|

İsmailağa'yı anlamak için tasavvuf bilinmeli

İsmailağa Camii cemaatindeki sevgi birlikteliğini doğru anlayabilmek için tasavvufun inceliklerinin de bilinmesi gerekiyor. Cemaat, yıllardır güzel ahlakı ve iyiliği tavsiye eden hocaefendilerine karşı büyük sevgi besliyor

00:00 - 16/09/2006 Cumartesi
Güncelleme: 00:01 - 16/09/2006 Cumartesi
Yeni Şafak
İsmailağa'yı anlamak için tasavvuf bilinmeli
İsmailağa'yı anlamak için tasavvuf bilinmeli

İsmailağa Cemaati, kendilerine özgü yaşam biçimleri, İslam'ı yaşama konusundaki gösterdikleri titizlik nedeniyle zaman zaman gündemin ilk sırasına oturdu. İstanbul'un orta yerinde, devam eden cemaat hayatı, herkese açık tutulmasına rağmen, adeta devletin bile giremediği bir getto gibi tanıtıldı. Çevresinde oluşan sevgi halkasıyla dikkatleri çeken Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi ise merkezine konulmaya çalışıldığı tartışmalara, cemaatine yönelik kışkırtıcı tutumlara karşı sufi tavrını hep muhafaza etti. Binlerce seveni olmasına rağmen hiçbir zaman kimseye karşı kin ve nefret tohumu ekilmesine izin vermedi... Bu yazı dizisi, işte bu sufi tavrın arka planına ışık tutuyor. İsmailağa Cemaati'nin bağlı olduğu Halidiye kolunu dünü, bugünü ve toplumdaki yansımaları ile incelerken, Mahmut Usta- osmanoğlu'nun hayatına, tavavvuf anlayışına, eğitime yaptığı hizmetlere, kamuoyundaki yerine mercek tutuyor.



T asavvuf, bugün insanları Allah Teala'ya yaklaştıran, ruhu İslâmi değerlerle donatan bir yol olarak tanımlanıyor. Tarikatlar ise bu yolda tarihi süreç içerisinde oluşan irfan ocakları olarak karşımıza çıkıyor. Tarikat, insanları İslam'la tanıştırmasının yanında, İslam'a göre nasıl yaşanılabileceğinin de yolunu gösteriyor. Osmanlı Devleti'nin güçlü bir toplum yapısına sahip oluşu doğrudan tarikatların varlığıyla ilişkilendirilirken yaklaşık 250 yıldır Anadolu ve çevresinde etkin olan ve Nakşibendiyye-Halidiyye kolu ise ümmet anlayışı ile özellikle Osmanlı'nın dağılma sürecine girdiği dönemde millet-devlet dayanışmasının çimentosu olarak vazife görmüş olmasıyla dikkat çekiyor. Halidiyye kolu, kurucusu Ziyauddin Halid bin Hüseyin El-Bağdadi'nin (1779-1827) çabalarıyla tekke ve medrese arasındaki ayrılığı kaldırması nedeniyle "ilmiye sınıfının tarikatı" sıfatı da alıyor. Abdullah Mekki vasıtasıyla Bağdadi'ye dayanan, günümüzde İsmailağa'daki İsmet Efendi Tekkesi ise Halidiliğin kolları içerisinde geleneksel yapıyı koruması nedeniyle ön plana çıkıyor.


NAKŞİBENDİLİK, OSMANLI VE ANADOLU'NUN RENGİ

İsmailağa'ya gelmeden önce Nakşibendilik ve Halidiyye'nin doğuşuna bakmak gerekiyor. 14. asır ortalarında Buharalı Muhammed Bahauddin Nakşibend tarafından kurulan ve öğrencileri tarafından yayılan Nakşibendilik Tarikatı, özellikle İmam-ı Rabbani'nin etkisiyle önce Batı'ya doğru uzanan geniş bir coğrafyada etkili oldu. Nakşibendiliğin Osmanlı topraklarında yayılması ise Halid el-Bağdadi kanalıyla oldu. Halid el-Bağdadi ümmet bilincini aşıladığı yüzlerce halife ve müritleri ile Osmanlı topraklarında emperyalizme karşı hilafetin müdafaasını yaptı. Bağdadi'nin talebeleri kurdukları medreselerde ümmet bilincini aşılarken, özellikle ehl-i sünnet itikadının temel kitaplarını okuttu. Yaşadığı dönemdeki alimlerden büyük saygı gören Bağdadi'nin müritleri arasında İbn Abidin, Ruhu'l-Meani isimli tefsirin sahibi Mahmud el-Alusi, II. Mahmud'un Şeyhulislamı Mekkizade Mustafa Asım Efendi gibi devrin önemli alimleri de yer aldı. El-Bağdadi Nakşibendilik içerisinde İmam-ı Rabbani'den sonra en etkin olan ikinci adam oldu. Halidiyye kolunu temsil eden mürşitlerin ulema sınıfından gelmesi ise tarikatın İstanbul ulemasınca kabul görmesini sağlarken Nakşibendilik ilim ve devlet a damları nezdinde ciddi bir saygınlığa ulaştı.



