|

Haq reyna memısno!*

*(Zazaca) Allah bir daha yaşatmasın Dersim'de katliamın tanıkları yaşadıklarını Yeni Şafak'a anlattı. 1938'deki kanlı günlerin tanığı Dersimli Emoş Kıyan Çiçek, hüzünle hatırladığı katliamın bir daha yaşanmamasını dileyerek Zazaca 'Haq, reyna memısno' (Allah bir daha yaşatmasın) diye dua etti Askerlerin zehirli gazlarla katliam yaptığını anlatan Çiçek, şunları söyledi: "Kutuderesi ve Laş Deresi'ndeki mağaralara gittiğimde, insan beyinlerinin sıvı yağ gibi eriyip mağaranın basamaklarından aktığına şahit oldum. İnsanları asit ve gazla erittiler..."

Orhan Turan
00:00 - 29/11/2011 Salı
Güncelleme: 21:30 - 28/11/2011 Pazartesi
Yeni Şafak
Haq reyna memısno!*
Haq reyna memısno!*

Adından her daim söz edilen kanlı Munzur... 73 yıl önce 1938'in baharında kan kırmızı suyu ile katliamın belki de en büyük tanığı… Dersim katliamının en yoğun yaşandığı Munzur nehrinin görünen en dar noktası bugün de Seyit Rıza'nın o dönemde yaptırdığı ağaç köprüden dolayı 'Seyit Rıza Köprüsü' adıyla anılıyor. Karşısındaki dik dağ ise Sultan Baba Dağı... Dersim tanığı Mehmet Ali Çiçek'e göre en yoğun çatışmalar bu vadinin sağ kolunda bulunan Laç Deresi, Kutuderesi, Anabar Tepesi, Zel Dağı, Aziz Abdal Dağı, Sultan Baba Dağı, Kutu Yaylası ve Kırmızı Dağ bölgelerinde yaşandı. Bir yandan diğer yana kaçan aileler hep buradaki mağaralarda saklandı, tarandı, ya da 'imha' edildi.

Üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen, Dersim'de yaşanan katliamın bugün yaşayan tanıkları, vahşeti dün gibi hatırlıyor. O tanıklardan biri Emoş Kıyan Çiçek, 1937-1938'deki Dersim katliamı sırasında evli... Yaşını kendisi de bilmiyor. Olanları anlatırken o günlerini yeniden yaşıyor. Henüz çok gençken tanık olduğu manzaraların bir daha yaşanmaması dileğinde bulunan Kıyan Çiçek'in ağzından Zazaca bir dua eksik olmuyor: 'Haq, reyna memısno' (Allah bir daha yaşatmasın)

Dersim'de askerlerin kullandığı zehirli gazla bölge halkının katledilişine şahit olan Emoş Kıyançiçek'in anlattıkları gerçekten tüyler ürpertici. Kutuderesi ve Laş Deresi'ndeki mağaralara çıkan basamaklarda 'erimiş insan beyni'ne şahit olduğunu anlatan Emoş Nine, şunları söyledi:

"Kutuderesi ve Laş Deresi'ndeki mağaralara gittiğinde basamak basamak halinde çıkılan mağaralarda insan beyinlerinin erimiş sıvı yağ gibi eriyip o basamaklardan aktığını gördüm. İnsanları gazla erittiler."

BABAM BENİ BOĞACAKTI

Dersim katliamı tanıklarından 81 yaşındaki Seyitali Kızılboğa, 85 yaşındaki Veli Es ve 85 yaşındaki Mustafa Erdoğan yaşanan vahşeti hüzünle hatırlayan çok sayıda kişiden yalnızca birkaçı... Hayatta kalmak için her şeyi yaptıklarını anlatan ve 38 olaylarında 11 yaşında olduğunu söyleyen Veli Es, askerlerden kaçarken, babasının ses çıkmasın diye kendisini öldürmeyi düşündüğünü bile söylüyor: "Bir gece saklanırken askerler yanlarından geçiyormuş. Babam anneme, askerler ağlama sesimle, onların yerini bulmasın diye 'çocuğu öldürelim' demiş. Son anda beni boğmaktan vazgeçmişler."

