|

Erkekler çok eşliliği koz olarak kullanıyor

Dünyaca tanınmış reformist-feminist SIS (İslâm Kardeşleri) örgütünün lideri Zeinah Anwar'a göre, Malezya'da uygulama..

Aslıhan Eker
00:00 - 25/09/2007 Salı
Güncelleme: 01:12 - 25/09/2007 Salı
Yeni Şafak
Erkekler çok eşliliği koz olarak kullanıyor
Erkekler çok eşliliği koz olarak kullanıyor

Malezya ile ilgili yaptığımız araştırmalarda en fazla karşılaştığımız isim Zeinah Anwar oldu. İslâm ve kadın konusunda pek çok uluslararası kuruluş ile ortak çalışmalar yapan Anwar, ülkesinde de çok tanınıyor. Kendisine karşı tepki gösteren çevrelere rağmen Malezya ve kadın hakları deyince akla gelen ilk isim Zeinah Anwar. Amerika'da eğitim görmüş olan 51 yaşındaki Anwar'in bu ünü, 1988'de kurduğu feminist grup Sisters in Islam (SIS) “İslâm Kardeşleri”nin Kur'ân'ın kadın gözüyle yeniden yorumlanması gerektiğine ilişkin düşünceleriyle, Malezya toplumunda yarattığı ciddî tartışmalardan kaynaklanıyor. SIS dünya çapında da feminist ve reformist düşünceleriyle oldukça tanınan bir grup. Anwar de hem bu grubun kurucusu olması sebebiyle hem de Marina Mahathir ve şu anki başbakan Ahmed Badawi'nin kızı Nori Abdullah'a yakınlığıyla; aynı zamanda sivri diliyle dikkat çekiyor. Meselâ Malezya'da bir konferansa katılan İran Eski Cumhurbaşkanı Hatemi, özellikle Anwar'le görüşmeyi talep etmişti.

SIS'in ve Anwar'ın mücadelesi, temelini İslâm'dan alan aile hukukundaki kadına karşı ayrımcı maddeleri düzeltmekten geçiyor. Bunun için 20 yıldır savaş veriyorlar.

Malezya'nın şiarı her ne kadar ilerlemeci ve modern bir İslâm anlayışı ile gelişmiş bir devlet oluşturmak olsa da, aile ve kadın konusunda yaklaşımlar, birçok Müslüman ülkeden daha geleneksel durumda. Meselâ erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmesi için kolaylaştırıcı yasalar var ve bir kadın kocasının 2. eş almasını neden göstererek boşanamıyor. Erkekler cep telefonuyla eşlerini boşayabiliyorlar. SIS bütün bu kurallara karşı savaş açmış durumda.


KADIN KATLANMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR

Anwar'ın bizimle paylaştığı görüşlerinin küçük bir özeti şöyle:

Çok eşliliği küçük bir sorun olarak görenler var elbette. Madem büyük bir sorun değil bu gürültü patırtı nedir? Meclise bakın; hop oturup hop kalkan, bunun âdil olmadığını söyleyen erkeklere bakın. Açıkça görülüyor ki uygulamada yüzde 5 olsa bile, çok eşliliğe bu ülkede izin veriliyor olması pek çok kadın için tehdit olarak görülüyor. Biliyorsunuz, erkekler bunu bir tehdit olarak kullanır. “Eğer bana iyi muamele etmezsen, eğer yemek pişirmezsen, eğer evi temizlemezsen, eğer iyi bir eş olmazsan başka bir kadın alacağım.” Kadınlar da bunu bir mazur görme aracı olarak kullanıyorlar. Kocalar hafta sonları sık sık dışarı çıkar, golf veya tenis oynamaya, arkadaşlarıyla motosiklet sürmeye, kahvede takılmaya giderler. Kadınlar da alışveriş yapmak için koşturur, çocuklarını bir özel dersten diğerine, doktora, okul faaliyetine götürürler. Sonunda yorulurlar ve kocalarının babalık görevlerini yapmadığından yakınırlar. Nihayetinde eğer başka kadınla ilişkisi yoksa bu duruma razı olurlar. Onu yüksekçe bir ahlâkî seviyeye çıkarırlar. Yani kötü bir baba ve kötü bir koca olsa bile başka bir kadınla ilişkisinin olmamasına karısı son derece minnettardır.