Şeyh Şamil de Nakşibendiydi

Nakşibendilik, El Bağdadi'nin yaşadığı Süleymaniye, Bağdat, Şam bölgelerinin yanı sıra Kuzey Kafkasya'da da önemli derecede etkili oldu. Bağdadi'nin önde gelen halifelerinden İsmail Şirvani'nin devamındaki Şeyh Şamil'le Kuzey Kafkasya'daki en etkin tarikat haline geldi. Halidiye kolu, Bağdadi'nin Mekke'ye gönderdiği halifelerinden Abdullah Mekki (Erzincani) vasıtasıyla İslam coğrafyasının ücra köşelerine kadar ulaştı. Onun müritleri arasında Türkler, Kırım ve Kazan Tatarları'nın yanı sıra Güneydoğu Asyalı Müslümanlar da vardı. Mekki'nin Anadolu'daki başlıca halifeleri ise "Terzi Baba" olarak bilinen Muhammed Vehbi Efendi, Mustafa Hüdavendi ve Yanyalı Mustafa İsmet Efendi'ydi. Halidi şeyhler Anadolu'da İslâmi değerlerin korunması noktasında hizmet verirken özellikle İstanbul, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde İslâmi ilimlerin tedrisatı Halidi Şeyhler eliyle yürü- tüldü. Halidi Tekkeleri'nde İslâmi ilimleri okuyan birçok kişi Cumhuriyet dönemi dini hayatında müftü, vaiz ve imam olarak vazife aldı.





Halidiyye'nin İstanbul ve Anadolu'da etkin olmasında Abdullah Mekki'nin yanında 20 yıl kalan Yanyalı Mustafa İsmet Efendi'nin rolü büyük oldu. İsmet Efendi, Mekki'den icazet aldıktan sonra Edirne'de irşat vazifesi ile görevlendirildi. Abdulmecid Han'ın saygınlığını kazanan İsmet Efendi, belli bir süre sonra İstanbul'a davet edildi. 1853 yılında Fatih-Çarşamba'da, İstanbul'daki en eski Halidi tekkesini inşa etti. Daha sonra İsmet Efendi Tekkesi adıyla anılan tekke, kısa zamanda büyük saygınlık kazandı. Abdulmecid Han, ve II. Abdulhamid Han belli aralıklarla İsmet Efendiyi ziyaret ederdi. İstanbul'un en gözde irfan merkezleri arasında yer alan tekke, İsmet Efendi'den sonra sırasıyla Halil Nurullah, Ali Rıza Bezzaz ve Ahıskalı Ali Haydar Efendi ile irşat faaliyetlerine devam etti. Halil Nurullah Efendi, irşat hizmetlerini bizzat Tekke'de yürütürken, Ali Rıza Bezzaz Efendi ikamet ettiği şehir Bandırma'da kalmayı tercih etti.


MİLLET İRADESİNİ TEMSİL EDİYOR

Halidi Şeyhler, ülke müdafaası adına önemli hizmetler yaptı. Batılı devletlerin siyasi dayatmalarının had safhada olduğu ve azınlıkların kabul edilemez taleplerde bulunduğu bir sırada Sultan Abdulmecid'in davetiyle İstanbul'a gelen İsmet Efendi'nin, tekkesini Fener-Rum Patrikhanesi'nin üst kısmında yer alan Çarşamba semtinde inşa etmesi bu sadakatin bir göstergesidir. Osmanlı Devleti üzerinde nüfuzunu artırmanın gayreti içerisinde olan kiliseye, tekkesini Çarşamba'da inşa eden bu Halidi Şeyhin verdiği mesaj açıktır: "Batılı devletleri arkanıza alarak yürüttüğünüz faaliyetlere siyaseten zayıflayan devletimiz engel olamasa da millet iradesi size geçit vermeyecektir."





Ali Haydar Efendi Tekkeyi işgalden kurtardı!

İsmet Efendi'den sonra tekkede en etkin olan isim ise Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin hocası Ahıskalı Ali Haydar Efendi oldu. Alim ve sufi kimlikleriyle öne çıkan Ali Haydar Efendi, hem Osmanlı Devleti hem de Cumhuriyet döneminde İsmet Efendi Tekkesi'nin şeyhlik makamında bulundu. Fatih Dersiamlarından olan Ali Haydar Efendi Osmanlı Devleti'nde, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu başkanlığı görevine muadil bir vazife olan "Te'lif-i Mesail Heyeti" reisliği de yaptı. Yüksek derecede bir ilme sahip olan Ali Haydar Efendi'nin diğer Halidi şeyhler gibi Sultan II. Abdulhamid'den yana tavır alması ve İttihatçıların Şeyhulislamlık teklifini geri çevirmesi 5 yıl süre ile tekkesinin işgal edilmesine yol açtı Ali Haydar Efendi'nin müritlerinden Hafız Halil Sami Efendi'nin tekkenin hikayesini yazdığı bir mektup üzerine Padişah'ın devreye girmesiyle 13 Kasım 1919 tarihinde yayınlanan tezkere ile tekke Ali Haydar Efendi'ye iade edildi. Ali Haydar Efendi de tekke ve zaviyeler kapatılıncaya kadar İsmet Efendi Tekkesi'nde irşat faaliyetlerine devam etti. Söz konusu kapatma kanunu çıkınca da tekkeye bir minare ekleyerek hizmetlerini camide devam ettirdi.



Nakşibendilik, siyasette ve sanatta etkin oldu

Halidiye kolu, Türk siyasi hayatında da etkin oldu. Bir çok siyasi parti, Halidiyeyi temsil eden isimlerin çocuk ya da torunlarını TBMM'ye taşıdı. Şeyh Salahaddin'in oğulları Kamran İnan, Abidin İnan, Şeyh Ali es-Sebti'in torunu Ali Rıza Septioğlu gibi isimler çeşitli dönemlerde TBMM'de görev yaptı. Halidiyenin fikir ve sanat hayatında da etkisi vardı. Hareket Dergisi ve ekolünün kurucusu Nureddin Topçu, Gümüşhanevi Tekkesi şeyhlerinden Abdulaziz Bekkine'nin Necip Fazıl Kısakürek de silsilesi Halid el-Bağdadi'ye ulaşan Abdulhakim Arvasi'nin müritlerindendi.



YARIN: Şeyh değil, İmam Hatip Mahmut Ustaosmanoğlu

18 yıl önce