ASKERLER PEŞİMİZDEYDİ AÇLIKTAN ÖLECEKTİK

Acı günlerin tanığı Veli Es, o günleri şu sözlerle anlattı: "Dersim'de katliam olduğunda 11 yaşındaydım. Katliamda iki kardeşimi, iki amcamı, babamı, dedemi, nenemi ve birçok yakın akrabamı kaybettim. Yalnızca ben ve annem hayatta kaldık. Katliam başladığında köyümüzü terk ederek şimdi Laç Deresi denilen bölgede mağaralara sığındık. Babam 38 olaylarında askerler tarafından öldürülmüştü. Bunun üzerine annem de üvey babam olan Hüseyin Es'le evlendi. Daha küçükken Tunceli'nin Çıralı-Bor bölgesinde olaylara tanık olmaya başladım. Evlere yapılan baskınlar, ev yakmaları, süngülemeler nedeniyle annem ve babam sürekli kaçıyorlardı. Ailemle günler boyu askerlerden kaçmaya devam ettik. Çocuğum... Çok susamıştım. Ne kap, ne kacak, ne su... Yanımızda hiçbir şey yoktu. Açlıktan ölmek üzereydik. Annem çarığını çıkardı. Çarığın içine işedi, susuz kalmayayım diye bana içirdiler. Böylece susuzluğumu gidermiş oldular. Olaylar çok sonra daha devam etti.


Munzur'un suyu kırmızıya boyandı

HASAN KÖK (85)

Ben o dönem Elazığ'da yaşıyordum. Dayım Dersim'de oturuyordu. Onun yanına gelmiştim. Dersim'de kaldığım dönemde birçok katliama tanık oldum. Munzur kıyısında öldürülen çok sayıda kadın ve çocuk vardı. Nehir kandan kıpkırmızı akıyordu. İnsanların kafaları balıklar gibi su üzerine çıkıp batıyordu. Bunları gördükten sonra Elazığ'a döndüm. O güne kadar dayım hatırlı bir aileden olduğu için kendisine ilişilmemişti.

YÜZBAŞIDAN AHLAKSIZ TEKLİF

Ancak daha sonra dayım ve ailesi ile 40 kişi topluca bir araca bindirilip sürgüne gönderilmişler. Bir süre gittikten sonra aracı durduran bir yüzbaşı, dayıma "Kızını bana verirsen seni ve aileni affederim" demiş. Ancak dayım, "O benim namusum, sana veremem, eğer ben öleceksem kızımla birlikte ölürüm" cevabını vermiş. Yüzbaşı, dayımı süngüyle öldürmek için hamle yaptığında o zaman 16 yaşındaki kızı babasına kendisini siper etmiş ve süngülenerek öldürülmüş. Ondan sonra da 40 kişi ya kurşunlanarak ya da süngülenerek öldürülüyor. Bu son anlattığım olayı bana annem anlattı...


Kiliseye toplayıp öldürdüler

MUSTAFA ERDOĞAN (85)

Mazgirt'in Şilk köyünde ailemle yaşıyordum. Babam 'Xiran Aşireti' lideri Ali Rıza Ağa, 38'de öldürüldü (Kayıtlarda 'Koçgiri' diye geçer). Tunceli 12 aşirettir. 12 aşiretin tüm ileri gelenleri, ağalarının hepsini seçtiler götürdüler Mazgirt'e... Ağır makinelilerle taradılar. Mazgirt Aktoprak'ta... Mazgirt'in yukarısında çukur var. Cesetleri oraya yığılmış herkesin. Kerte Dağı'nda bir boğaz var... Topluca orada öldürdüler. Çok adamları vurdular. Köy köy geziyorlardı. Ellerinde uzunca bir liste vardı. Böylece insan topluyorlardı. Mazgirt'te topladıklarını bir hafta boyunca eski bir kilise binasında tuttular. Ondan sonra herkesin ellerini arkadan bağladılar ve hepsini öldürdüler, ağır makineli tüfeklerle taradılar.


Silahları bıraktırıp katlettiler

DERMAN KÖK (75)

Dayımlardan 6 kişi katliam sırasında öldürülmüş. Babam katliam başladığında önce silahların toplatıldığını söyledi. O dönem 'sizlere istediklerini vereceğiz, silahları bırakın' denmiş. Silahlar toplandıktan sonra da insanlar topluca katledilmişler. Dersim'de ileri sürdükleri gibi bir 'isyan' olmamış.


Ölü annenin memesinden süt içen çocuklar gördüm

SEYİT ALİ KIZILBOĞA (81)

Çok insan gitti çok... 5 yaşındaki çocuklar, genç kızlar, bebekler… Hozat'ta, Anası ölmüş, çocuk ölmüş annesinin memesini ağzına almış emiyor. Bakıyor ki çocuk ağlıyor, az yanındaki ölmüş annesinin memesine yapışıyor. Kucağında memesini emiyor. Bu tarihin konuşmaları… Bir amir, isim yazıp gönderiyor, o insanların hepsi öldürülüyor. Bu insanlar kendi küçük çocukları öldürülmesin diye, başka aşiretlerin köylerine gidip, küçük çocuklarını o evlere veriyorlardı. Ben de öyleydim. Babam dağda haydutluk yaparken, ben de ablamın evinde kalıyordum.