Bana göre sadece çok eşliliğin uygulanması değil çok eşlilik tehdidi de istikrarı bozuyor, kadını aciz bırakıyor ve evlilik içerisinde erkekle kadın arasındaki ilişkide dengesizliğe sebep oluyor. İnsanların eşitlik, âdalet, saygı mefhumunu, erkek ve kadının aynı değer ve onura sahip olmasını Batılı değerler olarak görmeyi son derece rencide edici buluyorum. Bana göre bunlar İslâm'ın tabiatında varolan şeylerdir.



Türkiye neden Malezya olamaz

Türkiye ve Malezya, coğrafyası, tarihi, kültürü, zihniyeti, namus algısı, yemek yeme tarzından, ev alışkanlıklarına, din algısına kadar her şeyi ile birbirinden çok farklı iki ülke. Malezya'yı tanıyınca “Türkiye Malezya olur mu” sorusu anlamını yitiriyor. Ortak olan tek şey Müslüman olmak üzerinden yapılacak bir karşılaştırma fantezi yorumların ötesinde gerçeği anlatmıyor . Malezya uzun yıllar İngilizlerin sömürgesi olmuş, 1957 yılında İngilizler hiç bir bağımsızlık mücadelesi vermeyen Malaylara ülkeyi terk ediyorlar. Daha önce sömürge döneminde bölgedeki Çinli ve Hintli nüfusu bölgeye Müslüman nüfusu dengelemek için getiren İngilizler, diğerlerine göre daha yumuşak başlı olan Malaylara ülke yönetimini veriyorlar. İngilizler sömürge döneminde de petrolü, palmiye yağı ile zengin bu topraklara çay, palmiye yağı, kauçuk fabrikaları kuruluyor. Bu ürünlerin rahatlıkla limanlara taşınması için yollar yapılıyor. Bu dönemde İngilizler yüzde 35 oranında Çinli, yüzde 15 oranında Hintli nüfusu bölgeye getiriyor. Malezya kurulurken nüfusun yüzde 60'dan fazlasını oluşturan Malayları güçlendirmek için dini kimlik milli kimlik ile beraber destekleniyor. “Kimseyi rol, model almamalıyız, yaratıcı olmalıyız” diyen, devletin İslamlaştırılmasını politik bir oyun olarak gören Malezyalıların sayısı çok fazla. İslam Üniversitesi'nde kız öğrenciler başlarını örtmek zorundalar, flört yasak, sigara içmek de yasak. Ancak yine de biz orada bulunduğumuz sürede kızlar bir fırsatını bulup erkek arkadaşları ile buluşuyorlardı.



Kadın sorunu var ama reformistler fazla abartıyorlar

İslâm Konferansı Teşkilâtı tarafından finanse edilen Uluslararası İslâm Üniversitesi, 92 farklı ülkeden gelen öğrencilere, İslâm prensipleri temel alınarak eğitim veriyor. İlk olarak 1982'de İslâm Konferansı'nda Mahathir tarafından ortaya atılan İslâmî eğitim verecek uluslararası bir üniversite fikri, 1983'te gerçeğe dönüşmüş. Bugün bu kurum, başkent Kuala Lumpur yakınlarında bulunan Selangor'da 2.8 kilometre kareye yayılan kampüsüyle dev bir üniversite ve sadece Müslüman öğrencileri değil, gayrimüslimleri de kabul ediyor. Ayrıca sadece İslâmî bilimler değil, her alanda eğitim veriyor. Üniversitede başörtüsü örtmek bir zorunluluk. Burada modern yaklaşımlardan gelenekçi yaklaşımlara kadar her tür İslâmî yorumu bulmak mümkün. Prof. Zeliha Kemaruddin, özellikle aile ve kadın konularında çok fazla araştırması bulunan ve birçok uluslararası kadın konferansında ülkesini temsil etmiş olan bir isim. Malezya'daki reformist yaklaşımlarla gelenekçi yaklaşımların ortasında duruyor. Bir yandan kadınların daha fazla hakka sahip olması gerektiğini söyleyen Prof. Kemaruddin, tamamıyla feminist yaklaşım sergileyen ülkenin en tanınan kadın örgütü SIS'in (İslâm Kardeşleri) düşüncelerini ise reformist buluyor ve bu örgütlerin kadınların problemlerini kendi düşüncelerini haklı çıkarmak adına abarttığını düşünüyor.

