hissettirmemeye çalışıyor. Hocaların çözüm önerisi ise basit: Deve kuşu misali ne hastaneye benziyoruz, ne üniversiteye. Bu işin bir adı konulsun!

CANIMLA OYNUYORLAR FARKINDA DEĞİLLER

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nde meme kanseri teşhisiyle ameliyat olan Cemile Arslan, sistemsizlik ve başı boşluğun en somut örneklerinden… Ameliyattan sonra radyopterapi ve kemoterapi gördüğünü anlatan Arslan son 1 yıldır ameliyat öncesi ve sonrası yapılan tetkikleri içeren dosyalarının kayıp olduğunu anlatıyor. Arslan, 'Bu insanlar benim canımla oynuyorlar farkında değiller' diyor.

Enstitünün Halkla İlişkiler Birime gözyaşları içinde şikayet ederken karşılaştığımız Arslan, 'Dosyayı saklayamayacaksanız eve götüreyim kontrollerim oldukça getiririm dedim. Bu hastanenin hastası kabul edilmezsiniz dediler. Evraklarımı bıraktım, kaybettiler' diye isyan ediyor. Arslan, arşiv memurunun 'Evraklar yok napalım işte?' dediğini söylüyor.

CİHAZLAR BOZUK

Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nde tedavi gören meme kanserli Mihriban Gülpınar da iki sene önce evrakları kaybedildiği için tedavi konusunda sıkıntı yaşadığını anlatıyor. Gülpınar kız kardeşinin de meme kanseri olduğunu belirterek 'Kardeşim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tedavi görürken onun da evrakları kaybolmuştu. Hastanelerin arşiv sistemi çok kötü. Sürekli dosyalar kayboluyor' diyor. Üniversite hastanelerindeki en önemli problemlerden biri de cihazların demode ve yıpranmış olması… Kanser hastalarının uzun tedavi süreci nedeniyle zaman kaybına tahammüllerinin bulunmadığını aktaran Gülpınar, 'Üniversite hastanelerinde yaptıracağınız tetkikler için sürekli cihazların bozuk olduğu söyleniyor. Can korkusuyla özele ya da doktorlara ait özel muayenehanelere gidiyoruz. Başka çaremiz yok' ifadelerini kullanıyor.

BİR YILDA ÜÇÜNCÜ HOCA

Özellikle onkoloji bölümünde hastalığın gelişim süreciyle ilgili sürekli takip gerektiğini belirten hasta yakını Mahmure Demir, onkoloji enstitüsünde sürekli hoca (akademisyen hekim) değiştiğini anlatıyor. 1 yıldır hastasını Çapa'ya getirdiğini belirten Demir, '1 yılda 2 hoca değiştirdik, şu an üçüncü hoca takibimizi yapıyor. Her hocaya en baştan hastalık sürecini anlatıyoruz ve her hoca farklı bir yöntem izliyor. Hastalığın tedavisi açısından bu durumu doğru bulmuyorum' diyor.

DOKTORLAR ANLAYIŞLI

6 yıldır meme kanseriyle mücadele eden Aynur Karancı'nın sağ göğsü alınmış. Karancı, kemoterapi tedavisini Etiler Onkoloji Vakfı Hastanesi'nde alıyor, muayeneye Çapa'ya geliyor. Karancı'ya göre hastalar derdini güzelce izah ettiği sürece hastane ve doktorlarla ilgili bir sorun yaşanmıyor. Üniversite hastanesinde yer bulamayacağını düşündüğü için ilk müracaatını özele yapan Karancı, Çapa'da özel hastanedeki gibi muamele gördüğünü söylüyor ve ekliyor: 'Doktorlar kesinlikle bizi düşünüyorlar.'

PROFESÖRÜN KAPISININ ÖNÜNDEN GEÇMEK PARAYLA

Hocaların hastane dışında muayenehaneleri olduğunu anlatan kanser hastası Halime Şahinler, kanser olduğunu öğrenen hastaların bir an önce kurtulmak için doktorlar ne derse yaptığını ifade ediyor. 'Kemoterapi gören kanser hastaları 500-600 lira arasında değişen ücretlerle dışarıda kemoterapi görüyor. Doktorların özel muayenehanelerine ayrıca 450 lira para ödeniyor' diyen Şahiner'in eleştirileri ise şöyle: 'Çapa Tıp Fakültesi'nde profesörlerin odasına gidip muayene oluyorsan, bir şey soruyorsan doktora para ödüyorsun. Öğle 2 gibi polikliniklerde doktor bulmak güç. Memurlar da saat 3-4 civarı çıkıp gidiyor, hastalara asistan doktorlar ve nöbetçiler bakıyor.'