'BENİ DE AİLEMLE BİRLİKTE VUR'

Çadırlar vardı... Ufak gaz lambaları yanıyordu. Amcamın yanında gelinlik kızı, karısı, çocukları bir de bir sürü insan vardı. Yüzbaşının yanında yardımcılık yapan annemin ağabeyi Hüseyin Kılıç'a komutan seslendi: "O adamın yanında (amcasını kastediyor) bulunan genç kızı al bana getir." Tabi Hüseyin Kılıç, mülazımın (yüzbaşının) getir dediği kızı tanıyor. Sonuçta akrabası… Gidiyor getiriyor. Mülazımın çadırına sokuluyor kız. Mülazım kıza diyor ki, "Senin ananı babanı belki yarım saat, belki de 1 saat sonra kurşuna dizerler. Sen yazıksın, gençsin, seni buradan alayım, memlekete bırakayım. Gider kurtulursun."

Bu arada hepsi birbirine iple bağlılar. O da diyor ki, "Beni de anamı babamı da vur" diyerek, çadırdan fırladığı gibi yeniden anasının babasının yanına gidip birbirlerine bağlı olan ipi tutuyor. Olanları uzaktan izliyordum. Yarım saat geçti silah sesleri duyduk. Hepsini kurşuna dizdiler.

GÜNDÜZ EVE, GECE MAĞARAYA

Analığım beni sadece gündüzleri evde tutardı. Gece olunca analığım bana ve kardeşime çuval verirdi. Geceleyin bizi dayım ormana götürür mağalara koyar, yanımıza biraz da ekmek verir eve geri dönerdi. Bunu her gün yapardı. 'Sizi gece gelip vururlar' derdi. Analığım Gomê Misi köyünde (Tunceli-Gömemiş) oturuyordu.

KADINI KAYALIKTAN ATTILAR

Tunceli'den 18-20 kilometre ileride bir dağ var. Yüzü asfalta bakıyor. Küçücük ufak çocuğu götürüyorlardı. Tutup vuruyorlardı. Ovacık yolunda bir yer vardı. Oraya götürdüler. Kayalık yüksek bir yer. Oradan aşağıya canlı canlı attılar aşağıya... Pah Köprüsü Tunceli'ye 5 kilometre mesafede... Oradan ileri yüksekçe kayalık vardı. Oradan aşağıya bir kadını aşağıya atarken gördüm.


Özür dilemek erdemdir CHP gereğini yapmalı

Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Cengiz Hortoğlu'ndan CHP'ye 'Dersim konusunda özür dileyin' çağrısı geldi. Başbakan Erdoğan'ın özür dilemesini anlamlı bulduklarını ifade eden Hortoğlu, önemli olanın hatadan dönmek olduğunu söyledi. Özür dilemenin erdemlik olduğunu dile getiren Hortoğlu: "Devlete belki başkaldırmış insanlar olabilir. Devlet bunlara silahlı kuvvetleri ile karşılık vermiş olabilir. Ancak orantısız güç kullanarak çoluk çocuk demeden binlerce insanı öldürmek kabul edilemez. Devleti diğer örgüt yapılarından ayıran hukuk kurallarıdır" dedi. Devletlerde insanlar gibi hata yapabileceğini anlatan Hortoğlu, "Önemli olan bu hatadan dönebilmektir. Özür dilemek bir erdemdir. Devletle ve millet arasındaki bağı kuvvetlendiren bir etki yaratır. Başbakan'ın özür dilemesi oldukça anlamlıdır. Biz bunu önemsiyoruz" şeklinde konuştu.

Alevilerin, CHP kurulduğundan beri partiye destek verdiğini dile getiren Hortoğlu, bu konuda CHP'nin Alevilere karşı vefa borcunun olduğunu vurguladı. CHP'den de olumlu adımlar beklediğini sözlerine ekleyen Hortoğlu, "CHP kurulduğundan beri aleviler büyük çoğunlukla CHP'ye oy vermekte. CHP'nin bu konuda Alevilere bir vefa borcu var. Üstelik Genel Başkanı Alevi iken üstelik genel başkanları Dersimliyken bu sorumluluğu CHP'nin rahatlıkla yerine getirmesi gerek. Böyle bir siyasi sorumluluğu yerine getirmek önce CHP'ye düşer. CHP'li siyasetçilerden de olumu adımlar bekliyoruz." açıklamasını yaptı.


YARIN: 'Alevi ablukası'na Başbakan son verdi


12 yıl önce