Prof. Kemaruddin, özetle şu görüşleri dile getirdi: Kanunen çok eşliliğe izin vardır. Ama bu mahkeme yoluyla olmalıdır. Sorun şu ki, bazı eyaletlerde kanunun uygulanış şeklini kolaylaştırdılar. Öyle ki, ilk eşi çağırıp eşinin yeniden evlenme kararında muvafık olup olmadığını sormuyorlar. Malezya'da çok eşlilik yüzde 2'nin altında.


Sadece İslâm Üniversitesi'nde başörtüsü zorunlu, peçe yasak

Malezya'da kadınları başörtü takmaya zorlayan hiçbir yasa yok. Avretin örtülmesi dediğimiz şey sadece başörtüsü değil, yüz ve eller hariç bütün vücudun uygun biçimde örtülmesidir. Malezya'da onları buna zorlayan hiçbir kural yok. Bu özgürlüktür. Ama burası bir İslâm üniversitesi olduğu ve İslâm imajını yansıttığı için bütün Müslüman kızlar örtünmek zorundadırlar. Gayrimüslim kızlar da üniversitenin bu kuralına saygı duymak zorundadırlar. Üniversitede peçeye, güvenlik sebebiyle izin verilmiyor.



Kadın kararını kendi veriyor

Hukuk Fakültesi'nde Mukayeseli Aile Hukuku okutan Kemaruddin, 20 yıldır bu üniversitede. Prof. Kemaruddin, Malezya'da çalışan kadınların oranının yüzde 46, üniversite öğrencilerinin yüzde 60'ının kadınlardan oluştuğunu hatırlatarak, “Kadınlar kararlarını kedileri verir: Kaç çocuk sahibi olmaları, çocukların nerede okuması gerektiği, nerede oturacakları konusundaki kararlar... Diğer Müslüman ülkeler üzerinde yaptığımız çalışmalara göre, Malay Müslüman kadınlar, haklarını arama konusunda en öndeler.”




Sorun dinde değil erkek egemen yorumlarda

Çok eşliliğe dair ayet, dörde kadar evlen deyip bitirmiyor. Eğer âdil olabilirsen evlen diyor. Olamazsan sadece bir taneyle yetin. Bu senin için en hayırlısıdır, diyor. Dolayısıyla bizim sorumuz, ayetin dörde kadar evleniniz diyen kısmı dünya çapında bilinirken ve İslâm'da bir hak olarak uygulanır sadece bir taneyle evlenin diye devam eden kısmı bilinmiyor ve kanuna geçirilmiyor. Bütün bu sorgulama ve yeniden okumalar bizi şu neticeye götürdü: Sorun dinde, vahiy olunmuş kitapta değil; insanoğlunun ve genelde erkeklerin, kitabı erkek egemenliğini, erkeğin kadın üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek için kullanmış olan ataerkil toplumun bunu yorumlayış biçiminde. Bizim başlangıcımız böyle oldu. Dolayısıyla feminist bir bakış açısından yaptığımız kitabın yeniden okunmasıyla ve bütün o eşitlikten, âdaletten, merhametten bahseden ayetlerin keşfiyle sesimizi kamusal alanda duyurmamız gerektiğini düşündük. Öyle ki Müslüman kadınlar; sadece Müslüman kadınlar değil Müslüman olan herkes, yüz yıllar boyunca duyulmamış ama kitapta var olan farklı sese muhatap olmalılar. Ama kitabın ataerkil erkekler tarafından anlaşılması ve yorumlanması sürecinde bu ses duyurulmamıştı.


Başörtüsü bir tercih

Başörtüsü takmayı istemeniz ya da istememeniz size bağlı. Kimsenin kimseyi örtünmeye veya açılmaya zorlamaya hakkı yoktur. Bizim için önemli olan bunun bilinçli bir tercih olmasıdır. Bu sizin verdiğiniz bir karardır. Devlet Türkiye'de olduğu gibi kadını başörtüsünü çıkartması için veya İran'da olduğu gibi başörtüsü takması için zorlayamaz. Devlet ve insanlar neden kişinin istediğini giymeyi seçme hakkına saygı göstermiyorlar.




17 yıl önce
default-profile-img