Hekimle hasta arasına para girmesin

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Fevzi Batırel, 'Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde belirli günlerde poliklinik yapıyor belirli günlerde de ameliyat yapıyorum. Son 1,5 yıldır ne hasta bana ne kadar para ödeyeceğini soruyor ne de ben hastaya bana ameliyat olmak istiyorsanız şu kadar para vereceksiniz diyorum. Ben sadece işimi düşünüyorum hasta da alacağı hizmeti düşünüyor. Hekimin doğrudan hastayla arasında para ilişkisi olmamalı' diyor. Daha önce de Sağlık Bakanlığı'nın belirttiği gibi işin finansmanıyla işin sunumunun birbirinden ayrı olmasının önemine vurgu yapan Batırel'in görüşleri şöyle: 'Avrupa'da Amerika'da sağlık sistemi bu şekilde yürüyor. Yurt dışında klinik yaparken bir hastanın doktorla arasına para unsurunun girdiğini gözlemlemedim. Devletin ödediği ücretin artırılması konusunda mücadele vermek ayrı bir konu. Hastanın hekimle birlikte ücreti anıyor olması hekimliğin sihrini bozuyor.' Marmara Üniversitesi Hastanesi Sağlık Bakanlığı'na devredildiği zaman üniversitede yarı zamanlı çalışan 40'a yakın hekimin özel hastanede çalışmak üzere üniversiteden ayrıldığını belirten Batırel, 60 yeni hoca kadroya katıldıktan sonra yüzde 99'u tam zamanlı çalışan bir hastane olduklarını kaydediyor. Batırel 'Sağlık çalışanları emeklerinin karşılığını almalı. Tam Gün doğru bir iş, doktorla hasta arasına para girmemeli. Bu noktada hekim sayısı yetersiz ve ihtiyaç fazla olduğu için emeği ödüllendirici şekilde sistem kurulmalı' diyor.

Hem memnun hem huzursuz

Vatandaş üniversite hastanelerinde hastalığının araştırılmasından memnun. Ancak hastanelerin onkoloji kliniklerindeki fiziki şartlar beklentilerin çok uzağında

Hastalar hocanın peşinden özele gidiyor

Erciyes Üniversite Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Kudret Doğru ise üniversite hastanelerinden öğretim üyelerinin özele kaçışının hızlandığını belirtirken bunun sebebini şöyle açıklıyor: 'Gelir Gider Dengesi bozulmuş üniversite hastanelerinin yasa kapsamındaki limitlerde ödeme yapamaması öğretim üyelerinin gelirlerinde düşmeye yol açtı. Gelir kayıplarını telafi etmek isteyen öğretim üyeleri çareyi muayenehane açmak veya özel hastanede çalışmakta aradı. Özel hastane ve muayenehane kazançlarının yüksek olması böylesi bir kaçışı artırdı.' Üniversite hastanelerinde özel hasta muayene ve ameliyatlarının kalkmasıyla bazı hasta gruplarının öğretim üyesine ulaşmak için özel hastane veya muayenehanelere gittiğini de ifade eden Doğru, 'Bu durum eskisine nazaran özele kaçışı artırırken bunun yanı sıra üniversite hastanelerinde gelir kayıplarını da artırdı' ifadelerini kullandı. Doğru, Avrupa ülkelerinde yapılan her işe yüksek değerler biçildiğini, sayısal performanstan çok kalite ve verimliliğin değerlendirildiğini vurguluyor. Sistemin bizde uygulanan haliyle uygun olmadığını anlatan Doğru, öğretim üyelerinin şu an aldığı ücretten daha fazlasını hakettiğini vurguluyor.

YÖK koordinasyon birimi kurmalı

En büyük ve kimsenin konuşmadığı sorunun kimlik sorunu olduğunu belirten Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammed Güven, 'Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki biz hastane değil Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkeziyiz (SUAM). Bu merkezlerin 3 temel görevi vardır. Eğitim/öğretim, araştırma ve uygulama. Hasta hizmeti uygulama kısmına giriyor. Hastanecilik eğitim ve öğretimin pekiştirilmesine hizmet etmesi gereken bir fonksiyon iken bugün amaç haline gelmiş durumda' diyor. Güven, bunun sebebini şöyle izah ediyor: 'Bilimsel araştırma bir ülkenin gelişimi için en önemli unsur. Bu nedenle bilimsel araştırmaların devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bu yeterince yapılamadığından tıp fakülteleri bu açığı hasta hizmeti üretme ve artırma yolu ile çözmeye çalışıyor. Sonra işin içinden çıkılamıyor. Çözüm YÖK bünyesinde üniversite hastanelerine yönelik bir koordinasyon birimi kurulmasından geçiyor.'

Güven, hocaların özele gidişiyle sıkıntı yaşandığını doğrularken bu durumun fırsat görülüp yeni hocalar yetiştirmek gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. Muhammed Güven, üniversite hastanelerinde öğretim üyesi azlığından çok hasta hizmeti üretecek uzman doktor azlığının sorunları körüklediğini savunuyor. Güven şunları söylüyor: 'Bu sorun üniversitelere akademik dışı uzman ve pratisyen doktor kadrosu verilerek çözülebilir. Böylece akademik personel eğitime daha fazla zaman ayırabilir.'

YARIN: Tedavi süreci aileleri paramparça ediyor
11 yıl önce